SAYIN Başbakan’ın bazı sözleri “yeni anayasa” ve “ileri demokrasi” konularında duyulan kuşkuları doğrular nitelikte.
Örneğin, Güneydoğu sorununa 1940’tan sonraki yaklaşımın “asimilasyon” olduğunu ileri sürmenin anlamı nedir?
1938 dememek, Atatürk ve İnönü dönemlerini rakam oyunuyla farklı göstermek için mi? Aslında, tek parti dönemi uygulamalarında bu bakımdan açık bir fark var mıdır? Her iki dönemde de tekdüze bir ulus yapısı yaratma amacıyla böyle asimilasyon sayılabilecek kurallar konduğu sır değil ki, yadsınmıyor artık. Öylesi, Atatürk zamanında da vardı, İnönü döneminde de. Bir şeyler söyleyebilmek için böyle çapraşık yollara başvurmak yerine ulus devlet hukukuna göre bu konunun nasıl ele alınması gerektiğini açıkça tartışmaktan kaçınmak neden? Yoksa, geçmiş dönemin hatalarını kötüler gibi yapıp, farklı ama yine de yanlış yeni çözümlere zemin hazırlamak için mi?
Açık konuşalım ve doğru tartışalım. Yeni anayasa tartışmaları başlarken, Sayın Başbakan’ın kendi hedefleri bakımından nasıl bir denge ya da çözüm peşinde olduğu hafiften hafife seziliyor. Amaç, bir kişi ve yakın çevresinin ülkeyi tepeden ve tek elden yöneteceği bir başkanlık sistemi kurmaktır ve bu amaca siyasal destek sağlamak uğruna ulus devlet ilkelerinden hayli ödün verilecektir.
Güneydoğu sorunu çerçevesinde verilecek ödünlerin temel gerekçesi, yalnız o bölge halkının ya da bir etnik kesimin isteklerine değil, bütün ülke halkının özlediği bir sonuca da uygun biçimde sunulacaktır: Yerel yönetimde etnik özerkliğe benzer bir yetki devri ve ulusal eğitim ilkesinin sınırlarını zorlayarak anadilde öğretime kapı açma gibi ödünler, yalnız kan akışını durdurma ve terörü sonlandırma gerekçesine büründürülmekle kalmayacak, sonuçta yaratacağı dağılma ve çözülme görüntüsüyle başkanlık sisteminin otoriterliğini zorunlu kılmaya yarayacaktır.
Kısacası, “yeni” anayasa ve “ileri” demokrasi, 1982 Anayasası eleştirilirken vurgulanan bir kusuru, yani bireyi ve toplumu korumak yerine devleti kollama sonucunu bu kez değişik yoldan, ama çok daha ürkütücü biçimde yaratacak ve artık yargı denetiminden de sıyrılıp tek kişinin emrine verilmiş bir devlet doğuracaktır.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder