DÜN ilginç bir gün yaşandı Türkiye’de. Cumhuriyetin kurucusu ölümünün 73. yıldönümü dolayısıyla anılıyordu. Saatler 9.05’i gösterince yine sirenler çaldı ve insanlar yine saygı duruşuna geçti, yıllardır hep yapageldikleri gibi. Görünürde herhangi bir olağanüstülük yoktu ama sanki göze görünmediği, sesi duyulmadığı halde neredeyse somut olarak hissedilen bir elektrikli akım gezinir gibi oldu bütün beyinlerde. Belki her anma töreninde yaşanan bir duyguydu böylesi. Fakat bu defaki kadar yoğun hissedileni hiç olmamıştı. Törenlerde hep merak edildi; acaba neden?
Son günlerdeki terör ölümleriyle deprem üzüntülerinden kaynaklanan karamsarlığın yarattığı bir aydınlık özlemi mi, tam ifade edilmeyen korkuların etkisiyle uyanan yeni bir kurtarıcı beklentisi miydi bu?
1940’lı yılların Ankarası’nda Rasat Tepe denen yöne bakıldığında müthiş bir yapım etkenliği göze çarpardı: Durmadan dönen vinçler, gidip gelen kamyonlar, karınca yorulmazlığıyla çalışan insanlar… Başkent, kurucusuna ebedi bir dinlenme yeri yapabilmekle meşguldu. Öyle bir yer olmalıydı ki bu, yalnız büyük bir anıtın mimarlık estetiğiyle değil, maddenin, mermerin, tuncun dayanıklılığıyla yüzyıllar boyu dimdik kalsın. Belki bir karşıdevrim vandallığına karşı önlem alma endişesinin de payı vardı bu çabada.
Ama n’oldu? Anıt insan unutturulmak isteniyordu, unutuldu mu? Zihinlerden silinmesine çalışıldı, silindi mi? Hatta son yıllarda onu anımsatacak ve düşündürecek yıldönümleri aksatılmaya, törenler durdurulmaya, entipüften nedenlerle yasaklanmaya çalışıldı da, başarıldı mı?
Bu çeşit davranışlarla o anıt insanın adını tarih sayfalarından silip
vatanının taşından kazıyabileceklerini düşünenlerin ya da Cumhuriyeti ters yüz etmeye heveslenenlerin yanılgısı şurada: Bu öyle bir anıt ki, temelinde onun uluslaştırdığı insanların cumhuriyetçi inancı yatıyor.
Karamsarlığa gerek yok. Böyle bir inanç, zihinlere tekrar aşılanmak istenen safsataların ülkeyi Cumhuriyet öncesi karanlıklara sürüklemesine izin vermeyecektir.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder