Vicdan, İsyan ve Silivri - Yener Güneş

“…anamdam yolcu doğmuşum neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim.”

Attila İlhan

Vicdan Nöbetçileri
Tıpkı Attila İlhan’ın dizelerinde ifade ettiği gibi “…anamdam yolcu doğmuşum
neyleyim. Gurbet dedim, vatan dedim, hürriyet dedim…” Yollara düştüm…
“Şahane Serseri” en sevdiğim şiiridir Kaptan’ın. Dizelerinde kendimden çok şey buluyorum. Bu şiir bütün TGB’lilerin şiiridir aslında. Çünkü bizi anlatır.
“Yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir” sevdanın ve düşlerin peşinden. Yollara düşüyoruz vatan ve hürriyet için.
Yolumuz Çorlu’ya kadar ulaşmışken, Silivri’ye uğramamak olmazdı. Silivri Cezaevi önünde “Özel Görevli Mahkemeler Kaldırılsın” sloganıyla vicdan nöbeti tutan yurtseverlerle kucaklaştık.
Silivri çok soğuktu; ama yürekler de bir o kadar sıcaktı…
Vicdan nöbetçilerinin sesine karıştı sesimiz.
Birlikte seslendik vicdansızlara :“Özel Görevli Mahkemeleri kaldıracağız.”
Umut Nerede?
TGB Genel Sekreteri olduğum günden beri seferiyim. İyi ve kötü haberler hep yolculuklarda yakalıyor beni.
İyi haberlerle, başarılarla daha sıkı sarılıyorum işe. Daha bir şevkle, daha büyük bir heyecan ve istekle…
Ya kötü haberler? Aileden, mücadele arkadaşlarından vs. gelecek olan.
Kötü, kara haberler. Ayağına takılır insanın, alıkoyar işten, güçten…
İşte ben ne zaman tökezleyecek olsam aklıma Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım gelir. Kaldırırım başımı ve daha büyük bir kararlılıkla koyulurum işe.
Onların yerine koyarım kendimi.
Taif zindanında Abdülhamit tarafından boğdurulan, inandığı doğrulardan bedeli ne olursa olsun asla vazgeçmeyen, son anına kadar gerçeğe sadakat eden Mithat Paşa gelir aklıma…
Malta sürgünü Ziya Gökalp’i düşlerim sonra, kendisi gibi esir tutulanlara ders anlatırken.
Kubilay’ı hatırlarım hemen ardından; gericiliğin üzerine üzerine yürürken…
Hasan Tahsin’i unutmak mümkün mü? Düşmana ilk kurşunu atmak ve vatan için göğüs germek kurşunlara…
Düğüm düğüm olur boğazımda hıçkırık. Utanırım ağlayamam.
Rahatsız eder bu düşünceler, uyuyamam. Yumuşacık yastığım bir kaya parçası oluverir. Türkiye’nin yurtseverleri ülkem için bedel öderken, ben nasıl uyuyabilirim yatağımda?
Mustafa Kemal Tavrı
Mithat Paşaların, Kubilayların tavrı Mustafa Kemal’in tavrıdır. Mustafa Kemal Atatürk yurt gezisindedir, görev başındadır. Annesinin ölüm haberi gelir. Cevabı kısadır: “Siz annemi toprağa verin, ben gelince mezarını ziyaret ederim. Milletimizin anaları sağ olsun.”
Bugünün devrimcileri işte böyle bir ruh hali ve böyle bir tavır içerisinde olmalıdır. Tıpkı Nazım’ın şiirindeki gibi “Düşmesin bizimle yola, evinde ağlayanların, gözyaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar!”
Mücadele bir ömür boyu, boylu boyunca yaşamın her anındadır. Hayatını tam bağımsız Türkiye mücadelesine adayan insanların ruh hali Mustafa Kemal’in fedakârlığındadır, Deniz Yıldırım’ın dik duruşunda, yurtseverlerin kararlılığındadır.
Eğer devrimciysek, işte böyle bir ruh hali içerisinde olacağız. Ne zaman tökezleyecek gibi olsak, aklımıza yurtseverliği ile sembolleşen isimler gelecek. Ne zaman ki tökezleyecek olsak Deniz Yıldırım’ın izi önümüze düşecek. Onlara tutunacağız. Böyledir ve böyle olmaya devam edecektir tavrımız.
Bu tavır irade gerektirir, disiplin gerektirir, vicdan gerektirir.
Kurarsak Kurtuluruz, Birleşirsek Kurtarırız
Her biri insanda somutlaşan bütün bu üstün meziyetler nasıl doğar? Nasıl her eyleminde kanı gibi damarlarında dolaşır ve her hareketinde örnek yaşamı sunar?
Bütün bu meziyetlerin beslenme kaynağı, Mustafa Kemal’den öğrendiğimiz örgütlü yaşamdır.
Milletimizi, cumhuriyetimizi ve vatanımızı bütün bu cenderelerden, tehlikelerden kurtaracak olan böyle bir tavırdır. Devrimcilerin tavrıdır. Yurtseverlerin tavrıdır. Mustafa Kemal’in tavrıdır.
Devrimcilerin, yurtseverlerin öne çıkacağı günler gelmiştir. Önümüzde iki seçenek var. Ya Mustafa Kemal Atatürk’ün mezardan çıkıp gelmesini bekleyenlerden olacağız ya da Mustafa Kemal gibi işe koyulacağız.
İkinciyi seçtik. Koyulduk hemen işe. Onun tavrı kurarsak kurtuluruz; birleştirirsek kurtarırız tavrıydı. Korku imparatorluğunun üzerine yürürsek kurtuluruz. Cebimizdeki idam fermanından korkmazsak, yürürsek cellâdın üstüne üstüne kurtuluruz tavrıydı.
Artık herkes çok iyi bilmelidir ki, bireysel kurtuluş mümkün değildir. Artık sistem içi kurtuluş yolları tükenmiştir. Kendilerini o yola sokanlar hüsrana uğrayacaklardır. Evvela bir vatanımız olacak.
Rüzgâra Göğüs Geren Öncü Turna Kuşu
Dünyanın en büyük subay zafiyetinin verildiği Sakarya Savaşımızın genç subayları, subay Mehmetleri gibi olacağız. Köylü Mehmet oturmuş bir köşede bitini kırıyorsa biz subay Mehmetler gibi en ön cephede vuruşa vuruşa örnek olacağız. Yaparak, göstererek, çağırarak…
Öncü turna kuşu gibi, en önünde konumlanacağız milletimizin. En önde rüzgârı göğüsleyenler, milletimiz daha rahat yol alabilsin diye tehlikelere, badirelere, belalara göğüs gerenler olacağız. Aslan gibi cesur, karınca gibi çalışkan…
Büyük insanlığın büyük vicdanını ayaklandırmanın, ayağa kaldırmanın zamanı gelmiştir. Bunun için önce kendi vicdanlarımızı ayağa kaldırmalıyız.
“Köpek bile” yargılayamayacakları bir iddianameyle Türkiye’nin namus birikimi siyasetçilerimizi, komutanlarımızı, gazetecilerimizi, aydınlarımızı esir tutuyorlar. Hal böyleyken siz yatağınızda nasıl rahat uyuyabilirsiniz?
Asılın Küreklere, Umut Doldurun Yüreklere
Tıpkı sizin gibi gencecik Deniz Yıldırım neden hapiste?
Yurtsever aydınlarımız, siyasetçilerimiz, gazetecilerimiz, komutanlarımız, rektörlerimiz, öğretim görevlilerimiz neden tutsak?
Türkiye bağımsız olmasın diye…
Vatanımız bölünsün diye…
Milletimiz parçalansın diye…
İzin verecek miyiz?
Haykırışlarınızı duyuyorum.
İsyanınızın sesini duyuyorum.
Başaracağız.
Asılın küreklere…
Umut dolsun yüreklere…

Yener Güneş

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget