Bugünkü devletimizden önce Osmanlı Devleti vardı.
O devlet de Türk milletinin kurduğu büyük bir devletti. Lakin; 19. Yüzyıl'da çöküşe geçmişti ve 1. Dünya Savaşı sonunda da yenilmiş, parçalanmış, adı var kendi yok bir devlet haline gelmişti. Bu devlete bağlı topraklar Batılı sömürgeciler tarafından işgal edilmişti.
İşte bu en kötü dönemde Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları baş kaldırıp uzun bir mücadeleden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular.
Son yıllarda; Osmanlı padişahlarını yücelten; Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran devlet büyüklerini ise kötüleyen hatta karalayan bir kampanya yürütülüyor.
Osmanlı Padişahı Abdülmecit için yapılan anma töreni de böyle yorumlanıyor. TBMM Başkanlığı'nca yürütülen kampanyada; Sultan Abdülmecit; 'Yenilikçi Padişah!' diye övülüyor.
Hemen belirtelim ki Sultan 1. Mecid diye bilinen bu padişah, tarihimizin bir parçasıdır. Onu tanımak; yaptıklarını öğrenmek bir zenginliktir. Lakin; padişaha bu övgüler yükselirken; iktidarın emrindeki televizyonlarda ve gazetelerde de Kemal Atatürk'ü karalayan kampanyalar yürütülüyor. Hem de 'dört kol çengi oynatılarak'
YENİLİKÇİ Mİ?
Sultan Abdülmecit, 1823'te doğdu. Babası 2. Mahmut'un ölümü üzerine 1839'da tahta çıktı. Hemen; tarihimizde 'Tanzimat-ı Hayriyye' yani Hayırlı Düzenlemeler denilen bir kanun yayımladı. Var olan durumdan yakınan ve bazı küçük düzenlemeler getiren bu kanun aslında Koca Reşit Paşa'nın isteği ile gündeme getirilmişti. Düzenleme; imparatorluk içindeki Gayr-i Müslim'lere eşitlik vaat ediyordu.
Herkesin internetten kolayca ulaşabileceği bu kanun okunduğunda görülecektir ki; burada; bugün söylenildiği gibi ciddi bir yenilik bulunmaz. Yapılan işler; baba 2. Mahmut'un attığı adımların bir devamından ibarettir. Hatta bazı tarihçiler bu yasanın 2. Mahmut tarafından hazırlanmış olduğunu belirtirler.
YA ISLAHAT FERMANI
Padişah Abdülmecit'in yaptığı asıl değişiklik Islahat Fermanı yanii Yenileştirme Yasası'dır. Bu yasa, yıldırım hızıyla 18 Şubat 1856'da devreye sokuldu. Çünkü İngiltere, Fransa ile birlikte Osmanlı Devleti; Paris'te buluşacak Kırım Savaşı denilen savaşı bitirmek için Rusya ile anlaşma imzalanacaktı.
30 Mart 1856 tarihinde Paris'te bir tarafta Rusya; diğer tarafta Kırım Savaşı'nı kazanan Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere ve Fransa'nın bulunduğu bir anlaşma imzalandı. Tamamı 31 madde olan Paris Barış Antlaşması'nın şartalarından birisi de şu idi: 'Osmanlı padişahının 28 Şubat 1856'da ilan ettiği Islahat Fermanı, devletlere tebliğ edilecek ve devletler de bunu kabul edeceklerdir. Bu ferman, ilgili devletlere, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işlerine karışma hakkı vermeyecektir.'
Yani; Avrupa istedi; Abdülmecit de 'Büyük Yenilik' diye gösterilen Islahat Fermanı'nı yayımladı. Sonra da Avrupa'nın büyük devletleri bu yasaların uygulanmasını; Paris Antlaşması ile garantiye aldılar ve uygulanmasında da söz sahibi haline geldiler.
Peki acaba o Islahat Fermanı'ndaki yasalaşan maddelerde ne vardı? Hiç merak etmiyor musunuz?
OKUYUN ŞU MADDELERİ
İşte o yeniliklerden önemlileri:
- Müttefiklerin (Yani İngiltere ile Fransa'nın) yardımları ve himmetleriyle dış durum sağlamlaştırıldığı için içeride yenilik yapılması hayırlı olacaktır.
- Gülhane Hattı (Yasası) gereğince din ve mezhep farkı olmaksızın bütün tebaaya bahşedilmiş olan can, mal ve namus dokunulmazlığı kuvvetlendirilmiştir.
- (...) patrikhanelerde hususi meclisler teşkil edilecek ve bu meclislerin kararları Bab-ı Ali'ye (başbakanlığa) arz edilip tasdik edilmek suretiyle kesinleşecektir.
- Patriklerin intihab (seçim) usulü ıslah olunacak... (...) Dinsel Cemaatların ruhani reisleri maaşa bağlanacaktır.
- Cemaat işleri, ruhani ve dünyevi üyelerden oluşan meclislere havale edilecektir.
- Cemaatlara ait mektep, hastahane, mezarlık vesaire gibi umumi yerlerin yeniden inşası hükümetin iznine bağlı olarak yapılacaktır.
- Ahalisi karışık olmayıp yalnız bir mezhep cemaatiyle meskun olan yerlerde her türlü ayin yapılmasına müsaade edilecektir.
- Küçük ve büyük mezhep farkı olmayıp bütün mezhepler din serbestisinden faydalanmakta eşittir.
- Din, dil ve ırk itibariyle her hangi bir cemaatin diğer bir cemaatten aşağı tutulduğunu gösteren bütün terimler kaldırılacaktır.
- Hiç kimse din değiştirmeye, yani ihtidaya mecbur edilmeyecektir.
- Cins ve mezhep frakı olmaksızın bütün tebaa devlet memuru olabilecektir.
- Yasal duruma uygun herkes; hangi dine mensup olursa olsun, askeri ve mülki okullara girebilecektir.
- Akalliyet (azınlıklar, etnik topluluklar) mektepleri açılmasına müsaade edilecektir.
- Gayr-i Müslimler arasında çıkacak miras vesaire sorunları; taraflar isterse patriklerle ruhani meclislere havale edilebilecektir.
- Gayr-i müslimler de orduda görev alabileceklerdir.
- Yabancılara da Türkiye'de 'emlak alma' hakkı verilecektir.
-
HIRİSTİYANLARA HİZMET ETTİ
Padişah Abdülmecit'in devlet sınırları içindeki halka getirdiği bu haklar, özü itibariyle Hıristiyan toplulukları rahatlatmayı hedef alıyordu. Bu fermanda sözü edilen cemaatler de onlardır. Özetle Sultan Abdülmecid'in yeniliğinde, Katolik, Protestan, Ortodoks Hıristiyanlara verilecek haklar gündeme getirilmektedir. Yani padişahın yaptığı bu işler; İngiltere, Fransa, Rusya gibi ülkelerin Osmanlı Devleti'ne karşı kullanabileceği Rumlar; Bulgarlar; Sırplar, Hırvatlar gibi kesimleri rahatlatmaya yöneliktir. Bu hakları alan devlet içindeki dinsel ve etnik topluluklar; derhal harekete geçerek; Osmanlı Devleti'nden ayrılmak için mücadele başlattılar. Osmanlı Devleti Paris Antlaşması'na soktuğu bu Islahat Fermanı yüzünden bunlara karşı bastırma operasyonu yapamıyordu. Paris Antlaşması Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü koruma görevini de Avrupa'nın bu devletlerine bırakıyordu.
AYNI ÇİZGİDELER
1856'da Padişah Abdülmecit ne havada ise bugünkü iktidar da aynı havada. Yenilik veya ileri demokrasi adı altında Türkiye'deki etnik ve dinsel toplulukları devletin karşısına dikecek adımlar atıyorlar. Bugün Kürt Sorunu deyip bunu Demokratik Açılım ile halledeceğini söyleyenler; Abdülmecid'in 1856'daki yolundan gidiyorlar. Rum Patrik Barthalameos'un tavrı da 1850'lerdeki Fener patriklerinin tavrı gibi.
Sultan Abdülmecid; iyi niyetle olduğunu kabul etsek bile; o, azınlıkları devletten kopartacak açılım yaptı; kendi devletinin yıkımına yol açacak gelişmeleri tetikledi. Osmanlı Devleti'nin yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclisi'nde o Abdülmecit yenilikçi diye anıldı.
Anılsın anılmasına da bu kutlama neyin kutlaması? Osmanlı Devleti'ni yıkıma götüren demokratik açılımın kutlaması mı?
İyi niyetinden şüphe etmediğim Cemil Çiçek'i, Islahat Fermanı'na ve özellikle de yarattığı sonuçlara bir de bu açıdan bakmaya davet ediyorum.
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder