Üzülerek ve çok açık kalplilikle söylüyoruz, bu mağlubiyete sevindik.
Ne garip bir çelişki değil m? Üzülerek beyan etmek zorunda kaldığımız bir sevinci yaşamak.
Üzüldüğüne sevinmek ve sevindiğine üzülmek. Mağlubiyete üzülerek sevinmek.
Böyle garip bir duyguyu,ancak bizim ülkemizde yaşayabilirsiniz.
Bu açıklamamızdan sonra, bizim milliyetçiliğimizin sorgulanacak olması çok doğaldır.
Ancak, bizim milliyetçiliğimizden, bizi yazılarımızdan çok iyi tanıyan okurlarımızın hiçbir şüphesinin olmadığını zannediyoruz. Tabi bizim millyetçliğimiz, ırkçı milliyetçilik değil, ülkesini ve ülkesinin insanlarını sevmek,ülkesinin menfaatlerini herşeyin üzerinde tutmak anlamındaki milliyetçiliği kastediyoruz.
Spor, özellikle günümüzde futbol, çok popüler ve çok sevilen profesyonel bir spor olup,ülkelerin tanıtımlarında çok önemli bir yeri vardır.Bu anlamda Avrupa Kupasına katılma hakkını kazanan Türk Milli Takımının, bu turnuvada başarılı olması, özellikle ilk maçında Hırvatistanı mağlup etmesi, normal şartlarda, ülkesini seven bir kişi olarak bizi de mutlu ederdi, mağlubiyeti de üzerdi. Ancak, ülkesini seven bir kişi olmamıza rağmen, Hırvatistan karşısında mağlup olmamız, bizi üzmedi, bilakis sevindirdi.
Zira,biz ülkemizin futboldan önce veya futbola paralel olarak, bilim,güzel sanatlar, teknoloji,ekonomi, insan hak ve özgürlükleri ve demorasi alanlarında ileri gitmesini, ülkemizin bu alanlarda öne çıkarak tanınmasını ve dünyada kendisine bir yer edinmesini savunanlardanız.
Bu alanlardaki başarılardan sonra, sporun her dalında ve özellikle futbolda başarı kazanmak ve söz sahibi olmak,bir Türk vatandaşı olarak bizi de sevindirir, ülkemizin adı futboldaki başarılarımızla biraz daha öne çıkar ve daha fazla tanınırız.
Bize göre, tek başına sporda ve futbolda başarılı olmak, diğer alanlarda dünyanın çok gerilerinde kalan, özellikle son yıllarda insan hakları ve demokrasi karnesi zayıflarla dolu olan ülkemizin tanıtımında asla yeterli olamaz.Ülkemize pozitif bir katkı sağlayamaz.
Bugün ülkemiz, siyaseten; anayasayı ilga eden ve ülkeyi tek başına keyfine göre babasının çiftliği gibi idare etmeye çalışan, kendisini hiç tanımadığı, hepimizin tanıdığı kadar, eski dünya boks şampiyonu olması nedeniyle gıyaben tanıdığı Muhamed Ali'nin cenaze törenine katılmaya karar vererek, cenazeye aile boyu katılmak üzere, devletin uçağını Amerika'ya kaldıran, cenaze töreninde kendi dayatmaları kabul edilmeyince, cenaze törenin geri kalan bölümüne katılmaktan vaz geçerek, uçağına atladığı gibi ertesi günü ülkemize geri dönen bir kişi tarafından yönetilmekte,
Ülkemiz Futbol olarak da; ülkeyi siyaseten tek başına ve keyfine göre yöneten zat ile büyük benzerlikler taşıyan, Galatasaray Futbol takımının teknik direktörü iken, ülkemizi siyaseten yöneten zat gibi, şans faktörü ağır basarak, ülke futbolunda imparator olarak anılmasına neden olan bir başarıyı yakalayarak takımına Avrupa UEFA Kupasını kazandıran, bu kupa başarısını, bugüne kadar yiyi,yiye bir türlü bitiremeyen ve şu anda Milli Takımın başında teknik direktör olmasına rağmen; kendisinden, ne anlama geldiğini bilemediğimiz, Türkiye Futbol Direktörü olarak bahsedilen, kendisine yakıştırılan bu sıfata, hiç de itiraz etmeyen ve kabullenen, Türkiye Futbol Direktörlüğünü de nereden icat ettiniz, ben sadece Türk Milli Takımının Teknik Direktörüyüm diyerek bir açıklama getirmeyen zat tarafından yönetilmektedir.
Türkiye Futfol Direktörü olarak anılan bu zat o kadar şanslıdır ki; maalesef, kendisine başarılıdır diyemiyoruz, eleme maçlarında, başında bulunduğu milli takımımız zayıf takımlara yenilerek ve berabere kalarak, Türk Milletine dokuz doğurtmuş ve Fransada başlayan Avrupa Kupası Finalleri kaçtı derken, son maçın son dakikasında, bu zat'ın şans faktörü devreye girerek, tesdüfen ve şans eseri atılan bir gol ve rakiplerin aldıkları sonuçların da katkısıyla,Türk Milli Takımımız Avrupa Kupasına katılma hakkını elde etmiş ve dün (12/06/2016) ilk maçına çıkarak, Hırvatistana 1-0 mağlup olmuştur.
Türk Mili Takımının futbolcuları; karşılıksız olması gereken milli görevlerini yerine getirmelerine, dünyanın izlediği, milyonlarca imsanın gözlerinin kendilerinin üzerlerinde olduğu bu dünya vitrininde kendilerini göstererek, gelecekte bol paralı büyük transferlere imza atma imkanını yakalamalarına rağmen, bu yeterli görülmemiş ve futbolculara başarılı olmaları halinde, fakir milletin vergileriyle oluşan paralardan yüklü bir prim ödenmesi vaat edilmiştir.
İstisnalar kaideyi bozmaz, futbolun el üstünde tutulduğu, futbolun aşırı sevildiği ve futbolun destek gördüğü ve çok ileri seviyelerde olduğu ülkelerin, insan hak ve özgürlükleri ve demokraside geri oldukları, insaların futbol başarılarıyla uyutuldukları bilinen bir gerçektir.
Avrupa Kupasında elde edilecek olan bir başarı, insan hak ve özgürlükleri ve demokraside çok geride kalan ülkemizde de, otoriterleşen ve ülkenin yönetimini tek başına elinde tutan zat ile ülkenin futbol yönetimini tek başına elinde tutan çok yüksek ücretlerle çalışan Türkiye Futbol Direktörü olarak anılan zat'ın işine yarayacak ve bu iki zat, Türk Milli Takımının bu başarısını kendilerine mal edrek kendi propagandalarına araç olarak kullanacaklar, futbolcular da zaten ağzına kadar dolu olan küplerini tamamen doldurmanın zevkini yaşacaklar, kazanırken kaybeden yine ülke ve milletimiz olacak, demokrasimiz ve insan hak ve özgürlüklerinde bir arpa boyu mesafe almış olmayacağız.
Bizi şimdi anladınız mı? Biz, ülkemizi ve ülkemizin insanlarını çok seviyoruz, ülkemize ve ülkemizin insanlarına faydası olmayan hiçbir başarı ve galibiyet, bizi asla memnun edemez.
13/06/2016
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder