Meşruiyeti için anarşiyi yok etme söylemini kullanan 12 Eylül yönetiminden sonra, şimdi de iktidarda kalmanın meşruiyeti için terörle etkin mücadele söylemi kullanılmaktadır. İktidar partisi dışındaki siyasi partilerin bu yasa tasarısının farkında olmaması ise ayrıca manidardır. DGM’lerin kuruluşuna ilişkin 12 Mart sonrasındaki anayasa değişikliği, 1975 yılında Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiştir. Yapılarına askeri yargıç da eklenerek 1982 Anayasası’nda yer alan DGM’lerden, İHAM kararı uyarınca yapılan düzenlemelerle 1999 yılında askeri yargıç çıkarılmıştır. DGM’lerin dayanak anayasa maddesi ve kuruluş yasası ise 2004 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. TBMM’nin buradaki iradesi, DGM’lerin anayasada yer almasına gerek olmadığı değil, özel mahkeme niteliğine bürünebilen, hukuk birliğini zedeleyen, hukuk devleti ilke ve kurallarıyla çatışan mahkemelerin, hukuk sisteminde yer alamayacağına yöneliktir.
2004 yılında 5190 sayılı yasa ile, DGM’lerin görevli olduğu suçlara bakmak üzere, yine ağır ceza mahkemesi düzeyinde yeni mahkemeler kurulmuştur. DGM’lerde görevli yargıç, savcı ve personel de bu mahkemelerde görevlerini sürdürmüşlerdir. 2005 yılında Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMY) 250’nci maddesi ile Özel Görevli Mahkemeler (ÖGM) kurulmakla, 5190 sayılı yasa ile kurulan mahkemeler de kapatılmış, bu mahkemelerin görevleri ÖGM’lere verilmiş, yargıç, savcı ve personeli de görevlerine ÖGM’lerde devam etmişlerdir.
Bu resimde bile, DGM tabelalarının yerini ÖGM tabelalarının aldığı görülmektedir. AB mevzuatı ileri sürülerek örgütlü suçlarla hukuksal çerçevede etkin mücadele için uzman mahkemeler söylemiyle kurulan ÖGM’ler, yapılanma ve uygulamaları da gözetildiğinde kuruluş gerekçesinin tam aksine, hukuk devletinin yargı eliyle ve yargı üzerinden ihlal edildiği organlara dönüşmüştür.
ÖGM’lerin soruşturma öncesi aşamadaki tabela adı: ÖGK!
ÖGM’ler konusunda AB mevzuatını dolanan siyasi irade, şimdi de BM mevzuatını dolanarak, bir Özel Görevli Komisyon (ÖGK) kurmak istemektedir.
2002 yılında 4738 sayılı yasa ile onaylanması uygun bulunan BM Terorizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Sözleşme’ye dayanılarak hazırlanan yasa tasarısı, 2011 Ocak ayında sunulduğu TBMM’de, yasama dönemi sonuna kadar yasalaşamadığı için, 21.10.2011 tarihinde TBMM’ye yeniden sunulmuştur.
BM Sözleşmesi’nde, terorizmle mücadele için ulusalüstü ilkeler konularak ülkeler arasında karşılıklı yardımlaşmanın arttırılması, iç hukukta da etkili hukuksal, idari ve cezai önlemlerin alınması, bu bağlamda malvarlıklarının dondurulması, el konulması ve müsaderesine yönelik hükümler getirilmesi belirtilmektedir. Ayrıca üye devletler için, BM Güvenlik Konseyi’nin 1267 sayılı kararıyla belirlenen, teröre finansal destek sağlayan kişi ve örgütlerin malvarlıklarının dondurulması, yine 1373 sayılı kararında yer alan terörün finansmanının suç olarak düzenlenmesi konularında yükümlülükler öngörülmektedir.
Tasarıda, BM Sözleşmesi’ne yönelik hükümler yer almakta ise de kavramlar ve kurallar açıkça ortaya konulmadığı, birçok yönüyle sözleşmedeki amacı aşırı derecede aşan hükümlere de yer verildiği için, uygulama BM’nin de değil, siyasi iktidarın bakışı ile biçimlenecektir.
İktidara bağımlı bir yapı
Tasarı yasalaştığında, terör ve terörün finansmanı ile ilgili göreceği malvarlığı ve fonlara el koymakla görevli “Malvarlığının Dondurulması Değerlendirilmesi Komisyonu” adıyla bir idari komisyon kurulacaktır. Kurulacak komisyona, temel hak ve özgürlükler kapsamındaki mülkiyet hakkını ve bu konudaki tasarruf yetkisini kısıtlama görevi yüklenmektedir. Adeta yargısal görev yüklenen, objektiflik ve tarafsızlıkla çalışmasını sağlayacak kurallar da getirilmeyen bu komisyon, bütünüyle iktidara bağımlı bir yapıdadır. MASAK Başkanı’nın başkanlığındaki yedi kişiden oluşan komisyonda, MİT ve Hazine Müsteşarlığı ile Başbakanlık, İçişleri, Dışişleri ve Adalet bakanlıklarındaki üst düzey bürokratlar yer almaktadır.
Soruşturma ve yargılama boyutuna ulaştığında ÖGM’lerin görev alanında kalan terörle ilgili konularda, soruşturma öncesi aşamada bu komisyon görev yapacaktır. Böyle olunca bu idari komisyon, yapısı, görevleri ve soruşturma öncesi aşamada da ÖGM’lerin misyonunu yüklenmesi nedeniyle sonuçta, bir Özel Görevli Komisyon’dur. Dondurulacak malvarlığının, terörün finansmanında kullanılmış olması veya bu amaca özgülenmiş olması koşulları da aranmamaktadır. Malvarlıkları dondurulan gerçek ve tüzel kişiler, tüm hak ve alacak ile borçlarını bu komisyona bildireceklerdir ki, bir mali vesayet hali de yaratılmaktadır.
İktidar gibi düşünmeyen veya biat etmeyenleri bile iktidarın terör kapsamında nitelendirdiğini, yine bu gerekçe ile cezaevinde bulunan kişileri düşündüğümüzde, ÖGM’lere bile gerek kalmadan, artık doğrudan iktidara bağlı ÖGK yoluyla, iktidarın yanında yer almayan, biat etmeyen veya muhalefet eden gazeteler ve gazeteciler, medya ve mensupları, şirketler, dernekler, sendikalar, siyasi partiler, vakıflar, özel üniversiteler, işadamları, meslek örgütleri gibi tüm kişi ve kuruluşların malvarlıkları, haklarında hiçbir soruşturma olmadan dondurulabilecektir.
ÖGK kararlarının, CMY uyarınca ancak yargıç tarafından verilen el koyma kararları çerçevesinde infaz edileceği de belirtilmiştir ki, komisyona adeta ceza yargıcı yetkisi de yüklenmektedir. Komisyon kararlarına karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmişse de idari nitelikteki bu komisyon kararlarına karşı başvurulacak yargı yoluna ve bu yolun da etkin işlemesine yönelik herhangi bir hüküm de getirilmemiştir. Ceza soruşturmasında yargıç, soruşturma açılmasını haklı gösteren nedenler yanında kuvvetli kuşku halinin de bulunması durumunda ancak el koyma kararı verebilirken ÖGK, yargıca tanınan yetkinin de ötesinde kuvvetli kuşku hali ve de soruşturma koşulları bile oluşmadan bu kararı verebilmektedir.
Tasarıda, önlem kararı için süre öngörülmemiş, bir yıl için de ceza soruşturması açılmaz ise kararın kaldırılmayabileceği de ifade edilmiştir. Bir tarafta terör gerekçesi kullanılırken öte tarafta soruşturma koşulları oluşmadan bu yetki tanınmaktadır. Mevzuata göre böyle bir el koyma hali, “örgüte yardım ve yataklık” suçlaması için soruşturma açılmasını gerektirmektedir. Ancak böyle bir soruşturma açılması koşulları bile oluşmadan, bu yetkinin tanınması da ayrı bir iç çelişkidir.
ÖGM’ler nezdindeki savcılar
ÖGK kararına muhatap olanlar, etkili bir yargı yolu bile öngörülmediğinden, adeta tek seçenek olarak, açılacak soruşturmada kararın denetlenmesini istemek için, kendi kendilerini ihbar etmek durumunda kalacaklardır! İhbar edecekleri savcılıklar ise ÖGM’ler nezdindeki savcılıklardır!..
Meşruiyeti için anarşiyi yok etme söylemini kullanan 12 Eylül yönetiminden sonra, şimdi de iktidarda kalmanın meşruiyeti için terörle etkin mücadele söylemi kullanılmaktadır. İktidar partisi dışındaki siyasi partilerin bu yasa tasarısının farkında olmaması ise ayrıca manidardır. AB mevzuatı dolanılarak getirilen ÖGM’lerin, anayasa koyucunun iradesi de gözetilerek kaldırılmasını beklerken bu mahkemelerin yanına hatta önüne şimdi de BM mevzuatı dolanılarak ÖGK getirilmektedir. Amaç ileri demokrasiyi yaşatmak olunca!..
Ömer Faruk Eminağaoğlu/Yargı-Sen Başkanı
Yorum Gönder