Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, 10 yıldır sürdürülen araştırmalar sonucunda mevcut betonarme binalardaki tuğla duvarları “gömlek kumaşı inceliğindeki karbon lifli polimerler” le kaplayarak bir çeşit perde beton haline getirmek yöntemi geliştirildi. Geliştirilen başka bir yöntem ise “beş santimetre kalınlığında çelik-beton paneller” le duvarları güçlendirmek..
Anadolu Ajansı muhabiri Selma Kasap’ın haberine göre, yeni yöntemde boya-badana yapar gibi duvarları güçlendirmek mümkün. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Güney Özcebe, polimer kaplama yöntemini anlatırken “Gömlek kumaşı kadar ince bu malzemenin makasla kesilip duvarlara uygulanmasının ardından bir çelik levha gibi katılaştığını ve pekleştiğini” söyledi.
Özcebe, “Binanın ileri geri sarsılması ile odalar arasındaki tuğla dolgu duvarlar, koz helva gibi ezilebilir ve patlayarak çökebilir, insanları öldürebilir. Bunu engellemek için yapının ileri geri oynamasını azaltmak, yani soğukluğunu artırmak gerekiyor. İşte karbon lifli polimerlerle güçlendirilen tuğla duvarlar bunu sağlıyor. Binanın katlar arası ötelenmesini belirli sınırlar içerisinde tutarak bu duvarların çökmesini engelliyoruz. Bir bakıma binanın yapısal sistemi bir kutu gibi davranıyor deprem anında. İleri geri kontrolsüz bir şekilde salınması engellenen binanın da depremde zarar görme riski en aza iniyor.Yeni oluşturulacak olan sistemin hem duvarlara hem de betonarme kolon ve kirişlere çok düzgün bir şekilde bağlanması gerekli. Güçlendirilen duvarların dışarıdan sıva ile veya alçıpan ile kapatılarak normal bir duvar görüntüsüne kavuşturulması da oldukça kolay oluyor” dedi.
Özcebe, yıkılması gereken beş milyon binadan bahsedildiğini bu yapıların hepsini yıkıp yerine yenisini yapmanın çok büyük bir hayalperestlik olduğunu da sözlerine ekledi..
***
Benim bu bilimsel yöntemlerden milli bütünlük veya “kaderde, tasada kıvançta birlik” dediğimiz toplumsal durumumuz için çıkardığım dersler var.
Görüldüğü gibi bir binanın depremde yıkılmaması için “bütünlük içinde” olması gerekiyor. Yani deprem sırasında bina ileri geri oynarken bir bütün oluşturabiliyorsa yıkılmıyor.
Sosyal depremlerde yıkılmamak için de son deprem sırasındaki alarmı dikkate alarak, toplumsal bütünlüğü güçlendirecek polimerler kullanmak gerekir.
Esasen, toplumsal bütünlüğü tahrip eden, toplumun hedef birliğini yok etmek olmuştur.
Milli, dini ve insani idealler hala farklı siyasi grupların elinde siyasi istismar vasıtasıdır. Bunların yanına da etnik kökene, mezhebe veya tarikata, cemaate bağlı insanların birbirinden çok farklı ideallerini eklerseniz, büyük bir sarsıntıda o toplumun birlikte meydana getirdiği güçten eser kalmaz. Dolayısıyla yıkıntının altında sadece kuruluş felsefesine sahip çıkanlar değil, 7’den 70’e herkes kalır!
O halde, bugüne kadar farklı idealler peşinde koşan Türk aydınları, milletin tamamını buluşturacak ortak bir hedef tespit etmek durumundadır...
İşte Türkiye binasının duvarlarını sağlamlaştırmak, ancak böyle bir bütünlük kurulabilirse mümkün olabilir..
***
Küreselciler, yabancı fonların da desteğinde bilimsel yöntemlerle bölücülük yapıyor, matematik formüllerini kullanıyor ve toplumun “En Büyük Ortak Bölen”lerini “egemen medya” da öne çıkarıyor.
Bütünlüğü sağlamak isteyenler ise toplumun “En Küçük Ortak Kat” larını geliştirmeli. Çözüm bu kadar basit aslında! Mesele uygulayabilecek kadroyu bir araya getirmekte ve iktidar yapmakta...
Mesela Tayyip Erdoğan, 2007 yılının Kasım ayında, “Atatürk’ün, bana göre en büyük başarısı etnik kökeni, dini, inancı ne olursa olsun milletimizin bütün fertlerini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında birleştirmiş olması. Bu bağı muhakkak ve özenle korumak zorundayız” diyordu. Evet herkesi vatandaşlıkta da birleştirmişti Atatürk, tek bir millet olmakta da! Şimdi neden böyle yapmayalım?
Arslan BULUT/YENİÇAĞ
Yorum Gönder