Türkiye Bu Yanlış Politika Yüzünden Çok Şey Kaybetti
Türkiye’nin yanlış yönetimden kaynaklanan batağa saplanmış bir Suriye politikasına baktığımız zaman, her durumda Türkiye’nin aleyhine olan gelişmeler bulunmakta.
Bir devlet, uluslararası konjonktür doğrultusunda, çıkara, dostluğa dayanan bir yönetim değil de, AKP-RTE iktidarının beş altı yıldan beri uyguladığı gibi, dine, mezhebe dayalı bir politika ve yönetim biçimi uyguluyorsa, orada ucu teröre varan kargaşa, kaos vardır. Dünyada dinle, mezheple, şeriatla kalkınan, çağdaşlaşan hiçbir devlet yoktur. İslam ülkelerine bir bakarsınız, her bir İslam devleti, İslam dinini farklı uyguladığını görürüz. Dinci devlet, farklı farklı mezhepler ön plana çıkararak, ülke içindeki halklar birbirine kırdırılıyor, din ve mezhep adına insanlar-Müslümanlar birbirinin boğazını kesiyor, yakıyor, hem de kan içenlere rastlanıyor.
AKP-RTE iktidarının Suriye uygulamalarına bir bakın, üç-dört yıl önce Suriye ve Türkiye politikasında o zamanları, öylesine bir dostluk rüzgârı estirilmişti ki, ortak bakanlar kurulu toplantıları yapılıyor, sınırlarda vizeler kalkıyor, “kardeşim Esat” söylemleri ile ailece sahillerimizde yatlı tatiller yapılıyor.
RTE-Esat dostluğu öylesine ilerlemiş ki, sanki Suriye Türkiye birleşecekmiş sanırdınız. Şimdilerde araları açılınca Esad için “alevi” malevi lafı ederken, demezle mi, Esad o zamanları “alevi değil miydi de dost oluyordun”.
Geçelim bu din mezhep tafrasını; ne zaman İsrail, ABD rüzgârları Tayyip’e baskınca üflemeğe başlayınca, o dostluk birden düşmanlığa dönüştü. İleri görüşlü, vizyonu olan bir devlet adamı, Batıya soğuk diktatör Esat ile dostluğu bu denli ileri götürmez, araya mesafe koyardı ve başkalarının telkinleri ile de birden düşmanlığa dönüşemez.
Türkye, yüzyıllardır ortak sınır ve komşuluk, kardeşlik duyguları içinde olduğu Suriye ile takışmakla çok şey kaybetti. Bir kez, Türkiye Suriye’ye beş altı milyar dolar mal satıyordu, o gitti; Suriye’liler, “Avrupa’da işimiz ne şurda yakın komşumuz Antep varken, günü birlik malımızı alıp geri Suriye’ye dönüyoruz” diyorlardı ve ticaret yapıyorlardı. Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Kilis gibi sınır boylarındaki illerimizde Suriye ile ticaretimiz, hem de günü birlik hızla artıyor, esnaflar zenginleşiyordu.
Bir o kadar da sınır boylarında günü birlik ticaret devam ediyor, her iki ülkenin halkı huzur içinde idi. AKP-RTE iktidarının Suriye ile takışmasıyla bu ticaret durdu.
Ayrıca, Suriye üzerinden, her yıl binlerce TIR öteki güney Arap ülkelerine sebze, meyve, sanayi ürünleri her türlü mal taşınıyordu, bu takışmadan sonra geçişler onlar da durdu. Gidip gözümle gördüm, o zamanları, bu takışmalar başlamadan önce, Gaziantep’in her caddesinde, sokağında Arap arabaları turluyor, Arap işadamları Antep’in çarşı ve otellerini dolduruyor, hem de günü birlik mal alınıp satılıyordu. Antepi Halep arasında taksiler çalışıyordu. Antep’teki Suriye konsolosluğunun önü, her gün kamyoncu kuyrukları ile dolardı. Antep’teki esnafların vitrinler Arapça reklamlarla dolu idi ve halk kazanıyordu.
Neyse, Suriye ile bu takışmadan sonra mal taşıyan bu tırlar, daha fazla bir maliyet hesabı ile Mısır’a roro gemileri ile yöneldi. Bir de bakıyoruz ki aynı vizyonsuzların iktidarında, yine din ve mezhep politikası sonucunda, AKP-RTE iktidarı gibi aşırı dinci şeriatçı Mürsi ile kucak kucağa bir politika gütmeğe başladılar. Dururken Abdülfettah Sisi darbe ile Mürsi’yi devirince, Arap’tan çok Arapçı-Mürsici kesilen R.T.Erdoğan, ülkenin çıkarını düşünmeden bu kez de Sisi ile takışmağa başladı. Öteki Arzap ülkeleri R.T. Erdoğan kadar güya darbeci Sisi’ye tepki göstermiyor, ilgisiz kalıyorlardı.
Ülkenin geleceği, ekonomik çıkar, uluslararası konjoktür onu ilgilendirmiyor, o sadece yandaşı dinci, mezhepçi Mürsi’nin avukatlığını yapıyor, kendi ülkesi NATO-AB gibi bağlaşık dayanışma çabası varken, “darbe, darbeci”, “nerde Batı” diye Batıya meydan okuyordu.
Oysa Batılı ülkeler bilim ve kültürleri laiklikle yoğrulmuştu ve laikliğin önemini biliyorlar, laiklik onlar için olmazsa olmazlardandı ve laiklikten hiç ödün vermezlerdi. O nedenle Batı aşırı dinci Mürsi’ye yan çiziyor, çağdaş görünen Sisi ile dayanışmaya giriyorlardı. Şeriatçı, dinci RTE bunun bilincinde olmadığı için ülkesinin çıkarını bir türlü düşünemiyordu. Bir kere, dini, inancı, mezhebi ne olursa olsun, Suriye’nin ve Mısır’ın iç işlerine ne diye müdahil oluyorsun. Ne oldu, Sisi, “benim iç işlerime niye karışıyorsun, al elçini de defol” dercesine Türk elçisini kovuverdi.
Kendi ülkesinde, verdiği emirle polis fişekleri ile kendi çocukları meydanlarda gözleri çıkarken, ölürken, RET Mısır’ın Esma’sına göz yaşı döküyordu.
Mısır bu kargaşada, Türk tır geçişlerini frenleyince yine Türk ticareti, Türkiye zarar gördü. Nereden bakarsanız bakın. Suriye ve Mısır takışmasında Türkiye çok şey kaybetti.
Tüm bunlar oladursun, Saddam Hüseyin, Gaddafi ve öteki despot Arap liderleri gibi “Esad da haftalar içinde devrilecek” diye, R.T. Erdoğan, El Nusra, Ahrar El Şam, ÖSO gibi çeşitli aşırı dinci ne bela terör gruplara, Esat karşıtı güçlere, güya gizliden gizliye tırlar dolusu silah, mühimmat sevk etmeğe başladı. Yüzlerce, kimilerine göre binlerce tır ın taşıdığı silahlar, bölgede daha büyük bela olan IŞİD terörünü yarattı. Birleşmiş Milletler verilerine göre, Suriye’de savaş, dördüncü yılına girdiği bugüne kadarki çatışmalarda 100 bin kişi öldü.
Böylece perişan olan Suriye halkının yarısı milyonlarca insan başka ülkelere göç etti.
Esat rejimi isyancıları bastırmaya çalışırken isyancılar da Suriye ordusuna halktan ve yabancı ülkelerden aldıkları destekle karşı koyuyor. Gerçek olan şudur ki, dünyanın tanıdığı Suriye’nin legal devleti, Esat yönetimi, kendini, devletini çeşit çeşit teröre karşı ülkesini savunuyordu. Peki, R.T. Erdoğan’ın dostluk kurduğu öteki Arap despot devletleri Esad’dan daha mı az diktatör?
AKP-RTE iktidarının hayallerine göre, güya, Beşar Esad ya gidecek, ya gidecekti! Onun yerine Müslüman Kardeşler (İhvan) gelecekti…
Söylem ve hayallerine göre de Esad en geç iki ay içinde iktidardan düşecek, iki ay sonra namaz kılmak için Şam’daki Emeviye Camisi’ne gidilecekti...Hani dört yıl oldu…
Binlerce yabancı militanlar, isyancıların yanında savaşmak için Suriye’ye giriyor. Türkiye de bu geçişlere, kevgire dönen sınırlarında adeta yardım ediyor. Tırlar dolusu silah, mühimmatı bu dinci terör guruplarına vermek bir yana, Esad’a karşı savaşan militanları Türkiye’ye (Kırşehir-Kaman’a) getirip eğiterek Suriye’ye göndermek de ne oluyor. Tüm bunlar, Türkiye’yi basbayağı teröre destek veren ülke konumuna düşürmüyor mu?
Hani böyle mi Ortadoğu’nun vizyon ülkesi olacaktık, hani bölgenin lider ülkesi olacaktık, her şey bizden sorulacaktı. “Sıfır sorun” böyle mi olacaktı. Nerden bakarsanız bakın bölgede Türkiye politikası AKP-RTE yönetimi sayesinde hüsrana uğramıştır, Türkiye yalnız kalmıştır, inanın artık bu yanlış politikalar yüzünden Avrupa’da da, Araplarda da itibarımız kalmamıştır. Hele ülke içindeki yargı, medya, insan hakları gibi konulardaki tahribatları ayrı bir felaket görünümünde.
ABD’nin Ankara eski Büyükelçisi Ricciardone, ülkesinde döndükten sonra “Türkiye’nin radikal İslamcı terör örgütü El Nusra’yı desteklememesi için çok uyardık, ama hiç oralı olmadılar” diye dünya basınına açıklamalarda bulunuyor. İşte emperyalizm ve onun adamları böyle, önce kışkırtır, fiş verir, sonra öğütlü nasihatli havalara girer.
Tüm olaylarda, Suriye’de dökülen kanlarda AKP-RTE iktidarının kusur ve vebali vardır.
Ya bu dinci terör örgütlerine sevk edilen yasa dışı silahlar Esat yönetimince belgelenip, Uluslar arası mahkemelerde terör örgütlerine yardımdan Türkiye ve RTE hakkında davalar açsa ne dersiniz.
Bakınız, AKP nin Enver Paşa’sı RTE yüzünden bu Suriye bataklığına karışmamız iki milyon mülteciyi beslememize neden oldu. Şimdiye kadar iki milyon Suriye’li mülteciler için 6 milyar dolar harcamışız. Gördünüz mü, Türkiye’nin kayıplarını.
Hele, ABD uçakları ile IŞİD hedeflerini bombalayarak onu geriletmesine, yerine de sınırımız boyunca PKK nın kolu PYD nin eline geçmesine ne dersiniz. Tüm bu yanlış politikalar sonucu, çektiğimiz ekonomik kayıplar yanında, ABD desteği sayesinde PKK Akdeniz’e ulaşmış oluyor. Bir bela yetmezmiş gibi, başka bir bela PKK uzantısı sınırımıza boydan boya yerleşmiş oluyor. Nereden bakarsanız bakın ülkemiz AKP-RTE sayesinde Suriye bataklığına saplanmış durumda. AKP zihniyeti iktidarda kaldığı sürece bu bela gittikçe büyüyecek gibi görünmekte. Yer yer, basına yansıyan bilgilere göre, iktidar, bu yanlış politikalar yüzünden pişmanlık duyduğunu söylemeğe başladı. Bu 13 yıllık iktidar sayesinde Rezil rusvay olan da, ülkemizin itibarı oldu. Şunu bilesiniz ki, ne Avrupa’da ne de Araplarda ülkemizin itibarı çok sarsılmıştır.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com.tr
Yorum Gönder