Bir Tuğla', Bir'Nota'! - Özgen Acar

Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kuruldu. Daha bir yıl dolmamıştı ki Mustafa Kemal, “çoksesli müzik” eğitimini geliştirmek için 1924’te Ankara’da “Musiki Muallim Mektebi’ni” kurdu.
Bu okuldan daha sonra “Devlet Konservatuvarı” da doğdu.
1826’da Osmanlı Sultanı 2. Mahmut’un “Batı müziği” için aynı amaçla yaklaşık yüz yıl önce İstanbul’da kurduğu “Mızıka-ı Hümayun” topluluğunu yine 1924’te Ankara’ya getirerek “Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası’nın” da temelini attı.

Atatürk, Çankaya’da bir yandan Safiye Ayla, Münir Nurettin, Müzeyyen Senar’ın güçlü seslerinden Türk müziğini, bir yandan da gramofonundaki plaklardan “Batı’nın çoksesli müziklerini” dinliyordu.
Sonrasında yerine geçen İsmet İnönü, ister iktidarda, ister muhalefette olsun “Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası’nın” konserlerini kaçırmamaya özen gösterirdi.

***
2. Dünya Savaşı yıllarında ve hemen sonrasında ilkokula gitmeden ve gittikten sonra İzmir Eşrefpaşa Parkı’nda konser vermeye gelen Belediye Bandosu’nun çalacağı valsleri, marşları, Türk ve yabancı bestecilerin yapıtlarını dinlemeye konu komşu koşardık. Yolumuzun fuara düşmesini, orada da bandoyu dinlemeye can atardım.
İzmir Atatürk Lisesi’nde müzik dersinde kötü bir öğrenciydim! Çünkü “do” sesini de “do”; “fa” sesini de “do”; “sol” sesini de “do” olarak çıkardığım için müzik öğretmenim Ajlan Bey bana bir ayrıcalık sağlamıştı! “Solfej” yaparken notaların seslerini çıkarmak yerine, adlarını doğru okumam yeterliydi.
Ama bizden 1-2 sınıf önümüzdeki öğrenci Üner Birkan, öğle tatilinde hepimiz yemek kuyruğuna koşarken, o radyonun başına gider, pikaba bir plak koyardı. Onun “disk jokeyliğinde” Batı müziğini dinlerken afiyetle yemeğimizi yerdik. Sonraki yıllarda Cumhuriyet’te “müzik eleştirilerini” zevkle okudum.

Ankara’ya Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne geldiğimde olağanüstü bir olanakla karşılaştım.

“Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası” cuma akşamları opera binasında yerli ve yabancı bir ustaya eşlik ederdi. Ankara’nın yerli ve yabancı müzikseverleri bu konserler için bilet kapma yarışına girerlerdi.
Buna karşılık biz öğrenciler, ertesi günü öğleden sonra Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde aynı konserin ücretsiz tekrarını dinlemek için cumartesi sabahları bazı dersleri asarak yer kapmaya koşardık. Ayla Erduran’ın öğretmenliğini de yapmış olan ünlü Rus kemancı David Oistrakh, “Altın Flüt” olarak tanınan Fransız Jean-Pierre Rampal gibi devleri de dinleme olanağını bulmuştum.

***
Aradan yıllar geçti. Cumhuriyet gazetesinde yazıişleri müdürlüğümü yapan İsmail Cem TRT’ye genel müdür olunca FM bandından TRT-3’ün temelini attı. 24 saat klasik, caz, pop müzik yayını yapılmakla kalınmıyor, en önemli özelliği olan bu dallarda dinleyiciyi “eğiten” programlar sunuluyordu.

2008’de 29 üniversiteyle ortaklaşa yapılan bir araştırmada 40 yaşın üstündeki dinleyicinin en fazla seçtiği radyo kanalı olduğu saptandı.
Yıllardır, sabah uyandığım andan itibaren TRT-3 Radyo’sunu dinleyen bir “bağımlıyım”!
Haklı olarak “Evrensel müziğin radyosu” ya da “Müzikte kalitenin adı” diye kendisini tanıtan TRT-3, gerçekten uluslararası nitelikte yayın yapan bir radyodur. Avrupa’daki, İstanbul’daki konserler sizi güncele, arşivden ünlülerin kayıtları ise geçmişteki anılara götürmekle kalmaz, eğitir de…
Hele cumartesi-pazar sabahları saat 10’da “çocuklar için” yapılan yarım saatlik yayınlar, bırakın geleceğin klasik müzik dostu çocuklarının yetişmesini, beni de bu yaşta eğitiyor. Çünkü TRT-3’ün en önemli amaçlarından biri eğitimdir.

***
Bu kadar uluslararası sorunların yaşandığı bu ortamda bu yazıyı iki nedenle yazıyorum! Birincisi…
CHP Antalya milletvekili Gürkut Acar’ın (yalnızca soyaddaş!) soru önergesini Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT’ye yeniden atanan Genel Müdür İbrahim Şahin’in bilgi notuyla yanıtlamış.
Bilgi notuna göre TRT Radyo 3 “klasik ve caz müziğin dinlenmediği yörelerde son üç yılda 80 vericisinin başka radyo kanallarına” dönüştürülmüş. Hürriyet gazetesinin haberine göre bu iller arasında Kocaeli, Van, Diyarbakır, Mardin, Çankırı da varmış.
Öteki gazete haberlerine göre TRT-3 Radyosu bundan böyle yalnızca büyük kentler ile Akdeniz kıyılarındaki illerde, sonraları internetten yaşamını sürdürecekmiş.
Bu yıla kadar TRT-3 Radyosu reklam yayımlamazdı. Halkın vergileri ile yaşamını sürdürse de bu durumu yadırgardım. Reklamlar başlayınca, hiç olmazsa bazı masrafları karşılanacak, daha iyi yayın yapılacak diye düşündüm. Ne var ki Türkçe dışında İngilizce, Fransızca ve Almanca kısa haberlere son verildi. Oysa Türkiye’deki yabancı diplomatlar ve turistler bu haberlerle aydınlatılıyordu. Bu özelliği de kayboldu.

***

İkincisi… Van’da yayınları susmuştu. Dün sabah ilginç bir seslenişi duyunca dayanamayıp bu yazıya gerek gördüm. 44 meslektaşının öldüğü, pek çoğunun deprem nedeniyle kenti terk ettiği Van’dan bir müzik öğretmeni olan Ferhat Şimşek (0507 750 33 89) yakarıyordu.
Okulu yıkılmıştı, çalgı araçları, mesleki kitapları, CD’leri yok olmuştu. Ama o orada bir barakada eğitime başlama durumunda yeniden bir “müzik odası” kurmak istiyordu. Bu nedenle TRT-3 aracılığı ile halktan, BORUSAN, İKSV gibi kurumlardan; çadır, giyecek, yiyecek değil, müzik dersi için araç-gereç gönderilmesi için çağrı yapıyordu.
“Van Şehit Koray Akoğuz Lisesi’nin” bu özverili müzik öğretmeni, okul müdürü Servet Aytekin’in de (0505 841 96 13) önayak olması ile deprem ve kar ortamında böyle bir çabanın peşindeydi.
Lisenin geçici adresi “Ahmet Yurtsever Kız Teknik ve Meslek Lisesi İskele Caddesi Çalı Durağı (Şehit Kemal Görgülü İlköğretim Okulu)” idi. “Van depremi” için gönderilen paketlere “kargo” ücreti alınmıyordu.
Değerli okurlarımdan “Deprem sonrasında öğrencilerimizi yeniden yaşama döndürebilmek için müzik dersliğimizdeki ‘portemize’ bir ‘nota’ da siz koyun…” yakarışını sizlerle paylaşmak istedim.
Şimşek, 1924’te Atatürk’ün kurduğu “Musiki Muallim Mektebi’nden” yetişmiş olmalıydı!
Ama halkın vergileri ile TRT’yi yönetenler Radyo 3’ü “dinlenmiyor” diye taksit taksit susturuyorlardı. Dinlemek ya da dinlememek halkın seçimi… Sizlerin göreviniz bu özverili öğretmen gibi öğrencileri, gençleri, halkı eğitip daha çok dinleyici sağlamak değil mi? Sizler Osmanlı’nın “Okulları kapatalım eğitim sorununu çözeriz” diyen Maarif Bakanı’ndan ne farkınız var?

Özgen Acar/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget