41 yıl önce Bayram Oteli’ndeydim - Rıza Zelyut

Van’ı 2 deprem vurdu.
Birincisi terör depremi idi...
O güzelim Van’ın o güzelim insanları sanki güzel atlara binmiş; gitmişler; yerlerine öfkeli; saldırgan bir topluluk gelmiş.
İkincisi ise doğanın attığı yumruk...
İkinci vuruşta; Bayram Oteli de yıkıldı.
Altında birçok insan kaldı.
Sadece bazı insanlar değil; benim anılarım da o toza toprağa karıştı.
Bedenler kalabilir amma anıları; toprak altında bırakmamak gerekir.
HOŞ GELDİN ÖĞRETMENİM
Bayram Oteli’ne 1970 yılının Ağustos ayında 22 yaşında yeni bir öğretmen olarak girmiştim. Uzun bir tren-vapur yolculuğundan sonra ulaştığım Van’da; Bayram Oteli ile hemen karşısına düşen Beşkardeşler Oteli’ni görünce şaşırmıştım. Çünkü; Doğu Anadolu’da o yıllarda böyle yeni ve büyük oteller beklemiyordum. Zaten; bu iki otel; çoğu binaları toprak damlı olan şehirde açıkça sırıtıyordu.
Otelin danışmasındaki genç mi genç esmer delikanlıya kendimi tanıttım: “Ben, buradaki Kâzım Karabekir Ortaokulu’na Türkçe öğretmeni olarak atandım. Otelinizde kalmak istiyorum.”
Karşımdaki gencin gözleri güldü. “Hoş geldin öğretmenim!” dedi.
(Adını unutmuşum; Mehmet Emin Bayram mıydı acaba?)
Sonradan öğrendim ki bana çok nazik davranan bu genç; otelin sahibinin oğlu imiş ve ortaokulda 2. sınıf öğrencisi imiş. Daha sonra derslerine de girdiğim bu yaşı biraz ilerlemiş öğrencim; beni aldı; ikinci katta bir odaya yerleştirdi. Banyolu; temiz havlunun bulunduğu bu oda; o zamana kadar gördüğüm en lüks odaydı.
Yerleştikten sonra çıkıp otele ve çevresine baktım.
Bayram Oteli; Van’ın merkezinden geçen Cumhuriyet Caddesi’nin üstünde ama o anki şehrin kıyısında bir yerde idi. Hemen önünden diklemesine geçen ve Cumhuriyet Caddesi ile kesişen yol da göle doğru genişleyerek devam ediyordu. Bu da Maraş caddesi idi. 1972’de evlenip bu caddedeki Kör Celo’nun evini kiralayacağım; oğlum Evren de orada doğacaktı.
Bu iki yeni otel; işte bu iki caddenin kesişme noktasında kurulmuşlardı. İkisi de beş-altı yıllık otellerdi. Rivayete göre de bu oteller kaçakçılık paralarıyla yapılmıştı. Lakin; bu konuda 3 yıl kaldığım Van’da hiçbir olaya da tanık olmadım.
MİNİ ETEKLİ KIZLAR
Van’ı gündüz gözüyle görünce biraz şaşırdım. Evlerin çoğu toprak damlıydı. Ana caddenin sağında solunda uzanan binaların biraz gerisine gittiğinizde karşınıza sanki köy evleri çıkıyordu.
Ama insanlar çok kibardılar; herkese olduğu üzere bize de saygılı idiler.
Otel sahibiyle pazarlık yaparak konaklama ücretini biraz düşürtmüş ve sürekli olarak orada kalmaya başlamıştım. Yeni açılan okula benim gibi yeni gelen 5 erkek öğretmen daha vardı. Onlarla tanışıp hemen bir iki grup oluşturmuştuk. Kol kola giriyor; geniş Cumhuriyet Caddesi’nde dolaşıyor; kızları da kolaçan ediyorduk.
41 yıl önceki Van’da, şehirde gezen kızlar mini etekli idiler. Bunu görünce çok mutlu olmuştuk. Demek ki Van; tutucu bir yer değildi.
Onların arkasından yürüyor; izlediğimizi kendilerine hissettiriyorduk. Bunlardan birisi ile en sonunda konuşmayı başardım. O mini etekli kız; bugün evli olduğum; Özden hanım idi.
Ama bu iş kolay olmamıştı. Sabahları okula gelen öğrencilerden birisinin bisikletini alır; okulumuzun bulunduğu Maraş Caddesi’nden Cumhuriyet Caddesi’ne doğru pedal çevirirdim. Öyle ki uçar gibi giderdim.
Ve orada; Özden öğretmenin gelmesini bekler; o okuluna giderken de yanından bir ileri bir geri hızla geçerdim.
Adımı meğer Deli Rıza koymuşlar...
TÖS’Ü KURMA KARARI
Bayram Oteli sadece benim için değil o öğretmen kız için de önemliydi. Onunla tanışmış; bizim okulda ek ders almasını sağlamıştım. Ve gönlünü de çalmışım bu arada.
O da benim Bayram Oteli’nde kaldığımı biliyor... Cumhuriyet Caddesi’nden geçip çalıştığı ilkokula doğru giderken; şöyle bir dönüp geriye bakar; onlarca oda içinde; hangisinde kaldığını bilmediği bu deli Rıza’nın görüneceğini umup Bayram Oteli’ne bakarmış.
Hele okulundan dönerken... Bayram Oteli tam karşısına düştüğünden pencerelerde beni aranır dururmuş...
Başka başka ne güzel anılarımız oldu oralarda...
Solcu olduğumuz için geceleri Van Lisesi’nden ve başka okullardan gelen öğretmenlerle uzun sohbetler yapardık. Van’da o sıralarda Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) şubesi yoktu. Bunu kurma işini de ben aldım üzerime. Öğretmenleri ikna ederek, Van’da TÖS’ün bir şubesini açtık. Liseye giden cadde üstünde, toprak damlı küçük bir dükkan tuttum; cebimden para vererek camcıda bir de tabela yazdırıp penceresine astım.
12 Mart müdahalesi olunca; polis gelip beni okuldan aldı; TÖS Şubesi’ne götürdü. Tutanaklarla evrakı teslim ettim.
Darbeciler, kapımıza kilit vurmuşlardı.
Bu olaydan 6 ay kadar önce, sanıyorum ki eylül sonu ekim başları idi; Van’a Cengiz Çandar gelmişti. Onunla buluştuk; üç dört arkadaş olarak devrim için Van’da neler yapabileceğimizi konuştuk. Doğrusu ya Cengiz’in hedefleri ve istekleri beni ürkütmüştü.
O arkadaş geldiği gibi gitti ve bugünkü noktaya da aynı hızla tırmandı.
Van deyince; Bayram Oteli deyince aklıma neler geliyor, neler...
O güzelim bahçelerini kesip yıkarak beton yapılarla dolduranlar; elbette ki anılardan hiç bir şey anlamaz.
Ben anılarımı Bayram Oteli ile birlikte yok etmedim; etmek niyetinde değilim.
O güzelim şehirle ilgili sayısız anısı olan Vanlılar! Siz de anılarınızı toprak altında bırakmayın.
İki depreme de teslim olmayın...

Rıza Zelyut/GÜNEŞ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget