Seçim biteli yaklaşık 2 hafta oldu, ama hükümet kurulacak diyen çıkmıyor. Koalisyon hesapları yapılıyor, ama kimin kimi desteklediği bilinmiyor.
İşin ilginç yanı medya, senaryolar üzerinden yeni hükümet senaryoları yazarken, kamuoyunun da kafasını iyice karıştırıyor.
ABD ve sermaye çevreleri bir yandan AKP-CHP koalisyonu için yanıp tutuşuyor. Diğer yandan da patronlar heyeti partileri ziyarete ederek, ne pahasına olursa olsun bir an önce hükümeti kurun baskısı yapıyor.
CHP tabanı büyük oranda bu koalisyona karşı, ama bir kesim, “Hükümet ortağı olalım ki, iktidarın nimetlerinden biz de yararlanalım” diye Genel Başkana baskı yapıyor. Bazı belediye başkanları da, “AKP iktidarı elimizi kolumuzu bağlamıştı. Hükümet ortağı olursak önümüz açılır” diyor.
AKP tabanı, CHP ile bir araya gelinmesine şiddetle karşı çıkıyor. Hepimiz de biliyoruz ki, bu durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıllardır uyguladığı Kutuplaşma politikasından kaynaklanıyor.
Her iki partinin temsilcileri yaklaşık 1 haftadır gizliden gizliye görüşüyorlar. Bakanlıkların ve önemli kurumların paylaşımında büyük oranda anlaşmaya varıldığı iddia ediliyor. CHP'nin sıraladığı 14 maddenin neredeyse tamamı da, AKP'nin rahatsızlık duymadığı konular olduğu için kabul edildiği bilgisi de sızdı.
Ama AKP bir yandan da MHP ile koalisyon görüşmeleri sürdürüyor. Çünkü CHP ile sorun çıkabileceği ve söz konusu ortaklığın direkten dönebileceği düşüncesinde.
Bu alternatif görüşmelerden CHP de haberdar. AKP-MHP pazarlıklarındaki bakanlık sayısından, iki parti arasındaki anlaşmazlık konularına kadar hemen her ayrıntı CHP'ye ulaşıyor. CHP Genel Başkan Yardımcı Haluk Koç ile MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın karşılıklı sert sözleri de bu yüzden.
AKP ile koalisyonun sıkıntılarını Kılıçdaroğluda bildiği için dışarıdan destekli bir Azınlık Hükümeti kurma ısrarını sürdürüyor. Bunun için de, kendisini ziyarete gelen patronlar heyeti başta olmak üzere herkesten diğer partilere baskı yapmalarını istiyor.
Kim ne derse desin, koalisyon pazarlıklarında esas aktör Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Görüşmelerde, CHP ve MHP, AKP yetkililerine, Erdoğan ile ilgili taleplerini dile getiriyorlar. AKP ise Erdoğan'ın hiçbir şekilde pazarlık konusu yapılmasını istemiyor. Bu yöndeki taleplere olumsuz yanıt veriyor. Konunun açılmasına dahi tahammül edemiyor.
Kısacası, Erdoğan ile ilgili bir ara çözüm bulunmadan hiçbir hükümet formülü mümkün gözükmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kendisi ile ilgili diğer partilere en ufak bir ödün verilmesi halinde, bu işin sonunun nereye gideceğini biliyor.
İşte bu nedenle, Erdoğan, Anayasanın hükümet kurulması yönünde tanıdığı 45 günlük sürenin başarısızlıkla sonuçlanmasını bekliyor. Ardından da anayasal hakkını kullanarak, erken seçim kararı almayı hedefliyor.
Kamuoyunda bıkkınlık yaratacak, ekonomide sıkıntıları başlatacak, geçim derdini artıracak bu 45 günlük sürenin hükümet kurulmadan sona ermesinin, seçmeni etkileyeceğini, hatta şimdiden etkilediğini biliyor. Bunun da erken seçimde AKP'nin ihtiyacı olan birkaç puanın alınmasını ve yeniden tek başına iktidar yolunun açılmasını sağlayacağına inanıyor.
Bu köşede seçimden önce yazdıklarımı tekrarlıyorum, ufukta erken seçim var. Bir koalisyon kurulsa da, bu kısa ömürlü olur ve erken seçime gidilir. Yapılacak seçim ise AKP'ye yarar.
Gürbüz Evren / yarimadaninsesi
Yorum Gönder