İyiki sizden bir tane var - Rifat Serdaroğlu

İyi yetişmiş, kendisine ve diline hakim bir siyasetçi “ne söyleyeceğini” değil,
“ne söylemeyeceğini” bilmelidir. Bu, siyasetin altın kurallarından biridir.
Bunu beceremeyen siyasetçi hem haklı olduğu konularda haksız durumuna düşer hem kendisini, hem de partisini rezil eder.
İşin iyi tarafı, böyle siyasetçiler görevden ayrıldıktan sonra da unutulmazlar. Kırdıkları potlarla, yedikleri haltlarla sürekli olarak “alay” konusu olmaya devam ederler…
Son olarak Türk Siyasetine böyle bir yeni değeri Başbakan Erdoğan kazandırdı. İstanbul Belediyesinden beri yanından ayırmadığı “sırdaşı” İdris Naim Şahin’i önce AKP’ye Genel Sekreter, sonra da İçişleri Bakanı yaparak Türk Siyasetine armağan etti…
Hukuk Fakültesi mezunu olan İçişleri Bakanının art arda devirdiği çamlara beraberce bakalım;
*Bakan, yanındaki heyetle Van’da bir deprem çadırını ziyaret eder ve “Ooo, ne güzel çadır, adeta saray gibi. Biz de böyle bir çadıra mı yerleşsek?” diye, gülerek konuşur…
-O sırada çadırda çocukları ve eşiyle soğuktan titremekte olan vatandaş oturduğu yerden,
“Bu adam bizimle niçin dalga geçiyor yahu, zaten Allah vurmuş bize” dercesine şaşkın bir şekilde Bakan’a bakmaktadır !...
*Türkiye-Fransa İçişleri Bakanları toplantısında gazeteci, İçişleri Bakanına soruyor;
“Sayın Bakan, BDP’liler KCK davası için 2009 Eylülünden beri 8 bin kişinin gözaltına alındığını, bunlardan, 4 bininin tutuklandığını söylediler. Siz bu konuda ne diyeceksiniz?”
Bakandan cevap; “Bu verilen rakamlar doğru değil. 2009 Eylülünden beri tutuklanan kişi sayısı 485’dir. Filhakika istersek, tutuklu sayısını onların dediği rakama da çıkarabiliriz ama, Türkiye bir Anayasa ve Hukuk Devletidir” dedi…


*KCK davası sebebiyle tutuklanan Profesör Büşra Ersanlı’nın tutuklanma sebebini soran gazeteciye Bakan şöyle cevap veriyor;
“Büşra Hanım Türkiye’deki binlerce profesörden bir profesördür.
O profesör hanımın da tutuklanma sürecini biz izliyoruz. Ama bir profesörün tutuklanması durumunda, bu ülkede binlerce insan tutuklanırken bir profesörün tutuklanmaması gerektiğini savunmanın hukukla, adaletle ne kadar bağdaştığını ben bir hukukçu olarak anlamakta zorlanıyorum.
Bu ülkede bütün profesörler tutuklanmış olsa merak eder, sorabiliriz ama binlerce profesörden bir profesör tutuklanabilir…”
*Hakkında verilen gensoruya cevap vermek için TBMM’de kürsüye gelen İçişleri Bakanı konuşmasında şunları söyledi; “ Bana bir profesör kadın tutuklanır mı, diye soruluyor. Cevap veriyorum: Kadın olduğu, profesör olduğu için tutuklanmıyor. 15-20 bin profesör var, bir tanesi tutuklanabilir. Var mı itirazınız? Dersimiz siyaset, konumuz ayaklanma eğitimi yapıyorsa birisi, tutuklanabilir.
Ersanlı Hanımefendinin 80 öncesi gençlik yıllarına yolculuk yapmanızı tavsiye ediyorum. Hangi suçtan, hangi faaliyetten yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu, bir başka sevdanın yolcusu olduğunu, araştırırsanız görürsünüz…”

KCK gibi, Türkiye’nin son derece haklı olduğu ve devlet düşmanı olan bir kuruluşla ilgili davaya, bir hükümet üyesi ancak bu kadar zarar verebilir.
İçişleri Bakanı Şahin’in bu hukuk mantığı, mezun olduğu Hukuk Fakültesinde sadece, “Hukukun Temel Kuralları Nasıl Çiğnenir” adlı bir ders vermeye uygundur…
Bakan konuşmalarında “keyfi” olarak tutuklama yapabileceğini, insanların geçmişini izinsiz incelettiğini, 1980 darbe günlerinde suçlu sayılan birinin, hala suçlu sayılabileceğini rahatça söyleyebiliyor.
Bakan ayrıca “Suçun Şahsiliği” prensibini de yerle bir ediyor. Bir kişiyi akrabası suç işledi diye mahkum edebilir misiniz?
Bakan Şahin şu iki soruya mertçe cevap zorundadır;
*Profesör Ersanlı’yı, eniştesinden dolayı suçlayabiliyorsanız, 2010 yılında yani R.T.Erdoğan Başbakan iken, 50 Kilo Esrarla yakalanan yeğeni Mehmet Erdoğan’dan dolayı Başbakan Erdoğan’a “Esrar Kaçakçısı” diyebilir misiniz? Böyle saçmalık, böyle cehalet olabilir mi?
* İnsanların gençliklerinde işlediği suçlar bugün için de geçerliyse;
Sayın Erdoğan Refah Partisi İl Başkanı iken, “Görevli Mahkemeye Hakaretten” bir hafta hapis yatmasını, İçişleri Bakanı hukuk anlayışının neresine yerleştirecek?…
“İstifa” denen kurum bu kişi için yoksa kimin için vardır?
Tek tesellimiz, bu anlayıştaki Bakandan sadece bir tane olmasıdır, ya onlarcası olsaydı?...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget