Dünkü yazımda sapık Vehhabilerin tarih içinde neler yaptığını kısaca özetlemiştim.
Hanbeli mezhebinden iken onu beğenmeyerek yeni bir mezhep kuran Abdülvehhab oğlu Muhammet idi fitnenin başı. Ona daha 1750'lerde bölgenin ileri gelenleri 'Müseylemetü'l Kezzab (Yalancı Müseyleme/Yalancı Peygamber) ' diyorlardı. Bir kez daha hatırlatalım ki bu sahte peygambere bağlananlar da Deriye şehrindeki Suudlar idiler. İşte o yalancı peygamberin yolundan gidenler bugün de Suudi Arabistan'ı yönetiyorlar. Şimdi de Vehhabilik bu ilkel krallığın dinidir. Bunlar; Sünnilikteki geleneksel 4 mezhebin dışındadır...
Çünkü Vehhabiler; kendileri dışındaki Müslümanların kanlarını ve mallarını helal görmüşlerdir. Bu yüzden sapık Vehhabiler, Hacc'a giden Sünnileri dahi katletmişler; Kerbela'daki Hz. Hüseyin'in türbesini, hatta ve hatta Peygamber'in mezarını bile yağmalamışlardır.
BATILILARIN MAŞASI OLDULAR
Bu Suudların dedeleri daha 18. yüzyılın sonunda Osmanlı Türklerine karşı; Hıristiyan batılılarla ortaklık yapmıştır. Vehhabilik buna izin veriyordu çünkü. Vehhabilerin Müslümanlara karşı haçlılarla işbirliğinin en açık örneğini de Napolyon'un Mısır'a saldırması sırasında görmekteyiz.
Vehhabiliğin kılıçlı gücü olan Suudlar; Osmanlı Devleti'ne karşı 1799'da Mısır'a saldıran Napolyon ile anlaşmışlar; Osmanlı ordusunu oyalamak için bulundukları bölgede saldırılar düzenlemişlerdir.
Osmanlı Devleti, bunlara öğüt heyeti yolladı. Suud oğlu Abdülaziz; bu gelenlere çok değerli hediyeler vererek onları kendi yanına çekti ve devletin hışmından bu yolla da korunmasını bildi. Sonunda da Mekke ve Medine'yi ele geçirip krallığını kurdu.
1819'da Suud ileri gelenlerinin asılması da bunları durduramadı. Çünkü Omanlı Devleti; Batılı emperyalist güçlerle savaşırken bu bölgeler boş kalıyordu. Suudlar da bundan yararlandılar. Öyle ki 20. Yüzyıl'ın başında da Vehhabiler; İngiliz emperyalistleri ile birlik olup Türkleri arkadan vurdular.
DİYANET VE İLAHİYAT ONLARDA
Bugün Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tepe noktalarında Vehhabilere yakın duran kadrolar bulunuyor. Bunlar; İslam dinini; Sünni-Hanefi geleneğe göre değil Vehhabi geleneğe göre yorumlama eğilimindeler.
Vehhabilik; kendisini en bariz biçimde İlahiyat Fakülteleri'nde hissettiriyor. Bu okullardaki görüşleri süzgeçten geçirdiğinizde; Vehhabilikteki ilkelerin bir çoğunun temel alındığını görmekteyiz. Her şeyi ayetlerin zahiri yorumuna bağlayan ilahiyatçı anlayış; kendisini gizlemiş Vehhabiliğin propaganda alanlarından birisidir.
Vehhabi Suudlar; Türkiye'ye gizli yollardan bol paralar akıtarak ve bu din adamlarını etki altına alarak ülkemizi Araplaştırmaya uğraşıyorlar ve bunda da çok yol aldılar.
Çöl Araplarının Vehhabi geleneğini; 'Gerçek İslam' gibi yorumlayan ilahiyatçılar; Türk milletinin binlerce yıllık kültüründen süzülerek gelen değerleri 'şirk' gibi göstererek Vehhabi şirkine alet oluyorlar. Televizyonlarda ve gazetelerin köşelerinde bu 'Sahte Peygamber pozundaki Müseyleme'leri sık sık görüyoruz.
Bugün Vehhabi-ABD işbirliğine bizim hükümet de dahil olmuş gözüküyor. Geçmişte olduğu gibi şimdilerde de Vehhabiler İslam dünyasında Batılı sömürgecilerin koç başı rolünü üstlenmiş bulunuyorlar.
SURİYE'Yİ VEHHABİLER KARIŞTIRIYOR
Vehhabiler; kendi mezheplerinin dışındakileri dinsiz sayıp yıkmaya çalıştıklarından Suriye'deki Sünni çoğunluğa da savaş açmış durumdalar. Buradaki artık tam Sünnileşmiş olan Esad ailesini bahane ederek Suriye'yi de Vehhabileştirerek Amerikan emrine vermeye uğraşıyorlar.
Daha önce yazdım: Suriye'deki bütün önemli Sünni din adamları; ülkelerinde tam bir özgürlük içinde ibadet ettiklerini söylüyorlar. Suriye Müftüsü Sünni din adamı Bedreddin Hassun; oğlu suikaste kurban gitmesine karşın; Esad yönetimine kuvvetle destek verdi; veriyor. Arap Sünni aleminin tanınmış isimlerinden Şeyh Ramazan Buti de aynı tavır içinde ve bu iki isim de Suriye'yi Vehhabilerin karıştırdığını vurguluyor. Üstüne üstlük Suriye'nin her yeri Emevilerin (Şam'da Muaviye tarafından kurulan en katı Sünni devletinin) işaretleriyle dolu iken Alevilik gibi orada hiç etkili olmayan bir kavram da kışkırtma unsuru yapılıyor.
Gerçek çok açık: Amerika; İsrail'e baş eğmeyen Esad yönetimini istemiyor. Suudiler de ABD'nin isteğine uygun olarak Suriye'deki yandaşlarına bol paralar akıtarak bunları sokağa döküyorlar.
Türkiye'de ise AKP iktidarının Suriye'ye saldırması için psikolojik bir ortam yaratılmaya çalışılıyor.
ABD'ye sadık uşaklık yapan Suudilere (Vehhabilere) sempati duyan şu bizim din adamlarımıza sesleniyorum: Siz bu tavrınızla; Peygamberimizin kemiklerini sızlatmıyor musunuz?
Değer mi ey kürsi sahibi ilahiyatçılar; vahşi Vehhabi Suudların üç kuruşu için onlara araç olmaya değer mi?
Sizi; Suud Kralı'na ve Amerika'ya değil; Peygamber'e biate çağırıyorum efendiler...
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder