Bergama-Kozak Yöresi, dünyada “bir arada” bulunan en büyük Çam Fıstığı orman alanına sahip, cennet köşelerimizden biridir. Çam Fıstığı ise toplanması çok zor, fakat çok kıymetliürünlerimizdendir.
Çam Fıstığı ağaçları oldukça yüksek olduklarından kozalaklar, adına “Key” denen, üç-dört metre uzunluğunda, ucu (L) şeklinde değneğin dala takılarak, toplayıcıların ağaca çıkması ile toplanır. Gençlerin, key sayesinde daldan dala geçmeleri gerçekten görülecek bir manzaradır.
Bu işin riski ise key denilen değneğin daldan kayması ve ona tutunan gencin düşüp bir yerini kırması olasılığıdır. Bu üzücü olaya Kozak Yöresinde “Key Şaştı” denir…
Zamanla bir yerde yanlışlıklar-çelişkiler çoğalınca, “Burada Key Şaşmış” deyimi kullanılmaya başlandı.
Bu kısa bilgilendirmeden ve Başbakan Erdoğan’ın dün İl Başkanları toplantısında söylediklerini dinledikten sonra, Türkiye’de hem key’in şaştığını, hem de kırıldığını üzülerek gördüm…
Başbakan Erdoğan dünkü konuşmasında; Türk Milleti can pahasına Kurtuluş Savaşını verirken, milleti arkasından vuran ve İngilizlerle işbirliği içinde çalışan “Vatan Düşmanlarına” sahip çıktı.
Cumhuriyet’e ve Atatürk’e isim vermeden saldırdı. Böylesi bir olay Türk tarihinde ilk kez oluyor.
Başbakan Erdoğan’ın savunduğu, sahip çıktığı, başına taç yapmaya kalktığı iki kişi hakkındaki gerçekleri özet olarak verelim…
*Seyit Rıza: Zamanın Kürt isyancı liderlerinden biri. Bugünün Abdullah Öcalan’ı ne ise Seyit Rıza da odur. Binlerce insanımızın ölümüne sebep olmuştur. Seyit Rızayı tanımak için İngiltere Hükümetine yazdığı ve aslı İngiliz arşivlerinde bulunan mektubunu aynen yazıyorum;
“Dışişleri Bakanlığı
Dersim-Kürdistan 30 Temmuz 1937
Sayın Bakan,
Yıllardan beri, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve Kürt dilini gazete ve yayınlarını yasaklayarak, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın bereketli topraklarından büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına, zorunlu ve sistemli göçler düzenleyerek, bu halka zulmetmektedir.
Son olarak Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir anlaşma sonucu, bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkmıştır. Bu olay karşısında Kürtler göçün uzak yollarında can vermek yerine, kendilerini korumak için 1930 da Ararat Tepesinde, Zilan ve Beyazıt Ovasında olduğu gibi, silahlara sarıldılar. Üç aydan beri ülkemde tüyler ürpertici bir savaş sürüyor.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen, ben ve yurttaşlarım Türk Ordusunu başarısızlığa uğrattık. Direnişimiz karşısında, Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor. Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor.
Üç milyon Kürt, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve bu hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.
Dersim Generali Seyit Rıza”
*İskilipli Atıf Hoca:Atıf Hoca’da zamanın şeyhülislamı Mustafa Sabri ve arkadaşları ile
“Teali İslam Cemiyetini” kurmuş, İngilizlerle birlikte ve Kurtuluş Savaşına karşı mücadele etmiştir. 153 arkadaşıyla Kurtuluş Savaşı aleyhine “Fetva” hazırlamış ve İkdam Gazetesinde yayınlamıştır. Ayrıca bu fetvayı binlerce çoğaltarak, Yunan uçakları ile tüm Anadolu’ya attırmıştır.
Kurtuluş Savaşı, Türk Milleti tarafından kazanılınca şeyhülislam Mustafa Sabri Mısır’a kaçmış ve melanetine oradan devam etmiştir. İskilipli Atıf Hoca, yargılanırken bunları kabul etmiş ve İstiklal Mahkemesi tarafından idama mahkum edilmiştir…
Anayasamıza göre Demokratik-Lâik-Sosyal bir Hukuk Devleti olan modern Türkiye’nin Başbakanı, vatan haini bu iki kişiye sahip çıkmaktadır!…
Başbakan Erdoğan, ilk defa bu kadar açık ve net olarak konuşmuş ve hedefini açıklamıştır.
Daha önce “Demokrasi benim için bir araçtır. Gideceğim yere gelince inerim”, “Davam için gerekirse Papaz elbisesi de giyerim” demişti. Şimdi artık eleştirilerini Atatürk’e kadar indirme gayreti içindedir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir gerçek devlet adamı, kendi ülkesinin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü paramparça edecek sözleri, tarihi gerçekleri çarpıtarak söylemez ve düşmanlarının eline koz vermez.
Şimdi Ermenistan Cumhurbaşkanı; “İşte görüyorsunuz, Türklerin soykırımcı olduğunu bizzat Başbakanları söylüyor. Bizim tezimiz doğrulanmış oldu” dese, Başbakan Erdoğan ne cevap verecek?
Başbakan Erdoğan, eğer bu konuşmasını kendi hazırladıysa veya hazırlanıp cama yazılan konuşmasını inanarak okuduysa kendisinin ve partisinin hedefinin “İslam Cumhuriyeti” ve “Şeriat Düzeni” olduğunu ilan etmiştir….
Yarın inkâr eder mi, bilemem…
Siyasi Partilerin sözcülerinin konuşmalarının, Anayasa ve Siyasi Partiler Kanununa uygunluğunu denetlemekle görevli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu konuda ne düşünüyor, çok merak ediyorum..
Ya sizler; varlığını Cumhuriyete ve onun değerlerine borçlu olan Cumhuriyetin Üniversiteleri- Baroları- Kadınları-Sendikaları-Gençleri sizler ne düşünürsünüz? Yoksa düşünmez misiniz?
İyi, o zaman Tayyip abiniz sizin yerinize de düşünür….
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder