Atatürk’ün Gençliğe Hitabesindeki günleri yaşamaktayız - Tünay Süer

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesindeki günleri yaşamaktayız - Tünay Süer
Cumhuriyet rejimi kâğıt üzerinde kaldı ve şimdi son hamle hazırlıkları içindeler.
Nedir o?
Gayrimeşruyu meşrulaştırmak.
Bunun için de yeni anayasa, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi ve de askeri vesayetten, darbe anayasasından kurtulmak masalları pek güzel işleniyor.
 “Benim referansım İslam’dır” diyen ve taraflı olduğunu her zaman söyleyen,
Cumhuriyet rejiminin fiilen bittiğini ilan eden bir kişi öylesine rahat hareket ediyor ki
Padişahlık provası yapıyor.
Eh haksız da değil.
Yargı, yasama, yürütme elinde.
STK’ların büyük bir kitlesini eline geçirmiş, televizyonlar, gazeteler ona mahkûm olmuşlar.
YSK desen o da emrine girmiş.
Mecliste çoğunluk elde etmiş.
Askeri bağlamış,
Polis ordusu kurmuş.

Fakir fukaraya seçimden seçime makarna, bulgur, odun kömür dağıtıyor.
Yandaşlarına devlet kapılarında, özel sektörlerde iş veriyor.
Başını örtene aylık bağlıyor…
Din, iman, Allah, kitap diyor milleti bir güzel uyutuyor.
Helal olsun…
Başka ne denilebilir?
Öte yanda garip gurebanın, yetimin hakkını götürüyor…
Kendisini eleştirene veya kendinden olmaya bedelini ödetiyor.
Ve 14 senedir tek adam olarak ülkeyi parmağında oynatıyor.
Yaşasın SEŞSİS (!)
Yırtık pabuçla siyasete atılmış ama bugün sarayda yaşıyor.
Çoluk çocuk, yedi sülalesi o biçim mal mülk makam sahibi olmuş.
Özel uçaklar, tankerler, helikopterler, kendisini koruyan yüzlerce korumalar…
Kamyonlara sığmayan deste deste dolarlar, yurolar.
Bir dediği iki edilmiyor.
Tek korkusu kendisinden hesap sorulması…
Böyle debdebeyi, ihtişamı kim bırakır?
                                              ***
Küçükken babasına sormuş,
Biz Laz mıyız, Türk müyüz?
“Sana sordukları zaman Elhamdülillah Müslümanım de geç’ demiş.
“Hangi ırktan olursan ol, hangi kavimden olursan ol, ister Türk ol, ister Kürt ol, Laz ol, Çerkez ol, Gürcü ol, Abaza ol, Boşnak ol, Roman ol, ne olursan ol ama bizi birleştiren bir şey var, İslam” diyor.
Zihniyet bu diyeceğim ama değil ki…
Sadece kullanıyor.
Ülkemizde Ermeni, Rum, Yahudi vatandaşlarımızın yanısıra ateistler, Hıristiyanlar içinde sayıları belli olmayan küçük Bulgar, Nesturi, Gürcü, Roma Katolik ve Süryaniler var.
Ona göre bir arada yaşamak için yediden yetmişe İslam mı olmalıdırlar?
Sahi şimdi anımsadım, 11 Ağustos 2004 yılında  (Gürcistan gezisinde)” Ben de Gürcü'yüm, ailemiz Batum'dan Rize'ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir “dememiş miydi?
12 Nisan 2005yılında  (Norveç'te) “Ben, Rizeliyim, eşim Siirtli. Türk değil, Arap” demişti.
İnsanların aklına haliyle takılıyor.
Benim milletim deyip durur ama hiçbir zaman Türk Milleti demez.
Türk olduğunu söylemeyen ve konuşmalarında Türk Milleti ifadesini kullanmayan Erdoğan acaba Türk değil mi?
Okullardan Andımızı bunun için mi kaldırdı?
Atatürk ve devrimlerine neden bu kadar düşman?
Hatırlarsanız “Türk Milliyetçiliğini ayak ayaklarımız altına almış bir iktidarız” demişti.
Türk olan bir insan kendi milliyetçiliğini ayaklar altına alır mı?
                                                            ***
Anayasadan Türk kelimesini çıkartma çabaları 2004 yılında başlamıştı.
Burhan Kuzu, bu ülkede Rumlar, Yahudiler var onun için yeni anayasada Türk kelimesini kullanamayız demişti.
Bülent Arınç;
“Türk kelimesi herkesi kapsamayan bir duruma gelmişse Türklüğe devam edemeyiz.
Ben Türküm demelerini ve Türkçülük yapmalarını kabul edemeyiz ”demişti.
Bu sözler suç değilmiydi?
Neden gereğini yapamadık?
Erdoğan’a gelince
“Ya Müslüman olacaksın ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Laiklik bir inanç değildir” dediğinde halkımıza doğruları neden anlatamadık?”
Dindar ve okuyamamış kitlelere laikliği dinsizlikmiş gibi göstermesi %99 u Müslüman olan halkı bölmek, kendisine baş eğen toplum yaratmaktan başka bir şey değilken neden sustuk acaba?
                                                      ***
Kendi seçtiği hatta paraşütle indirdiği TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yeni anayasadan laikliğin çıkarılmasını dile getirmesi bir kesimin gözünde belki kahramanlık gibi algılansa da,
AKP de Erdoğan’dan habersiz hiç kimsenin nefes bile ,alamayacağını bilmek gerek.
Bu bir senaryodur.
14 senedir yavaş yavaş alıştırarak, oynanan oyunun bir parçasıdır.
Nabız yoklamadır.
Erdoğan has adamlarını daima korur.
Kahraman’ın istifasını istemek bundan ötürü boştur.
Erdoğan ne derse o olur.
Şimdi bu adamı suçlamak neye ki?
Muhalefetiyle, halk olarak, Atatürkçüler olarak bu günlere gelene kadar neredeydik?
Bunu düşünmemiz gerek.
Büyük Önderimiz Atatürk’ün Gençliğe Hitabesindeki günleri yaşamaktaysak, önce suçu kendimizde aramalıyız…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget