Antakya’dan Suriye’ye Bakmak… - Mustafa Sönmez

Hafta sonu KESK Eğitim Sen Antakya Şubesi’nin konuğu olarak Antakya’daydım. Küresel krizi ve Türkiye’ye etkilerini bir panelde Doç. Dr. Cem Doğan ile birlikte konuştuk. Bu, Antakya’yı 2007’den bu yana dördüncü ziyaretim oldu. Her defasında bu şehri biraz daha sevdiğimi fark ettim. Antakya’yı, Ayla Kutlu’dan dinlemenin tadı başkadır. “Antakiye denilen, akşam alacasına saklı şehri, hayatına hiç dişi girmemiş yalnız bir subayın keşfettiği ilk dişi kimliğiyle ve tutkuyla bir anda sevdiğini hissetti…Asi’nin yeline kanmıştı.Yel sırtını okşamış, içine dolmuş, onu sarhoş etmişti”... Ayla Kutlu, Antakya coğrafyası ve Asiyel ailesinin yaklaşık yüzyıllık yaşamını harmanladığı “Asi…Asi…” isimli romanında Antakya’nın Osmanlı’dan başlayıp Hatay Cumhuriyeti ile devam eden ve Türkiye Cumhuriyeti'ne katılması sürecinde gelişen siyasi olayları bir aile öyküsü ile harmanlayarak sunar romanına, keyifle okursunuz…Her ziyaretimde “bu akşam alacasına saklı şehrin”, bu nadide cevherin biraz daha farkına varıldığını, ona biraz daha özen gösterilmeye başlandığını görmekten mutlu oluyorum. Kentin tarihi mirasına biraz daha sahip çıkılıyor, binalar restore ediliyor. Kentin tarım ve ticaret zenginliğinin yanında emsalsiz bir turizm potansiyeli var. Keşke turizme biraz daha az paragöz yaklaşılsa ve sürdürülebilirlik ilkesi daha çok gözetilse…


***

Geçen yıl yine bu mevsimde ziyaret ettiğim Antakya’da bu yıl önceki yüksek tempo, enerji yoktu. Bunun nedeni de deprem ve savaş olasılıkları. Hatay da tıpkı Van gibi, Güneydoğu Anadolu Deprem Kuşağı üstünde. Bu kuşak, İskenderun Körfezi’nden Van’ın doğusuna kadar bir yay çizerek uzanıyor ve Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bitlis ve Van’ı kapsıyor. Deprem kuşağı üzerinde yer alan Hatay’da meydana gelebilecek bir depremin büyüklüğünün 7’nin üzerinde olacağı bildiriliyor ve Van’daki depremi, bazı yorumcular Hatay’da beklerlermiş meğer. Van’da olduğu gibi 7 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmesi halinde Hatay’da 35 - 40 bin kişinin hayatını kaybetmesinin söz konusu olduğu belirtiliyor. Kentte 27 bin bina üzerinde yapılan incelemelerin ardından hazırlanan bir raporda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından afet zararlarının önlenmesi için 8 ilde yapılacak kentsel dönüşüm projesine Hatay’ın da eklenmesi gerektiğine işaret edilmiş.

Hatay’ın temposunu düşüren bir gelişme de Suriye ile yaşanan gerilim. Geçen yıl hem Antakya’da hem Gaziantep’te Suriyeli grupları gördükçe önemli bir ekonomik, sosyal, kültürel alışverişin başladığını gözlemiş ve sevinmiştim. Suriye’den gruplar geliyor, Türkiye’den Halep’e, Şam’a yolculuklar uzatılıyordu. Şimdi ise bunun boşluğu yaşanıyor. Antakyalılar, tedirgin ve savaş çığırtkanlıklarına karşı tepkili. Arap alevisi kimliğinin baskın olduğu Antakya’da, Esat yönetimine karşı oluşturulan muhalefet için “dış destekli” algısı hakim.

                                                                               ***

Antakyalının barış dileğine karşılık, içten içe düşünülen fakat telaffuz etmeye çekinilen “Suriye’ye müdahale” kelimesini, Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe'nin Türkiye'ye gelişinden hemen önce Müslüman Kardeşler dile getirdi. Müslüman Kardeşler müdahaleye tamamıyla karşı olmadıklarını, ancak bunu Türkiye’nin üstlenmesi gerektiğini açıkladı. Bu, çağrıdan Ankara rahatsız olduğunu henüz açıklamadı. Ancak böyle bir senaryo gündemde tutuluyor. Suriyeli muhaliflerin öncelikli olarak ve hemen olmasını istediği şey, sivillerin ve asker kaçaklarının her türlü bastırma eyleminden korunması için sınırın Suriye tarafına bir tampon bölge kurulması, hatta açıkça ifade edilmese de arzulanan, hava ve kara sahalarının kapatılması. Bu seçenek, Fransa Dışişleri Bakanlığı kaynaklı bir bilgiye göre, Paris'in Libya'da yaşadığı senaryoyu tekrar yaşamasını engelleyecek.
AKP rejiminin Suriye’ye karşı tutumunun ABD güdümlü olduğu çok açık. Bunu 16 Kasım tarihli New York Times’tan okuyabilirsiniz. Şöyle yazıldı: “Arap Baharı Türk dış politikası için fırsatlar da sunuyor. Halk ayaklanmalarının başlamasından bu yana Obama yönetiminin Türk yetkililerle üst düzey temasları, Türkiye’nin Orta Doğu’nun geleceğinde büyük menfaatleri olacağı anlayışını ve ABD’nin hızla değişen Türk çıkarlarını daha geniş Doğu Akdeniz stratejisine dâhil etmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Orta Doğu’daki Amerika sonrası ortaya çıkan düzende, bölgedeki hızlı değişimin ışığında tutarlı ve incelikli siyasi bir yaklaşımı benimsemiş Türkiye, ABD’nin etkili bir müttefiki olacak.” Her şey açık ifade edilmemiş mi?






***

Şimdi mesele şu; Türkiye, sıcak bir çatışmayı göze alabilir mi? Zor. Bu denklemin içinde sadece ABD,Türkiye ve Suriye yok. Denklemin içinde İran, PKK var, Rusya ve hatta Çin var. Savaş serüvenine heves edenler, bir anda ateş çemberinin içinde bulabilirler kendilerini. İstikrarı dayandırdıkları bütün ekonomik dengeler, denk bütçeler vs. hızla alabora olup AKP’yi, pirince giderken bulgurdan yoksun bırakabilir.

Suriye gerilimini yükseltmenin silah tacirlerine yaradığı, yarayacağı da akıllarda tutulmalı. İran ile ilgili bilgilere ulaşılamıyor ama Orta Doğu ülkeleri böyle gerilimlerden de etkilenerek askeri harcamalarını hızlandırıyorlar.

ABD’nin güdümündeki S.Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri askeri harcamalarını hızla artıran ülkeler. 73 milyonluk Türkiye’nin askeri harcamalarına, 7 milyonluk İsrail aynı boyuta yakın harcama ile karşılık veriyor. Tırmandırılan gerilim, bölge ülkelerinin eğitime, sağlığa, kalkınmaya ayıracağı kaynakları, silaha,askere harcaması ile sonuçlanıyor. Bu da başta ABD kökenliler olmak üzere, emperyalist silah tekellerini mutlu ediyor.

Mustafa Sönmez/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget