Mario Monti başkanlığındaki çiçeği burnunda “teknokrat hükümet” kolları sıvamadan, “demokratik Berlusconi hükümetinin” yerini aldığı için eleştiriliyor.
Berlusconi grubunun milletvekilleri, iktidarı yitiren liderlerinin kuyruk acısını çıkartmak için; “Monti’nin başkanlık ettiği konsey, bakanlar konseyinden çok üniversiteler konseyini andırıyor” diyerek 14 bakanının 7’sini oluşturan kabinenin “profesör üyelerini” ti’ye alıyorlar...
Mecliste Monti’ye güvenoyu vermeyen tek siyasi oluşum olan Kuzey Ligi Partisi; “seçilmemiş bir hükümeti hiçbir zaman desteklemeyeceklerini” söylüyor; öğrenciler sokakta, “bankalar ve bankacıların hükümeti” olarak damgaladıkları Monti kabinesini protesto ediyorlar.
Uluslararası basının prestij sahibi yazarları da “Monti hükümetiyle Çizme’de demokrasinin akamete uğradığını” iddia ediyor; demokrasinin bu hamleyle “darbe aldığından” yakınıyorlar….
“Sultan” lakabıyla anılan “Berlusconi İtalyası”nın son yıllarını bizzat yaşamasam, bu koroya ben de katılabilirim. Ben de uzaklardan “halkoyuyla seçilmiş bir hükümetin” -olağanüstü bir kriz durumunda da olsa!- yerini profesörler ve bir uzmanlar heyetinin almasını eleştirebilirim…
Ama İtalya özelinde yaşanan durumun içyüzü farklı.
KHK’lerle yönetilen ‘demokrasi’
Devre dışı kalan Berlusconi taraftarlarıyla, Berlusconi’nin iktidar ortağı Kuzey Ligi ekibinden gelen eleştirileri -siyaseten!- anlayabiliyorum…
Geleceği olmayan üniversite öğrencilerinin yollara çıkmasını da keza anlayışla karşılıyorum. Öğrenciler; tünelin ucunda kendileri için bir ışık görene dek başlarına kim gelirse gelsin… protesto edecekler….
Anlayamadığım… Siyasi yorumcuların İtalya’nın yeni “teknokrat hükümetine” karşı koparttığı bu “demokrasi elden gitti/gidiyor!” fırtınası…
Bu analistler gayet sığ bir demokrasi tanımıyla; “Milli iradenin hükümete yansımadığı yerde, demokrasi olmaz!” diyorlar.
“Demokrasi”yi yalnız “seçim sandığına” indirgeyen bu değerlendirmenin gözden kaçırdığı nokta; uzun süredir İtalya’da “milli iradenin” artık içi boş bir “kalkana” dönüşmüş olması…
Berlusconi’nin damgasını taşıyan “demokrasi modelinde”, ülke nicedir artık yalnız “kanun hükmünde kararnamelerle” (KHK) yönetiliyordu.
Kaderleri liderin iki dudağı arasına sıkışan vekiller, mecliste yalnız onun hesabına parmak kaldırıyor; Berlusconi’nin istediği her yasa parlamentodan geçiyordu.
Meclis çoğunluğunun tehlikeye düştüğü durumlarda kesenin ağzını açıp diğer partilerden “milletvekili satın alıp transfer eden” başbakan ayrıca, medya tekelini sonuna kadar kullanarak; rakipleri üzerinde baskı kuruyor, önüne çıkanı sindiriyordu.
Bunlar yetmezmiş gibi yargıyı da ağır biçimde koşullandıran medya patronu başbakan; mafya bağlantıları, seks skandalları ve yolsuzluk davalarından her defasında tereyağından kıl çeker gibi sıyrılıyordu…
Monti ‘İtalya’nın Derviş’i’
İtalya’da “teknokratlar darbesiyle” “elden gittiği” (!) söylenen “demokrasi” gerçekte çoktan elden gitmişti…
Demokrasi retoriğine bugün büyük hassasiyet gösteren uluslararası medyanın, “gözden kaçırdığı” (!) dinamik bu. Vaktiyle Berlusconi işleri böyle azıya aldığı için; kriz Çizme’de bu noktaya geldi ve sonunda teknokratlar duruma el koymak zorunda kaldı.
Sandıkta “milli iradeyle” beraber “hukuk devleti” normlarını da karşılaması beklenen “yüksek standartlı demokrasi”, İtalya’da çoktandır yoktu.
Öyle ki; geçen yıl bu zamanlarda yayımlanan “Economist Intelligence Unit”in “demokrasi endeksi” araştırması, Çizme’yi “tam demokrasi” ülkeleri arasından çıkarmış, bizim bulunduğumuz “yarı otoriter hibrit rejimler” kategorisinin bir çıta üstündeki “2. sınıf demokrasiler” düzeyine indirgemişti…
Monti hükümeti şimdi özetle “2. sınıflaşan bu ahvali” toplayıp, yeniden birinci sınıfa yükseltmeye çalışacak. Monti hükümetinin en kısa tanımla işlevi bu.
2013 baharındaki bir sonraki seçime dek işbaşında kalması beklenen Monti başkanlığındaki hükümet; bu ağır polemiklere rağmen dün parlamentoda vekillerin yüzde 90’ının desteğini sağladı.
İtalya için bir tür Kemal Derviş olan ve “süper Mario” adıyla anılan yeni Başbakan, kabinenin dörtte birini kadınlardan oluşturdu ve onlara “içişleri”, “adalet”, “çalışma bakanlığı” gibi -İtalya tarihinde ilk kez!- üst düzey bakanlıkları emanet etti.
Önceliklerini “kamu maliyesine çekidüzen vermek”, “büyüme” ve “sosyal eşitlik” olarak açıklayan yeni Başbakan -Berlusconi’den farklı olarak!- önümüzdeki yeni dönemde elinden geldiğince “gençler” ve “kadınlarla” çalışacak.
Bugün: Zeynep Oral, Ataol Behramoğlu, Işıl Özgentürk, Hikmet Çetinkaya, Serdar Kızık’la birlikte TÜYAP Kitap Fuarı’nda Cumhuriyet Kitapları’nda olacağız. Saat 14.45 - 15.45 arasında “Şimdi Doğu Zamanı” başlığıyla çıkan yeni kitabımın imzasına beklerim.
Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder