“Zene rağbet eder mi akil
olan
Tabı Ali
civana maildir”.
(Kadına rağbet eder mi akil
olan?
Ali’nin doğası oğlana meyleder…)
Ali’nin doğası oğlana meyleder…)
Yapılan tespitlere ve basına yansıyan bilgilere göre, Türkiye’de her yıl 7 bin çocuk cinsel istismara uğramakta ki, bu olay utanç vericidir. Bu duruma göre ülkemizde her dört saatte bir tecavüz veya tecavüze teşebbüs suçunun işlendiği, sokaklarda yaşayan yaklaşık 25 bin çocuğun cinsel şiddetle karşı karşıya kaldığı olduğu bilinmekte.
TUİK
açıklamalarına göre, cinsel istismarın “Türkiye’nin kanayan yarası” , 7-14
yaşındaki çocukların, en çok cinsel istismara uğrayan yaşlar olduğu açıklandı.
“Bu
konuda sorunun, ilgisizlik, iletişim kopukluğu ve kültürel öğelerden
kaynaklandığı söylenirken şöyle açıklandı:
"Aileler
çocukları ile yeterince ilgilenmediklerinden ve cinsel konularla ilgili
yeterince bilgiye sahip olmadıklarından çocuklar daha rahat cinsel istismara
maruz kalabiliyor. Bu istismar sonucu çok büyük travmalar görülebiliyor. Burada
da profesyonel destekle bu travmanın etkisi kalkabilir. Sonuçta çocuğumuza şunu
anlatmamız gerekiyor: “Bu senin bedenin, sen izin vermediğin
sürece kimse bana dokunamaz” algısını yerleştirmemiz gerekir. İstismara
maruz kalmış çocuklarda yapılan araştırmada aileler çocukları ile yeterince
ilgilenmemekteler. Çocukların başlarına gelebilecek bir sıkıntıda ailelerine
anlatabilmeliler."
Uzman
psikologlar bu konuda şunları söylemekteler:
"İstismarı gerçekleştirenlere gelince, bu tür
insanlar zaten manevi anlamda yoksun oldukları gibi “hasta ruhlu” kişilerdir. Bunlarında asılında
acilen tedavi edilmeli ve topluma cezasını çektikten sonra salı verilmelidir.
İstismarcılar çok çabuk cezaevlerinden gönderilmemeli, zorunluluk gereği hasta
ruhları tedavi edilmelidir. İstismara uğramış çocuklar için bu tür travmaları
terapi (tedavi) olmadan
tedavi edilmeden silinmez. Tedavi olmazsa çocuklar, hayata karşı kin ve isyan
dürtüsü ile yaşarlar. Kendilerinde bir istismarcı olabilir. İntikam duygusu
taşıyabilirler. Alkol, fuhuş ve uyuşturucu bağımlılığına kadar giden yolları deneyebilirler. İstismara uğrayan çocuklar genellikle
kendini güçsüz ve aciz hisseder, korkuları olur, çevreye karşı korkak olur.
Çevreye karşı güvensiz olur. Onun için tedavi muhakkak şarttır.
Sonuç olarak aileler çocuklarına sahip çıkmalı. Okulda
ise okulunda, dershanesinde, sokakta kimle görüşüyor onu takip etmeli.
İstismara uğrayan çocuğun geçireceği travma düşünülecek olursa çocuk asla
suçlanmamalı. ’Ben sana oraya gitme demedim mi? Gidersen bak böyle olur’a
götürmemeli. Daha sağlıklı gelecek yetiştirebilmek için aileler çocuklarına
sahip çıkmalı, ona inanmalı, güvenmeli ve onun yanında olduklarını ona yani
çocuklarına hissettirebilmeliler." [1]
80 BİN ÇOCUK CİNSEL İSTİSMAR
MAĞDURU
2012 yılı adli sicil
istatistiklerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan Cumhuriyet
Başsavcılıklarına 33 bin 992 başvuru yapıldığı ve aynı yıl bu suç nedeniyle
ceza mahkemelerinde 17 bin 589 dava açıldığı dile getirildi. Cinsel istismar
mağduru çocukların yüzde 35’inin 11 yaş altı olduğu görülmektedir.
Atatürk çocukların korunması
konusunda şunları söylemişti: “Çocuklar geleceğimizin
güvencesi yaşama sevincimizdir, bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak
yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir” ,der. “Çocuklar her türlü ihmal ve
istismardan korunmalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele
alınmalıdır. [2]
“Kafayı dindar nesil
yetiştirmekle bozmuş, tek derdimiz İslam, İslam, İslam diye bütün dünyaya sözde
hedefini ilan eden AKP’nin 14 yıllık iktidarında fuhuştaki artış yüzde 790,
cinsel taciz yüzde 449, çocukların cinsel istismarı yüzde 434 uyuşturucu
bağımlılığı yüzde 678 arttı. Uyuşturucuyla tanışma yaşı 10’a kadar düştü,
ilköğretime kadar indi”. Acı gerçek böyle.
AKP’nin
blok olarak, ‘Çocuk istismarı için komisyon’ önerisini reddetmesi ve akabinde
yedikleri haltı fark edip pişkince çark etmeleri, AKP milletvekillerinin içinde
özgür iradesiyle hareket eden bir tek kişi bile olmadığını bütün dünyaya
gösterdi. Çocuk istismarı gibi hem yasal olarak hem de ahlaken en utanç verici
toplumsal suçların başında gelen bir konuda tüm muhalefet milletvekillerinin
evet oyuna rağmen bütün AKP’lilerin hayır demesi, AKP’nin rezaletlerle dolu
tarihine bir başka büyük kara leke olarak geçti ve güç sarhoşluğuyla, yakalanıp
hesap verme korkusuyla artık gerçek dünyadan ne kadar koptuklarını bir kez daha
gösterdi…” [3]
ÇOCUK LARA
TACİZ BİR YANA SİYASİLERDE KAVGADA
Açıklanan acı
gerçekler böyleyken, AKP-RTE iktidarının
Laik TC ne karşı tepki olarak uygulamaya çalıştığı “dinci kinci” çağ dışı
çarpık düzen devam ettikçe, ne hikmetse, özellikle dinci vakıf, dernek ve
kuruluşlarda çocuklara cinsel taciz olaylarının arttığı görülmekte. Üstelik bu
nahoş olaylar aleyhimize puan olur korkusu ile hemen mahkemeden yasak kararı
çıkartmaktalar, hem de muhalefeti suçlamaktalar. Haberleri internetten bir tarasanız
onlarca cinsel tacizleri görürüsünüz.
Bunlar ortaya çıktıkça, Cumhurbaşkanı RTE nin de karıştığı siyaset
arenasında “siyasi sapık, cinsi sapık” gibi tartışmalar ve suçlamaların
gündeme oturduğuna tanık oluyoruz. Halk tabiri ile öyle bir “sidik yarışı” başladı ki, “tencere dibin kara, seninki benimkinden
kara” horoz dövüşü devam ediyor. Başka iktidar partisi, sonra ana muhalefet
partisi olmak üzere karşılıklı küfür ve hakaretlerle birbirine üstün olma
yarışı devam etmekte. Oysa sorunların, yaraların üstü örtüldükçe (tedavi
edilmedikçe) ağır kangrenler yaratır.
Karaman’daki
dinsel kökenli bir vakıfta 40-45 çocuğa tecavüz olayını, Aile ve Sosyal
Planlama Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun, çocuklara tecavüzü değil de, dinci vakfı
korurcasına “bir kereden bir şey olmaz”
anlamına gelen sözü söylemesi siyasal tansiyonun yükselmesine neden oldu.
Ne acı ki,
yurdun birçok yerlerinde çocuklara cinsel tacizlerin artması bir yana, konunun
araştırılmasını isteyen muhalif milletvekilleri tecavüzün boyutunu öğrenmek için
önergeler verdikleri zaman, iktidar işin üstünü kapatma çabası ile önergeyi ret
etmiştir.
Erkek erkeğe
cinsel eğilimler, günümüzde Batı’da
“cinsel özgürlük” olarak görülüyor ve yasal bir suç olamadığı halde, ülkemize
bu tür eğilim ve evlenmeler yasalarımıza göre suç teşkil etmekte. Aslında
yetişkinlerin bu cinsel tercihleri konumuzun dışındadır, asıl canımızı yakan
küçük yaştaki çocuklara cinsel tacizdir, bu asla cinsel tercih” diye
düşünülemez ve dünyanın her tarafında suçtur.
Ancak
bu cinsel sapmanın çocuklara yönelik olması dünyanın her yerinde suçtur. Ne
yazık ki bizde, bu cinsel tacizlerin çocuklara yönelmesi, üstelik eğitim kurumlarında
hem de artan oranda yurdumuzda görülmeye başlaması ayrı bir utanç verici bir
olay.
Daha önceki yıllarda Aile ve Sosyal Planlama Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun kardeşi, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da böyle eşcinsel ilişkiler konusunda, Hürriyet’e verdiği bir röportajda, “Eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum” demişti. Oysa Batı ülkeleri, son yıllarda eşcinselliği bizim bu kardeş bayan bakanların yadsıdığı gibi değil de, “cinsel tercih”, “özel yaşantı” olarak görmekteler, hatta aşağıdaki yazıda görüldüğü gibi, erkek erkeğe evliliği yasal statüye bağlamışlar. [4]
Daha önceki yıllarda Aile ve Sosyal Planlama Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun kardeşi, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da böyle eşcinsel ilişkiler konusunda, Hürriyet’e verdiği bir röportajda, “Eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum” demişti. Oysa Batı ülkeleri, son yıllarda eşcinselliği bizim bu kardeş bayan bakanların yadsıdığı gibi değil de, “cinsel tercih”, “özel yaşantı” olarak görmekteler, hatta aşağıdaki yazıda görüldüğü gibi, erkek erkeğe evliliği yasal statüye bağlamışlar. [4]
Günümüzde
çocuklara cinsel tacizler böylece insanı utandıracak derecede iken, acaba
çoklarımızın özendiği Osmanlı’da durum nasıldı? Başka ülkelerde de eşcinsellik
vardı, onların tarihlerinde de vardı. Ama biz kendi tarihimize yönelerek, padişahlar dönemindeki, (hem de İslamların halifesi) padişahlar
zamanındaki çocuklara tacizin, tecavüzün devlet katında özellikle padişahlar
tarafından hem de nasıl meşru görünüm altında uygulandığını tarihi kaynaklardan
vereceğiz. Bazılarınız belki de bu kaynakları hiç görmediniz, görünce de utanacağınızı, “iftira” diye kızacağınızı da tahmin
ediyorum. Ama denk geldi de, bu kaynakları size sunacağım.
Rahmetli
Çetin Altan, bu konu için, “cinsel lezzet
tavanına varmak için herkes kendi merdivenini kullanmakta özgürdür” demişti de epey tepki almıştı.
HAMAM OĞLANI İÇ OĞLANI.
Osmanlı tarihinde eşcinselliğin yeri var!
Osmanlı şiirleri acaba kime yazılmıştır? Nedim mesela. Ya da Hayali:
Osmanlı tarihinde eşcinselliğin yeri var!
Osmanlı şiirleri acaba kime yazılmıştır? Nedim mesela. Ya da Hayali:
“Şuh-u güzeşte
var ki nice nevcivan değer/
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer”.
Nevcivan ne demek? Genç oğlan! Oğlanlar üstüne
yazılıyor şiirler.
“Hangi kadını, nerede tanıyor ki kadınlar üzerine
yazacak? Sonra milli edebiyatla beraber de muazzam bir yalnızlık şiiri başlar.
Kadın yok ise ve libido engellenemezse ortaya oğlanlar çıkıyor. Doğanın yasası
libido; bayraklar, marşlar değil. İnsanda böyle bir düzenin çıkmasının
nedenleri, bir çeşit ekonomik meselelerden kaynaklanmıştır. Köleler ne
yapacaklar? Açık denizlere giden gemiciler ne yapacaklar? Yeniçeriler gidiyor
sefere, civelek taburları var bu amaçla.
Homofobi mi var küfürlerin kökeninde?
Tabii başka türlü neden küfür olsun ki erkek erkeğe ilişki? Kadınlara da küfrediliyor, pasifist olanlara da? Gulam ne demek? Genç, delikanlı... Gulampare vardır bir de. Demek ki etimolojik olarak karşılıkları var ama dildeki yerlerinin tespiti gerekir… [5]
Tabii başka türlü neden küfür olsun ki erkek erkeğe ilişki? Kadınlara da küfrediliyor, pasifist olanlara da? Gulam ne demek? Genç, delikanlı... Gulampare vardır bir de. Demek ki etimolojik olarak karşılıkları var ama dildeki yerlerinin tespiti gerekir… [5]
Şimdiki
Ürdün-Lüt Gölü çevresinde yaşamış Lüt Kavmi bu “cinsel sapma” veya “cinsel
tercih” yüzünden, Tanrı tarafından helak edildiği, bütün tek Tanrılı dinlerin
kutsal kitaplarında yazılıdır.
Çocuklara
cinsel taciz ve istismarın günümüzde bu şekilde sık sık görülmesi, iktidarın
araştırma önergelerini ret ederek üstünü örtme çabası bir yana, iktidarın pek
hoşlandığı Osmanlı’da da, halkımızın “oğlancılık”, Osmanlı’nın “gulanparelik” dediği olay maalesef Osmanlıda da bulunuyordu. Öyle
ki, bazı tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre, Halifelik makamını taşıyan
bazı Osmanlı padişahı bile oğlanlarla yatıp kalkıyordu; ne ki “oğlan
pezevengi” denilen vezir bile vardı Osmanlı’da. (Bunu gelecek yazımızda
vereceğiz)
Bu girişten sonra, lafı uzatmadan oğlancılık
konusunda tarihi kaynakları size nakletmek istiyorum. Aşağıya aldığımız kaynaklardan, tarihçilerden öğrendiğimize göre, Osmanlı Ordusu bir ülkeyi, beldeyi fethettiği zaman, nice ganimetler
yanında yakışıklı delikanlı ve görkemli oğlanları seçip padişaha veya vezirlere
sunuyorlardı. Hatta padişah evlenirken
nice altınlar, şehirler yanında
fetihlerde seçtikleri yakışıklı oğlanları (Yıldırım Bayezit’e) çeyiz olarak
veriyorlardı. Padişah bu yakışıklı oğlanları ne yapıyordu dersiniz?
Padişahlar
böyleyken ordu ve askerlerde de “gulamparelik” (oğlancılık) da vardı. Osmanlı
Ordusunun temelini teşkil eden Yeniçerilerin evlenmesi yasaktı; o zaman onca
asker cinsel ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlardı dersiniz. İşte hiçbir resmi
tarihte yazılmayan cesaret edilmeyen “gulamparelik” Yeniçeriler arasında da yaygındı.
Karaman’da
çocukların başında gözetmen ve öğretmen olarak bulunan hem de çoluk çocuk
sahibi bir öğretmenin 40-45 çocuğa cinsel istismarda bulunması, yurdun birçok okul ve yurtlarında çocuklara
taciz olaylarının sık sık görülmesi ayrı bir üzüntü verici. Hele siyasilerin bu konuda mağdur çocukları
koruyacakları yerde, olayı örtbas etmeleri, “bir
defa da bir şey olmaz” demeleri ve aralarında “cinsel sapık”, “siyasi sapık” diyerek gündemi oluşturan şiddetli
atışmaları, bizi bu yönde Osmanlı Tarihine doğru araştırmaya yönlendirdi.
Belki de bu
yazılanlar “Osmanlı” hayranlarının hoşuna gitmese de, Osmanlıların “gulamparelik” dediği utanç
verici “oğlancılık” konusunu anlatan
tarihi kaynaklara yer vermek istiyoruz.
OSMANLI TARİHİNDE OĞLANCILIK (GULANPARELİK)
Osmanlı ve
Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Gelibolulu Mustafa Ali [6]
“Görgü ve Toplum Kuralları
Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 ciltlik kitabında “bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış
olanlar takımını anlatır’’.
Kitapta anlatılan o dönemin oğlancılık kavramını tüm çıplaklığı ile
anlatmaktadır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların,
cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık
etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde
yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla
yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında şöyle anlatır:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avam
korkusundan gizli tutulur. Şimdi ise
civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı
gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan piçleri ve Anadolu Türklerinin
veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir
diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde
gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca
sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve
âşıkların işinden kalırlar. Ama İçel
civarları Edirne, Bursa ve İstanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta
ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi eksik olanların ise çeke—çevire
tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt
tüysüzleri, anadan—doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve
uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele
bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak
kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince—belli ve uzun—boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her
uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte
yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta İçel güzellerinin çoğu inat
ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu- yükler için
vardır. Yanlarında gezen aşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz
bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması
yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir
iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip
karşısında gümüş—servi endamlı. Uzun
boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden
şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkezlerinden ve Hırvat asıllıların
nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi İçel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu
vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru
ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar,
bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi
gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun
ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp
kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür.
Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk
girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak
ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş:
her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri
kolaymış.” [7]
Aşağıda, günümüzden yaklaşık 500 yıl önce yaşamış, bazı padişahlara
hocalık da yapmış olan Hoca Sadeddin Efendinin yazdığı tarihten öğrendiğimize
göre, Yıldırım Bayezid Han evlendiği sırada, dört beş tane şehir çeyiz olarak
verilirken, ayrıca Evrenos Bey tarafından
Rumeli’nden seçmece 100 tane de taze oğlanlar düğün hediyesi olarak
getiriliyor. Bu çok eski tarihi kaynaktaki düğün hediyelerini görünce çok
şaşırdık.
YILDIRIM HAN’IN EVLENMESİ VE İLGİNÇ ÇEYİZLERİ
“Osmanlının gittikçe ilerlediğini gören Germiyanoğlu, Osmanlı ile
dostluğu ilerletmek istedi. Öz kızını Yıldırım Han’a vermeyi düşünerek padişaha
mektup yazdı. Bu kız verme isteğinin olması için, yazılan mektubu oğlu Yakup
Bey’le göndererek, Kütahya, Simav, Eğriboz, Tavşanlı şehir ve kalelerini çeyiz olarak
padişaha vermeyi önerdi. Padişah bunu kabul edince düğün hazırlıkları başladı.
(783 - M 1381) Çeyiz olarak verilen
şehirlerden ayrı olarak, komşu kral ve tekfurlardan birbirinden ilginç bin bir
çeşit hediyeler gelmeye başladı. “Rumeli’den Evrenos Bey, Yusuf yaratılışta yüz
oğlan sunmuştu. Bu delikanlıların her biri, boylarının uygunluğu, vücutlarının
tazeliği ile serviler kıskandırmakta yeni açılmış gülleri çileden çıkarmakta
idiler. On tanesinin ellerinde halis altınla doldurulmuş tabaklar, on tanesinin
ellerinde de gümüş akçalarla dopdolu yine gümüşten yapılmış sahanlar vardı.
Seksen delikanlıda ise ellerinde ham gümüşten işlenmiş nice kadehler,
şamdanlar, ayağlar, maşrapalar, ibrikler su kapları getiriyorlardı. Bunların
arkasından yüz adet işvebaz bakire cariyeler sunulmuştu. Bunların her birinde
perhiz edenlerin gönüllerini çelecek kadar güzel seçmede titizlenenlerin
yüreklerini oynatacak kadar dilberdi. Bunlarla birlikte öteki kral ve beylerden
nice yükler dolusu eşya, kürkler bulunmaz Hind kumaşları; sürülerle hayvanlar
daha sayılamayacak hediyelik eşyalar katırlar, develer yükü ile getirildi.
Böylece gelen bin bir çeşit hediye eşyayı böbürlenerek birbirlerine
gösteriyorlar, krallar ve beyler padişaha bağlılıklarını ispatlamaya
çalışıyorlardı”. [8] [9]
Çocuklara
cinsel taciz, oğlancılık derken atalarımızın da bu işlere meyilli olduğunu
öğrenince doğrusu şaşırdık. Yıldırım Bayezid
bilindiği gibi, halife değildi. Ama
yazımızın gelecek ikinci bölümünde,
İslam Halifesi olan bazı padişahların da nasıl oğlanlarla yattığına yer vereceğiz.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
SONNOTLAR
[1] https://www.milliyet.com.tr/her-yil-7-bin-cocuk-cinsel-istismara-ugruyor--pembenar-detay-aile-1654106/[2] https://www.sacitaslan.com/80-bin-cocuk-cinsel-istismar-magduru-haberi-199530
[3] Çocuklara cinsel istismarın arkasında da AKP’nin Meclis diktatörlüğü var. Nasuh Mahruki Sözü 28 Mart 2016
[4] Erkek başbakan erkekle evlendi. Lüksemburg'un eşcinsel başbakanı evlendi - En Son Haber
www.ensonhaber.com/luksemburgun-escinsel-basbakani-evlendi-2015-05-16.html
Önbellek
16 May 2015... Lüksemburg'un eşcinsel Başbakanı 42 yaşındaki Xavier Bettel, erkek arkadaşı Gauthier... Böylece Bettel, Avrupa Birliği'nde (AB) görevdeyken eşcinsel evlilik yapan ilk, dünyada...
https://www.ensonhaber.com/luksemburgun-escinsel-basbakani-evlendi-2015-05-16.html
[5] https://www.ensonhaber.com/yasam/260392/osmanlida-siirler-oglanlara-yazilirdi.html
[6] Gelibolulu Mustafa Âlî 1541-1600) Osmanlı şair, yazar ve tarihçi. Asıl adı Mustafa'dır
[7] İklim Bayraktar Oda tv.com https://www.odatv.com/n.php?n=osmanli-tarihinde-oglancilik-2301111200
[8] Yıldırım Bayezid 1360-1403-Hükümdarlığı: 1389-1403
[9] Tacü’t Tevarih. Hoca Sadettin Efendi Kütüphl. Gnl. Müd. Yayımlar Dairesi Başkanlığı Yay. Cilt: 1 Sf: 150
Yorum Gönder