Salı günkü grup toplantısında Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan’ı dikkatle izledim.
Konuşan, ülkesinin birliğinden beraberliğinden sorumlu demokratik bir ülkenin Başbakanı değil de, sanki eline satırı almış önüne gelene sallayan bir savaşçı idi… Japonya’dan girdi, Van’da- Erciş’te, 1939 Türkiye’sinde, Hitler-Mussolini’de dolaştı ve Suriye’den çıktı. Tutabilene aşk olsun…
Ben olsam, bu konuşmayı hazırlayan ve Başbakan’ın önündeki cama yazan danışmanı derhal işten atardım. Çünkü, Van Depremi ile, (9 şiddetindeki Japonya depremini+Tsunamiyi+Nükleer felaketi) aynı tutup mukayese etmek ancak hasta ruhlu danışmanların beyinlerinin ürünü olabilir.
Aynı şekilde, 73 yıl evvel ki Türkiye’nin olanaklarıyla, 2011 Türkiye’sinin olanaklarını aynı tutmak ve ikisini karşılaştırıp geçmişi kötülemek ancak kıt zekalı ve Türkiye’yi sevmeyen Kürtçü-Dinci-Bölücü danışmanların işi olsa gerektir.…
Japonya Depreminin maliyeti 250 Milyar Dolardır. 15 bin ölü, 8 bin kayıp vardır. Buna rağmen 11 Mart 2011 de olan depremin-tsunami’nin-nükleer felaketin yaraları, 6 ay sonra büyük ölçüde sarılmıştır.
Başbakan Erdoğan, bu güne kadar Van’a yapılan nakit yardımın tutarının
28 Milyon Lira, çadır-battaniye-yiyecek-giyecek yardımlarının toplam nakit karşılığının ise 340 Milyon Lira olduğunu insanların başına kakar gibi söyledi!…
Gerekiyorsa daha fazlasını da vereceksiniz Sayın Başbakan. Türk Milleti’nin Başbakanlık Yardım Fonuna sadece Van için gönderdiği para 250 Milyon Lirayı geçti. Van için harcadığınız para Türk Milletinin parası, tıpkı Libya’nın şeriat düzenine geçmesi için bavullarla verdiğiniz 380 Milyon Dolar’ın olduğu gibi. Hem niye dikleniyorsunuz ki; Libya’ya giden paranın TL olarak değeri yaklaşık
690 Milyon TL, Van’a verilen para Libya’ya giden paranın yarısı bile değil. Üstelik 250 Milyon TL sini bizler vermişiz..
Gelelim Van ilinin boşalıp boşalmadığına. Başbakan Erdoğan Van’ın boşaldığı söylemlerinin doğru olmadığını söyledi. Bakalım rakamlar ne diyor?..
Van Merkez nüfusu: 360.810, Erciş Merkez Nüfusu : 70.881 Toplam:431.691
Depremin vurduğu köylerden hiç göç eden yok. Hayvanlarını, tarlalarını terk etmek istemiyorlar. Valiliğin bildirdiğine göre, göçler Van ve Erciş merkezlerinden olmaktadır.
Başbakan Erdoğan’ın “Van’dan göç var demek, en büyük yalandır” dediğinden yaklaşık iki saat sonra, Aile Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Zahteroğlu CNN-Türk televizyonuna açıklama yaptı; “Ben Van’dan diğer illere gitmek isteyen vatandaşların işlerinin düzenlenmesinden sorumluyum. Bize, yani devlete bu güne kadar 100 bin kişi göç için müracaat etti. Henüz 21 binini gönderebildik. Diğerlerini de göndereceğiz. Kendi imkanlarıyla gidenlerin sayısının ise en az 100 bin kişi olduğu Valilikçe söylendi” dedi…
Şimdi soralım kim doğru söylemiyor;
Toplam 431.691 kişiden yarıya yakının Van’dan göç ettiğini söyleyen Devletin Müsteşar Yardımcısı ve Valisi mi, yoksa Başbakan Erdoğan mı?…
Başbakan Erdoğan ve AKP yetkilileri ne derlerse desinler, Van Depremi sırasında yaşanan beceriksizlik ve acizlik AKP’nin “yüzkarası” olarak tarihteki yerini alacaktır…
Başbakan Erdoğan ünlü Time Dergisine kapak oldu. Sanki Cumhurbaşkanı Gül’de, nispet yapar gibi İngiltere Kraliçesi tarafından “İngiliz Saray’ında” ağırlandı. İki devlet büyüğü de Suriye Lideri Esad için aramızda
“Aile Hukuku Geliştirdik” sözünü kullandılar. Osmanlı Mecellesine göre
“Aile Hukuku” nedir bilmiyorum, aradım bulamadım. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Medeni Kanununa göre “Aile Hukuku” nedir buldum. Aile Hukuku, aileye ilişkin konularla ilgilenen bir hukuk dalıdır. Aile Hukukunun başlıca konuları nişanlanma-evlenmenin koşulları ve hükümleri, boşanmanın koşulları ve sonuçları, mal rejimleri, aile konutu, soybağı,evlat edinme,velayet, çocuğun nafaka hakkı gibi konularla ilgili imiş!…
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, komşu bir ülkenin diktatör yöneticisiyle, resmi dış politika dışında nasıl bir “Aile Hukuku” geliştirirler ve bunu modern demokratik devlet yönetiminin neresine yerleştirirler, inanın ben bilemiyorum.
Avrupa’da demokrasi ile yönetilen ülkelerin yöneticilerine bu durumu sorsanız,
“Bu kafa demokrat mı” diye, sizinle alay ederler…
Acaba Başbakan Erdoğan; Arap Baharı’nda ki görevi sonucu, “Demokrasi” getireceklerini söylediği ülkelerin durumlarından memnun mu? Başka bir deyişle BOP Eşbaşkanı olarak görevini tam olarak yerine getirebildi mi?…
Libya’da, demokrasi yerine “Şeriat Düzeni” geldi, hala kan akmaya devam ediyor.Sırada kabile kavgaları var…
Mısır’da, demokrasi yerine “Askeri İdare” geldi. Mısır Ordusu kendi insanlarını öldürüyor. Sırada “Müslüman Kardeşlerin” yönetime el koyması ve “Şeriat Düzenine” geçmek var.
Irak’ta, demokrasi yerine 3’e bölünme geldi. Irak’ın kuzeyinde, Başbakan Erdoğan’ın çok yakın dostu ve “Bizim Çalık’ın” en büyük yatırımcı olduğu “Kürdistan” kuruldu, şimdi sırada Türkiye’den-Suriye’den-İran’dan parça kopartıp “Büyük Kürdistan’ı” kurmak var…
Hiç merak ettiniz mi; Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan tüm bu dost-kardeş-akraba-dindaş ülkelerde milyonlarca Müslüman’ın öldürülmesine, tecavüze uğramasına, zenginliklerinin ellerinden alınmasına tek ses çıkarmaz da, sıra Suriye’ye gelince niçin bas bas bağırarak “Demokrasi ve İnsan Hakları” savunucusu rolüne soyunur?…
Sizce bu kafa demokrat mıdır?…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder