Günümüzde Çocuklara Cinsel İstismar ve Osmanlıda Oğlancılık (1)

“Zene rağbet eder mi akil olan
Tabı Ali civana maildir”.
(Kadına rağbet eder mi akil olan?
Ali’nin doğası oğlana meyleder…)
Gelibolulu Mustafa Ali (1540-1600)
Günümüzde Çocuklara Cinsel İstismar ve Osmanlıda Oğlancılık (1)

Yapılan tespitlere ve basına yansıyan bilgilere göre, Türkiye’de her yıl 7 bin çocuk cinsel istismara uğramakta ki, bu olay utanç vericidir. Bu duruma göre ülkemizde her dört saatte bir tecavüz veya tecavüze teşebbüs suçunun işlendiği, sokaklarda yaşayan yaklaşık 25 bin çocuğun cinsel şiddetle karşı karşıya kaldığı olduğu bilinmekte.
TUİK açıklamalarına göre, cinsel istismarın “Türkiye’nin kanayan yarası” , 7-14 yaşındaki çocukların, en çok cinsel istismara uğrayan yaşlar olduğu açıklandı.
“Bu konuda sorunun, ilgisizlik, iletişim kopukluğu ve kültürel öğelerden kaynaklandığı söylenirken şöyle açıklandı:
"Aileler çocukları ile yeterince ilgilenmediklerinden ve cinsel konularla ilgili yeterince bilgiye sahip olmadıklarından çocuklar daha rahat cinsel istismara maruz kalabiliyor. Bu istismar sonucu çok büyük travmalar görülebiliyor. Burada da profesyonel destekle bu travmanın etkisi kalkabilir. Sonuçta çocuğumuza şunu anlatmamız gerekiyor:  “Bu senin bedenin, sen izin vermediğin sürece kimse bana dokunamaz” algısını yerleştirmemiz gerekir. İstismara maruz kalmış çocuklarda yapılan araştırmada aileler çocukları ile yeterince ilgilenmemekteler. Çocukların başlarına gelebilecek bir sıkıntıda ailelerine anlatabilmeliler."
Uzman psikologlar bu konuda şunları söylemekteler:
"İstismarı gerçekleştirenlere gelince, bu tür insanlar zaten manevi anlamda yoksun oldukları gibi  “hasta ruhlu” kişilerdir. Bunlarında asılında acilen tedavi edilmeli ve topluma cezasını çektikten sonra salı verilmelidir. İstismarcılar çok çabuk cezaevlerinden gönderilmemeli, zorunluluk gereği hasta ruhları tedavi edilmelidir. İstismara uğramış çocuklar için bu tür travmaları terapi (tedavi) olmadan tedavi edilmeden silinmez. Tedavi olmazsa çocuklar, hayata karşı kin ve isyan dürtüsü ile yaşarlar. Kendilerinde bir istismarcı olabilir. İntikam duygusu taşıyabilirler. Alkol, fuhuş ve uyuşturucu bağımlılığına kadar giden yolları deneyebilirler. İstismara uğrayan çocuklar genellikle kendini güçsüz ve aciz hisseder, korkuları olur, çevreye karşı korkak olur. Çevreye karşı güvensiz olur. Onun için tedavi muhakkak şarttır.
Sonuç olarak aileler çocuklarına sahip çıkmalı. Okulda ise okulunda, dershanesinde, sokakta kimle görüşüyor onu takip etmeli. İstismara uğrayan çocuğun geçireceği travma düşünülecek olursa çocuk asla suçlanmamalı. ’Ben sana oraya gitme demedim mi? Gidersen bak böyle olur’a götürmemeli. Daha sağlıklı gelecek yetiştirebilmek için aileler çocuklarına sahip çıkmalı, ona inanmalı, güvenmeli ve onun yanında olduklarını ona yani çocuklarına hissettirebilmeliler." [1]

80 BİN ÇOCUK CİNSEL İSTİSMAR MAĞDURU
2012 yılı adli sicil istatistiklerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan Cumhuriyet Başsavcılıklarına 33 bin 992 başvuru yapıldığı ve aynı yıl bu suç nedeniyle ceza mahkemelerinde 17 bin 589 dava açıldığı dile getirildi. Cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35’inin 11 yaş altı olduğu görülmektedir.
Atatürk çocukların korunması konusunda şunları söylemişti: “Çocuklar geleceğimizin güvencesi yaşama sevincimizdir, bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir” ,der. “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır. [2]
 “Kafayı dindar nesil yetiştirmekle bozmuş, tek derdimiz İslam, İslam, İslam diye bütün dünyaya sözde hedefini ilan eden AKP’nin 14 yıllık iktidarında fuhuştaki artış yüzde 790, cinsel taciz yüzde 449, çocukların cinsel istismarı yüzde 434 uyuşturucu bağımlılığı yüzde 678 arttı. Uyuşturucuyla tanışma yaşı 10’a kadar düştü, ilköğretime kadar indi”. Acı gerçek böyle.
Günümüzde Çocuklara Cinsel İstismar ve Osmanlıda Oğlancılık (1)
AKP’nin blok olarak, ‘Çocuk istismarı için komisyon’ önerisini reddetmesi ve akabinde yedikleri haltı fark edip pişkince çark etmeleri, AKP milletvekillerinin içinde özgür iradesiyle hareket eden bir tek kişi bile olmadığını bütün dünyaya gösterdi. Çocuk istismarı gibi hem yasal olarak hem de ahlaken en utanç verici toplumsal suçların başında gelen bir konuda tüm muhalefet milletvekillerinin evet oyuna rağmen bütün AKP’lilerin hayır demesi, AKP’nin rezaletlerle dolu tarihine bir başka büyük kara leke olarak geçti ve güç sarhoşluğuyla, yakalanıp hesap verme korkusuyla artık gerçek dünyadan ne kadar koptuklarını bir kez daha gösterdi…” [3]

ÇOCUK LARA TACİZ BİR YANA SİYASİLERDE KAVGADA
Açıklanan acı gerçekler böyleyken, AKP-RTE iktidarının Laik TC ne karşı tepki olarak uygulamaya çalıştığı “dinci kinci” çağ dışı çarpık düzen devam ettikçe, ne hikmetse, özellikle dinci vakıf, dernek ve kuruluşlarda çocuklara cinsel taciz olaylarının arttığı görülmekte. Üstelik bu nahoş olaylar aleyhimize puan olur korkusu ile hemen mahkemeden yasak kararı çıkartmaktalar, hem de muhalefeti suçlamaktalar. Haberleri internetten bir tarasanız onlarca cinsel tacizleri görürüsünüz.  Bunlar ortaya çıktıkça, Cumhurbaşkanı RTE nin de karıştığı siyaset arenasında   “siyasi sapık, cinsi sapık” gibi tartışmalar ve suçlamaların gündeme oturduğuna tanık oluyoruz. Halk tabiri ile öyle bir “sidik yarışı” başladı ki, “tencere dibin kara, seninki benimkinden kara” horoz dövüşü devam ediyor. Başka iktidar partisi, sonra ana muhalefet partisi olmak üzere karşılıklı küfür ve hakaretlerle birbirine üstün olma yarışı devam etmekte. Oysa sorunların, yaraların üstü örtüldükçe (tedavi edilmedikçe) ağır kangrenler yaratır.
Karaman’daki dinsel kökenli bir vakıfta 40-45 çocuğa tecavüz olayını, Aile ve Sosyal Planlama Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun, çocuklara tecavüzü değil de, dinci vakfı korurcasına “bir kereden bir şey olmaz” anlamına gelen sözü söylemesi siyasal tansiyonun yükselmesine neden oldu.
Ne acı ki, yurdun birçok yerlerinde çocuklara cinsel tacizlerin artması bir yana, konunun araştırılmasını isteyen muhalif milletvekilleri tecavüzün boyutunu öğrenmek için önergeler verdikleri zaman, iktidar işin üstünü kapatma çabası ile önergeyi ret etmiştir.
Erkek erkeğe cinsel eğilimler,  günümüzde Batı’da “cinsel özgürlük” olarak görülüyor ve yasal bir suç olamadığı halde, ülkemize bu tür eğilim ve evlenmeler yasalarımıza göre suç teşkil etmekte. Aslında yetişkinlerin bu cinsel tercihleri konumuzun dışındadır, asıl canımızı yakan küçük yaştaki çocuklara cinsel tacizdir, bu asla cinsel tercih” diye düşünülemez ve dünyanın her tarafında suçtur.
Ancak bu cinsel sapmanın çocuklara yönelik olması dünyanın her yerinde suçtur. Ne yazık ki bizde, bu cinsel tacizlerin çocuklara yönelmesi, üstelik eğitim kurumlarında hem de artan oranda yurdumuzda görülmeye başlaması ayrı bir utanç verici bir olay.


Günümüzde Çocuklara Cinsel İstismar ve Osmanlıda Oğlancılık (1)
Daha önceki yıllarda Aile ve Sosyal Planlama Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun kardeşi, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da böyle eşcinsel ilişkiler konusunda, Hürriyet’e verdiği bir röportajda, “Eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum” demişti.  Oysa Batı ülkeleri, son yıllarda eşcinselliği bizim bu kardeş bayan bakanların yadsıdığı gibi değil de, “cinsel tercih”, “özel yaşantı” olarak görmekteler, hatta aşağıdaki yazıda görüldüğü gibi, erkek erkeğe evliliği yasal statüye bağlamışlar.  [4]
Günümüzde çocuklara cinsel tacizler böylece insanı utandıracak derecede iken, acaba çoklarımızın özendiği Osmanlı’da durum nasıldı? Başka ülkelerde de eşcinsellik vardı, onların tarihlerinde de vardı. Ama biz kendi tarihimize yönelerek,  padişahlar dönemindeki,  (hem de İslamların halifesi) padişahlar zamanındaki çocuklara tacizin, tecavüzün devlet katında özellikle padişahlar tarafından hem de nasıl meşru görünüm altında uygulandığını tarihi kaynaklardan vereceğiz. Bazılarınız belki de bu kaynakları hiç görmediniz,  görünce de utanacağınızı,  “iftira” diye kızacağınızı da tahmin ediyorum. Ama denk geldi de, bu kaynakları size sunacağım.
Rahmetli Çetin Altan, bu konu için, “cinsel lezzet tavanına varmak için herkes kendi merdivenini kullanmakta özgürdür”  demişti de epey tepki almıştı.

HAMAM OĞLANI İÇ OĞLANI.
Osmanlı tarihinde eşcinselliğin yeri var!

Osmanlı şiirleri acaba kime yazılmıştır?  Nedim mesela. Ya da Hayali:
 “Şuh-u güzeşte var ki nice nevcivan değer/
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer”.
Nevcivan ne demek? Genç oğlan! Oğlanlar üstüne yazılıyor şiirler.
“Hangi kadını, nerede tanıyor ki kadınlar üzerine yazacak? Sonra milli edebiyatla beraber de muazzam bir yalnızlık şiiri başlar. Kadın yok ise ve libido engellenemezse ortaya oğlanlar çıkıyor. Doğanın yasası libido; bayraklar, marşlar değil. İnsanda böyle bir düzenin çıkmasının nedenleri, bir çeşit ekonomik meselelerden kaynaklanmıştır. Köleler ne yapacaklar? Açık denizlere giden gemiciler ne yapacaklar? Yeniçeriler gidiyor sefere, civelek taburları var bu amaçla.
Homofobi mi var küfürlerin kökeninde?
Tabii başka türlü neden küfür olsun ki erkek erkeğe ilişki?  Kadınlara da küfrediliyor,  pasifist olanlara da? Gulam ne demek? Genç, delikanlı... Gulampare vardır bir de. Demek ki etimolojik olarak karşılıkları var ama dildeki yerlerinin tespiti gerekir… [5]
Şimdiki Ürdün-Lüt Gölü çevresinde yaşamış Lüt Kavmi bu “cinsel sapma” veya “cinsel tercih” yüzünden, Tanrı tarafından helak edildiği, bütün tek Tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında yazılıdır.
Çocuklara cinsel taciz ve istismarın günümüzde bu şekilde sık sık görülmesi, iktidarın araştırma önergelerini ret ederek üstünü örtme çabası bir yana, iktidarın pek hoşlandığı Osmanlı’da da, halkımızın  “oğlancılık”,  Osmanlı’nın “gulanparelik” dediği olay maalesef Osmanlıda da bulunuyordu. Öyle ki, bazı tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre, Halifelik makamını taşıyan bazı Osmanlı padişahı bile oğlanlarla yatıp kalkıyordu;  ne ki “oğlan pezevengi” denilen vezir bile vardı Osmanlı’da. (Bunu gelecek yazımızda vereceğiz)
 Bu girişten sonra, lafı uzatmadan oğlancılık konusunda tarihi kaynakları size nakletmek istiyorum.  Aşağıya aldığımız kaynaklardan,  tarihçilerden öğrendiğimize göre,  Osmanlı Ordusu bir ülkeyi,  beldeyi fethettiği zaman, nice ganimetler yanında yakışıklı delikanlı ve görkemli oğlanları seçip padişaha veya vezirlere sunuyorlardı.  Hatta padişah evlenirken nice altınlar,  şehirler yanında fetihlerde seçtikleri yakışıklı oğlanları (Yıldırım Bayezit’e) çeyiz olarak veriyorlardı. Padişah bu yakışıklı oğlanları ne yapıyordu dersiniz?
Padişahlar böyleyken ordu ve askerlerde de “gulamparelik” (oğlancılık) da vardı. Osmanlı Ordusunun temelini teşkil eden Yeniçerilerin evlenmesi yasaktı; o zaman onca asker cinsel ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlardı dersiniz. İşte hiçbir resmi tarihte yazılmayan cesaret edilmeyen “gulamparelik”  Yeniçeriler arasında da yaygındı.
Karaman’da çocukların başında gözetmen ve öğretmen olarak bulunan hem de çoluk çocuk sahibi bir öğretmenin 40-45 çocuğa cinsel istismarda bulunması,  yurdun birçok okul ve yurtlarında çocuklara taciz olaylarının sık sık görülmesi ayrı bir üzüntü verici.  Hele siyasilerin bu konuda mağdur çocukları koruyacakları yerde, olayı örtbas etmeleri, “bir defa da bir şey olmaz” demeleri ve aralarında “cinsel sapık”, “siyasi sapık” diyerek gündemi oluşturan şiddetli atışmaları, bizi bu yönde Osmanlı Tarihine doğru araştırmaya yönlendirdi. 
Belki de bu yazılanlar “Osmanlı” hayranlarının hoşuna gitmese de,  Osmanlıların “gulamparelik” dediği utanç verici  “oğlancılık” konusunu anlatan tarihi kaynaklara yer vermek istiyoruz.

OSMANLI TARİHİNDE OĞLANCILIK (GULANPARELİK)
Osmanlı ve Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Gelibolulu Mustafa Ali [6] “Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 ciltlik kitabında  “bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış olanlar takımını anlatır’’. Kitapta anlatılan o dönemin oğlancılık kavramını tüm çıplaklığı ile anlatmaktadır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların, cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında şöyle anlatır:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avam korkusundan gizli tutulur.  Şimdi ise civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan piçleri ve Anadolu Türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve âşıkların işinden kalırlar. Ama İçel civarları Edirne, Bursa ve İstanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi eksik olanların ise çeke—çevire tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt tüysüzleri, anadan—doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince—belli ve uzun—boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta İçel güzellerinin  çoğu inat ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu- yükler için vardır. Yanlarında gezen aşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip karşısında gümüş—servi endamlı. Uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkezlerinden ve Hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi İçel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar, bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür. Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış.” [7]

Aşağıda, günümüzden yaklaşık 500 yıl önce yaşamış, bazı padişahlara hocalık da yapmış olan Hoca Sadeddin Efendinin yazdığı tarihten öğrendiğimize göre, Yıldırım Bayezid Han evlendiği sırada, dört beş tane şehir çeyiz olarak verilirken,  ayrıca Evrenos Bey tarafından Rumeli’nden seçmece 100 tane de taze oğlanlar düğün hediyesi olarak getiriliyor. Bu çok eski tarihi kaynaktaki düğün hediyelerini görünce çok şaşırdık.

 

YILDIRIM HAN’IN EVLENMESİ VE İLGİNÇ ÇEYİZLERİ

“Osmanlının gittikçe ilerlediğini gören Germiyanoğlu, Osmanlı ile dostluğu ilerletmek istedi. Öz kızını Yıldırım Han’a vermeyi düşünerek padişaha mektup yazdı. Bu kız verme isteğinin olması için, yazılan mektubu oğlu Yakup Bey’le göndererek, Kütahya, Simav, Eğriboz, Tavşanlı şehir ve kalelerini çeyiz olarak padişaha vermeyi önerdi. Padişah bunu kabul edince düğün hazırlıkları başladı. (783 - M 1381)   Çeyiz olarak verilen şehirlerden ayrı olarak, komşu kral ve tekfurlardan birbirinden ilginç bin bir çeşit hediyeler gelmeye başladı. “Rumeli’den Evrenos Bey, Yusuf yaratılışta yüz oğlan sunmuştu. Bu delikanlıların her biri, boylarının uygunluğu, vücutlarının tazeliği ile serviler kıskandırmakta yeni açılmış gülleri çileden çıkarmakta idiler. On tanesinin ellerinde halis altınla doldurulmuş tabaklar, on tanesinin ellerinde de gümüş akçalarla dopdolu yine gümüşten yapılmış sahanlar vardı. Seksen delikanlıda ise ellerinde ham gümüşten işlenmiş nice kadehler, şamdanlar, ayağlar, maşrapalar, ibrikler su kapları getiriyorlardı. Bunların arkasından yüz adet işvebaz bakire cariyeler sunulmuştu. Bunların her birinde perhiz edenlerin gönüllerini çelecek kadar güzel seçmede titizlenenlerin yüreklerini oynatacak kadar dilberdi. Bunlarla birlikte öteki kral ve beylerden nice yükler dolusu eşya, kürkler bulunmaz Hind kumaşları; sürülerle hayvanlar daha sayılamayacak hediyelik eşyalar katırlar, develer yükü ile getirildi. Böylece gelen bin bir çeşit hediye eşyayı böbürlenerek birbirlerine gösteriyorlar, krallar ve beyler padişaha bağlılıklarını ispatlamaya çalışıyorlardı”. [8]  [9]
Çocuklara cinsel taciz, oğlancılık derken atalarımızın da bu işlere meyilli olduğunu öğrenince doğrusu şaşırdık.  Yıldırım Bayezid bilindiği gibi,  halife değildi. Ama yazımızın gelecek ikinci bölümünde,  İslam Halifesi olan bazı padişahların da nasıl oğlanlarla yattığına yer vereceğiz.

Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com

SONNOTLAR
[1]  https://www.milliyet.com.tr/her-yil-7-bin-cocuk-cinsel-istismara-ugruyor--pembenar-detay-aile-1654106/

[2]  https://www.sacitaslan.com/80-bin-cocuk-cinsel-istismar-magduru-haberi-199530

[3]  Çocuklara cinsel istismarın arkasında da AKP’nin Meclis diktatörlüğü var. Nasuh Mahruki Sözü 28 Mart 2016

[4]  Erkek başbakan erkekle evlendi. Lüksemburg'un eşcinsel başbakanı evlendi - En Son Haber
www.ensonhaber.com/luksemburgun-escinsel-basbakani-evlendi-2015-05-16.html
‎Önbellek
16 May 2015... Lüksemburg'un eşcinsel Başbakanı 42 yaşındaki Xavier Bettel, erkek arkadaşı Gauthier... Böylece Bettel, Avrupa Birliği'nde (AB) görevdeyken eşcinsel evlilik yapan ilk, dünyada...
 https://www.ensonhaber.com/luksemburgun-escinsel-basbakani-evlendi-2015-05-16.html

[5] https://www.ensonhaber.com/yasam/260392/osmanlida-siirler-oglanlara-yazilirdi.html

[6]  Gelibolulu Mustafa Âlî 1541-1600) Osmanlı şair, yazar ve tarihçi. Asıl adı Mustafa'dır
[7]  İklim Bayraktar Oda tv.com https://www.odatv.com/n.php?n=osmanli-tarihinde-oglancilik-2301111200

[8]  Yıldırım Bayezid 1360-1403-Hükümdarlığı: 1389-1403    
[9]  Tacü’t Tevarih. Hoca Sadettin Efendi Kütüphl. Gnl. Müd. Yayımlar Dairesi Başkanlığı Yay. Cilt: 1 Sf: 150              

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget