Şipşak - Yılmaz Özdil

Alnında, ay-yıldızlı bandana. Göz altları siyaha boyanmış. Sert ifadelerle bakıyor. Elinde ağır makineli tüfek. Göğsünde şarjörleri asılı. Belinde tabanca, baldırında 30 santim tırtıllı bıçak, ayak bileğinde el bombası bağlı. Sahilde. Zodyak botla çıkmış. Arkada, ufukta muhrip duruyor, havada kobra helikopteri uçuyor.

10 lira.

Çünkü...
Harekâtın yaşandığı yer, denize kıyısı olmayan, Burdur. Fotoğraf stüdyosu. Kahramanımız, 21 günlük bedelli asker. Çarşı izni hatırası... Tüfek tahta. Tabanca plastik. Bıçak maket. Bomba oyuncak. Sahil ve muhrip, duvara yapıştırılmış poster. Helikopter, bilgisayar montajı.

(Nüfusa oranla en fazla fotoğraf stüdyosu bulunan şehrimiz, Burdur... Alt tarafı 70 bin nüfus var ama, bedelli’ler 170 bin kişilik fotoğraf çektiriyor. Dışardakiler yetmiyormuş gibi, zahmet edip yorulmasınlar diye, tugay’ın içine fotoğraf stüdyosu kuruldu. Her sene ihale ediliyor. Bu seneki ihaleyi kazanan fotoğraf stüdyosu, bir sene için kaç para ödüyor biliyor musunuz? 550 bin lira! Üstelik... Parasıyla askerlik yaptıran askeriyemiz, fotoğraflardan komisyon alıyor.)

(Tugay, tatil köyü gibi... Butik var, hediyelik eşya dükkânı var. Karavana yok. Ankaralı bi firma, her öğün hazır yemek getiriyor. Kantinlerde meze, ezme, çiğköfte bile bulunuyor. Hamburger, sosisli, ne istersen... Canın çekerse, dışardan pizza bile söyleyebiliyorsun.)

(Pazartesi teslim oldun, şafak 21, cuma sabahı yemin ediyorsun, cuma akşamı evci olarak otele çıkıyorsun. İki hafta sonu, cumartesi-pazar dışardasın, üçüncü hafta sonu zaten tezkere alıyorsun. Otobüs ayarlayıp, Antalya’ya günübirlik gezmeye götürüyorlar. Mevsim müsaitse, yüzüyorsun, olmadı, kapalı havuz gari... Arada vakit ayırıp fotoğraf stüdyosuna giriyorsun, teçhizat hazır, rambo pozu verip, 10 lira ödüyorsun, feysbuk’una koyuyorsun. Altına da, şehitler ölmez filan, döşeniyorsun. Plaj pozuna, Cudi eteklerindeyken diye yazan var!)

Hal böyleyken...

Geçen ay.
24 şehit verdik.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, rahmetlilerin vesikalık’larından oluşan başsağlığı ilanı verdi. Hani şu, birliğine teslim olduğunda dandik makinelerle çekilenler var ya, siyah-beyaz, kafa kel, onlar.

Hürriyet’in taşra baskısı döndü. Takip, detay ve titizlik’te Türkiye’nin en başarılı gazetecilerinden olan, yazıişleri müdürümüz Necdet Doğan, gazeteyi görür görmez, telefona sarıldı, Ankara temsilcimiz Metehan Demir’i aradı.

“Şehit ilanındaki fotoğrafların kalitesi berbat, çamur gibi çıkmış, çocukların yüzleri gözleri görünmüyor, ayıptır. Halbuki, ailelerinden aldığımız ve sayfalarımızda yayınladığımız çok temiz fotoğrafları var. Söyleyiver de, ilandaki fotoğrafları elimizde olanlarla değiştirelim. Hiç olmazsa, çocukların hatırası arşivlerde güzel fotoğraflarıyla kalsın.”

Metehan derhal devreye girdi.
İlgili komutanlara ulaşmaya çalıştı.
Saatler hızla ilerliyor, şehir baskısının vakti geliyor, Necdet ilanın bulunduğu sayfayı ısrarla tutuyor, bekletiyordu.

Gece yarısına doğru cevap geldi...

Hürriyet’teki fotoğrafların değiştirilmesine izin verirsek, öbür gazetelerdeki ilanlarda kötü fotoğraflar çıkacak... “Eşitsizlik” olur denildi!

Yılmaz Özdil/Hürriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget