“Merhaba, ben Hikmet Tanıl. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisiyim ve Ankara’da ikamet ediyorum. Ama bu mektubu size Sincan F tipi 1 No’lu Cezaevi’nden yazıyorum.
15.06.2011’de evime yapılan baskın sonrasında tutuklandım. Baskının nedeni Hopa olayları, yani bir emekli öğretmenin öldürülmesiyle ilgili bir basın açıklamasına katılmamdı. İddiaya göre bu basın açıklamasına, terör örgütlerinin isteği doğrultusunda katılmışım. Bu yüzden terör örgütü propagandası yapmaktan tutuklu yargılanıyorum.
Ancak söz konusu eylemi düzenleyen Kamu Emekçileri Sendikası, yani bir memur sendikası. Eyleme katılanlar da demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasal partilerdi. ‘Terör örgütleri’ internetten söylemiş, biz de onların propagandasını yapmışız.
Evimde bulunan suç kanıtlarına gelince...
Kanıt olarak evimden toparlananlar: Bir adet meyve bıçağı, kitap, Hollywood yapımı film ve animasyon filmler. Polis fezlekesinde ‘bıçak’ yazdığını görünce gülüyorum, ama kitaba şaşkınım. Büyük bir kitabevinden aldım çünkü.
Soruyorum avukata; odada iki polis, avukat ve ben varım. Polis ne olmuş der gibi yüzüme bakıyor, şaşkınlık içerisindeyim. Kitap 1978’de yasaklanmış ve 1990’lı yıllarda yasak kalkmış, ancak emniyet o tarihten beri kitap listesini güncellememiş. Ben de polise bakarak gülüyorum, ama o benim tutuklanacağımdan emin. Sayemde liste de güncelleniyor. Ama buna şaşırmamak gerek tabii, bu memlekette kitaplar daha basılmadan toplatılıyor. Başbakan 12 Eylül’den hesap sordu referandumda, Erdal Eren’e ve o dönemdeki işkencelere ağladı. Düşünüyorum bana da ağlar mı diye...
***
Diyeceksiniz ki senin hiç mi suçun yok, kimsenin evi boşu boşuna basılmaz, boşuna tutuklu yargılanmaz? Evet, ben tutuklu yargılanıyorum, çünkü üniversitelerde eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitimi istiyorum. Yazın yoksul mahallelerde çocuklara ders veriyorum, üniversitelerdeki bilgi ve bilimin halk yararına kullanılmasını istiyorum. Bu doğrultuda Ziraat Fakültesi’nde öğrendiklerimi yoksullarla paylaştım.
Ayrıca, HES’lere de karşıyım.
Bir ziraat mühendisi adayı olarak sularımızın doğanın bir parçası olduğuna, bu ülkedeki herkesin ve tüm canlıların sular üzerinde hakkı olduğuna inanıyorum. Sularımız bizim ender ortak miraslarımızdandır. HES’lerle birlikte tarım alanlarımızın yok edilmesine ve canlı çeşitliliğimizin yok olmasına karşıyım. Ancak piknik tüpüyle nükleer santralı bir tutan bir hükümetin zihniyetinden, doğaya zararsız bir proje beklemek elbette zor. AKP’nin ‘ileri’ demokrasisinin uygulandığı bugünlerde ya üç maymunu oynamam gerekiyordu tüm yapılanlara karşı ya da üniversiteleri ticarethane haline getiren zihniyete karşı çıkmam ve çevreyi koruyabilmek için yaşamını yitiren bir öğretmen, Metin Lokumcu’nun cenazesine en azından bir siyah çelenk taşıyacak basın açıklamasına katılmam gerekiyordu. Ben de yaptım tercihimi. Bağırdım amfilerde tıpkı şimdi Sincan Cezaevi’nden söylediğim gibi: Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek.”(*)
***
Hikmet Tanıl, 28 arkadaşıyla birlikte yukarıda yazdığı gibi bağırdığı için 15 Haziran’dan beri tutuklu olarak yargılanmayı bekliyor, aziz okurlarım.
İlk duruşmalarına -nihayet- 9 Aralık 2011’de Özel Yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde çıkacak bu çocukların her biri, otuz yıl sonra çekilecek “Hatırla Sevgili” dizilerine karakter adayı.
Ne var ki otuz yıl sonra kendi rollerini bile oynayamayacak, çünkü yorulmuş ve yaşlanmış olacaklar, çektikleri çilenin parsasını bile başkaları toplayacak.
Ve otuz yıl sonra Türkiye, çekirdek çitleyip abur cubur atıştırarak yine bir “Hatırla Sevgili” dizisinde rol yapan sahte Hikmet Tanıl’lara ağlayacak...
Demokrasiye sahip çıkmak, insanlığın ne olduğunu “yaşarken” hatırlamak için daha kaç kuşak kurban etmek, kaç gencin başını yemek, hapislerde çürütmek gerekiyor, sorarım size?
Umarım bu çocukları yargılayacak olanlar da aynı soruyu soracaklardır, vicdanlarına.
(*) Mektubun kısaltılmışıdır.
G NOKTASI
"Dünyada yabancı dil eğitiminin,farklı kültürlerin etkileşim içinde olmasında vazgeçilmez önemi vardır.Bizler bu anlayışla Fransızca öğretmeni olduk.Oysa ülkemizde eğitim verilen tek yabancı dil İngilizce olup diğer dil eğitimcileri mağdur edilmekte.Milli Eğitim Bakanlığı biz Fransızca öğretmenlerine kadro vermediği için mesleğimizi yapamıyoruz.
Biz Fransızca bölüm mezunları,öğretmen olmak,öğrendiğimiz dili öğretmek adına mücadele ediyoruz.Biz de Milli Eğitim Bakanlığı bünyesine alınıp mesleğimizi yapmak istiyoruz.
Binlerce mezunumuz,her atama döneminde yeni umutlarla,maddi manevi sıkıntıya girerek her yık KPSS sınavına hazırlanmakta,ancak bölümlerimizden istihdam yapılmadığı için aldığımız yüksek puanlar da heba olmaktadır.Dahası,hayal kırıklığı içindeyiz.
Sesimizi duyurun,bizi destekleyin.”
Dilek M.
İşsiz Fransızca Öğretmeni
“İnsanlık var olduğundan ber,ne ideal sahipleri iktidar olabilmiştir ne de iktidar ideal sahibi…”
JEROME DESHUSSES
Mine Kırıkkanat/Cumhuriyet
Yorum Gönder