Birleşmiş Milletler’in ölçütlerine göre en temel hak, yaşama hakkı. Onu sağlıklı yaşam hakkı izliyor. Üçüncüsü
barınma, ardından eğitim ve kültürel haklar geliyor.
Günümüzde devletlerin gücü sadece ekonomik büyüklükle değil, yukarıda sıraladığımız temel haklara dayalı insani gelişme düzeyiyle de ölçülüyor.
BM Kalkınma Programı’nın her yıl kasım ayı başında açıkladığı İnsani Gelişme Endeksi’ne göre 2011 yılında, 187 ülke arasında 92’nci durumdayız.
Ekonomide ilk 20’de olduğumuz düşünülürse, ülkemizde refahın eşit paylaşılmadığının somut bir göstergesi.
***
Çağdaş bir ülkede devlet, yurttaşının yaşam ve sağlık hakkından birinci derecede sorumludur.
Eğer devlet bir kişiyi hapse atmışsa, onun bu iki temel hakkından tümüyle sorumludur.
Türkiye’de ise hapistekilerin sağlıklı yaşamı devletten çok Allah’a emanet. Bu sadece Silivri için geçerli değil, ülke çapında bir sorun. 1000 güne yaklaşan tutukluluk sürecimde, başta aynı koğuşta olmak üzere pek çok kişinin karşılaştığı sağlık sorunları karşısında yaşadıklarına tanık oldum.
Öncelikle cezaevlerinin doktor sorunu var. Yazı aramızda, sık revire giden biri değilim. Ama yine de zaman zaman muayene olmak, kontrolden geçmek, kan tahlili yaptırmak gerekiyor. Bu tür nedenlerle gittiğim revirde 8 ayrı doktor tanıdım. Yanlış hesaplamadımsa en uzun kalan 3 ayı geçmedi. Arada 15 günlüğüne, 1 aylığına gelip gidenler olabilir.
Doktorlar genellikle Silivri çevresindeki sağlık ocaklarından nöbetleşe geliyorlar. Kendileriyle çok kısa süreli, muayene sırası sohbetlerinden edinebildiğim bilgi kadarıyla cezaevi doktorluğu ayrı bir alan. Tüm Türkiye için yaklaşık 1500 kişilik böyle bir kadro var. Bu kadro kapsamında görev yapan doktor sayısı 50’yi geçmiyormuş.
Kâşif Kozinoğlu’nun yaşamını yitirmesiyle birlikte bir kez daha ortaya çıktı ki; özellikle cezaevlerinde kalp yetmezliği, solunum yetmezliği gibi ölüm nedenlerinin yanında bir önemli neden daha var:
Doktor yetmezliği!
Silivri Cezaevleri zincirindeki yan yana dizili 10 hapishanede 10 bini aşkın mahpus var. Nöbetleşe gelen doktorlar çoğunlukla 2-3 cezaevine birden bakıyorlar. Sabah birinde, öğleden sonra ötekinde, ertesi gün bir başkasında.
Cezaevleri revirinin bir üst sağlık kurumu tüm Silivri zincirinin toplamından sorumlu sağlık ocağı. Burada da uzman doktorlar haftada bir gün bulunuyor. Örneğin perşembe kulak burun boğaz, salı göz… Onlar da Silivri Devlet Hastanesi’nden ya da İstanbul’daki değişik hastanelerden nöbetleşe geliyor.
***
Doktorlara yardım edecek kişiler infaz koruma memurları arasından seçiliyor. Öteki alanlardaki memurların görev yerleri sürekli değişiyor. Onlar için “her şeyi koruma memurları” demek de mümkün. Revir, ilaç, reçete, dosya, tahlil sonucu gibi işlemler nedeniyle biraz daha yerleşik eleman gerektiriyor. O yüzden buraya verilen memurlar genellikle değiştirilmiyor.
Zamanla işin “inceliklerini” öğreniyorlar, kimin ne hastası olduğunu kestirebiliyorlar. Onlara Gar. Dr. (gardiyan doktor) diye hitap etmem hoşlarına gitmiyor değil. Revire çıkmak için dilekçe yazdığımızda sıklıkla koğuşa gelip soruyorlar:
- Bugün doktor yok, acil değilse yarın çıksanız olur mu?
Tabii bu “hizmetlerin” tümü mesai saatleri içinde!
Eğer tedaviniz ihtisas hastanesini ya da büyük bir hastaneyi gerektiriyorsa, “sevk zincirine” giriyorsunuz. Zincir şöyle:
Revir cezaevi sağlık ocağına gönderiyor, ocak Silivri Devlet Hastanesi’ne, orası İstanbul hastanelerine… Öncelikli olarak Haseki’ye, orayı aşıyorsa üniversite hastanelerine…
En iyi sağlık hizmeti şu:
Sağlığın kıymetini size öğretiyorlar ve hastalanmamaya çalışıyorsunuz!
Mustafa Balbay/Cumhuriyet
Yorum Gönder