Anayasa Tuzağı, Terör Ve Türkiye Paneli - Cevat Kulaksız

Anayasa Tuzağı, Terör Ve Türkiye Paneli - Cevat Kulaksız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinden olarak, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) destek ve yönetiminde 24 Nisan 2016 günü Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Anayasa Tuzağı, Terör ve Türkiye” konulu panel düzenlendi.
Panelden önce, etkinliklere katılmak için yurdun her yanından otobüslerle gelen binlerce kişiler ile TGB, Ankara’daki çeşitli sivil dernek mensupları Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) toplanarak Tandoğan (Anadolu) Meydanından Anıtkabire yürüdüler.
Binlerce kişinin doldurduğu Ankara’nın en büyük salonundaki panele konuşmacı olarak Tansel Çölaşan (ADD Genel Başkanı), Nihal Kızıl (ÇYDD Gnel Başk. Yard), Ergün Atalay (Türk-İş Genel Başkanı), Bülent Tezcan (CHP Genel Başkan Yard.), Sabih Kanadoğlu (Türk Hukuk Kurumu Bşk), Hasan Kütük (Birleşik Kamu-İş Konf. Genl. Bşk.) Hüseyin Özbek (İstanbul Barosu Gnl. Sekrtr.), Aydın Özcan (İzmir Barosu Başkanı), Ramiz Erinç Sağkan (Ankara Barosu Genel Sekreteri), Faruk Bal (MHP Önceki Genel Bşk. Yard.), Uluç Gürkan (Eski TBMM Başkan Vekl.), Utku Reyhan (VP Genel Başk. Yard), Barış Terkoğlu (Gazeteci), Ömer Tanık (Oturum Yöneticisi, ADD Genel Sekreteri) katıldılar.
AKP-RTE iktidarının planlı bir şekilde “yeni anayasa” adı altında anayasayı laik özünden ayırarak dinsel düşünceye dayanan bir anayasa yapma hazırlık yaptığı şu günlerde, bu konuşmaların yararlı olacağını düşünerek, tüm konuşmacıların konuşmalarının metinlerini çözerek okuyucuya sunmayı düşündük.  Konuşma sırasına göre, bu değerli konuşmacıların çok önemli açıklamaları ve uyarıların dört duvar arasında kalmaması için okuyucuya sunmayı yararlı gördük.
Konuşma Metinleri uzun olduğundan ve okunmasının zor olacağını düşünerek her konuşmacının metnini bölümler halinde vereceğiz; bu bölümde ADD Genel Başkanı Tensel Çölaşan’ın konuşmasını veriyoruz.
Anayasa Tuzağı, Terör Ve Türkiye Paneli - Cevat Kulaksız

İlk konuşmayı yapan ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan şunları söyledi:
“-Bir yıkıcı iktidara karşı bir düzen kurulmuşsa, hala bunca çabaya rağmen yapabiliyorsa, inanın bizler, sizler hepimiz, hep beraber bizim mücadelemizle bu günlere getirdik. Bundan sonra da Cumhuriyet çerçevesinde yapabileceğimiz her yamuk şeye, her yamuk harekete buradan cevap alacaklar. Bu Cumhuriyet yaşayacaktır, cumhuriyeti yaşatmak istemeyenler, çekip gidecekler. Dün hepimiz Ulus’ta idik. Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da <samsun’da başlattığı Milli Mücadeleyi halkın temsilcileriyle birlikte ortak akılla yönetmek için kurduğu ilk Meclis önündeydik. Bu Kurucu Başkanlarımıza ve Kurucu Mecliste görev yapanlar bu mücadeleyi öncülük etmiş bütün gücümüzle orda saygılarımızı sunduk. O Meclisin büyük önemi var. Dünkü orda başlangıç noktamızda yaptığımız için onunla başlamak istiyorum, bu günkü konuşmama.
Mustafa Kemal bu mecliste, halkın meclisiyle 30 Ağustos’u da yapmıştır. Yani 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Milli Mücadeleyi başlatan Mustafa Kemal 23 Nisan 1920 de o Meclisi açmış, ortak akılla İstiklal Savaşı’nı yönetmiş, 30 Ağustos’ta büyük zaferi kazanmış. 29Ekim 1920 de Cumhuriyeti de orda ilan etmiştir. Bu Meclis tarihte yerini böyle almıştır. Savaş yapan Meclis’i dahi meclistir. Bu meclis TC ni kuran meclistir, Cumhuriyeti ilan eden meclistir. Sevr’i yıkıp Lozan’ı hayata geçiren, dünyaya duyuran Meclistir. Ümmeti millet yapan ve Türk Milletini yaratan meclistir. Türk Milletini Türk Ulusunu ve TC nin vatandaşlığını Türk vatandaşı olarak belirleyen meclis’tir. TC toprakları içinde yaşayan etnik, dini farklılıklara dokunmaksızın tüm halkı Türk Milleti sayan bu Meclistir. Kurucu 21 Anayasasını, daha sonra da, 24 Anayasasını hemen yanında yapan Meclis’tir. Kurucu Meclisin 21 ve 24 meclisleridir. Bu meclisler Türkiye’de egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu vurgulayan ve Anayasasına koyan meclistir. Dolayısıyla TC ni kuran Meclisler bizim de başımızın tacıdır ve onlara yapılacak her türlü saygısızlık Türk Milletine yapılmış demektir.
Hükümetin mecliste meclis başkanının bu resepsiyonu (kabul yeri, kabul töreni) iptal etmesiyle bizim tepkimiz gerçekten doğrudur. Onlar Cumhuriyeti sevmezler, Cumhuriyetin hiçbir unsurunu özellikle milli olmasını sevmezler ve milli bayramları da hiç sevmezler. Onları tarihe havale ediyoruz, ama o Meclis, devrimci niteliğiyle belki de dünyada hemen hemen dünyada tek meclistir. Bu kadar mücadeleyi yürüten, bu kadar mücadeleyle Kurtuluş Savaşı kazanan, Cumhuriyeti ilan eden ve bunu ortak akılla iç içe değil ortak akılla bir meclis yapısında meşru bir temelde hukuki bir temelde bir savaş, Kurtuluş Savaşı yürütüp Cumhuriyeti ilan eden tek meclistir. Tarihe de böyle geçmiştir.
Şimdi bu gün 96 yıl sonra bu tarihi dokudan Meclis sistemiyle sorumlu olan ve ülkeyi tek adam yönetimine yönlendirmeye çalışan, Cumhuriyetin ilkelerini, kurumlarını tek tek silmeye kalkışan bir zihniyet ortaya çıkabilmiş olması bizim için en üzücü noktadır. Bu gün bu sistemin Meclis sisteminin sorunlu olduğunu söyleyip tek adam yönetimine Türkiye’yi yönlendirmeye çalışan bir zihniyet iktidardadır. Geçmişinde böyle bir geçmişle başlayan Cumhuriyetin 96 yıl sonra bu noktaya gelmiş olması da hazindir. Ama üzüntü verir ama geçicidir. Tarih hiçbir zaman geriye gitmez, geldikleri gibi de gideceklerdir.
Bu gün ülkemizin en önemli üç sorunu var, birincisi terör. Terör birlik ve bölünmez bütünlüğümüze yapılan büyük bir tehlike oluşturuyor. Her gün şehit veriyoruz ve acıları içimizi yakıyor. 1984 te başlayan bu PKK Terörü emperyalist bir proje olarak başlatılan bu terör, 90 lı yılların sonunda hepiniz biliyorsunuz sonlanmıştı. Çünkü bir mücadele aritmetiği vardı. Sonrasında 2002 den sonra bu mücadeleden vazgeçildi.
Açılım politikalarıyla ülke bölünmenin eşiğine getirildi.
İçeriği halktan gizlenen Oslo, İmralı, Dolmabahçe süreci de “açılım politikaları” yürütüldü, açılım politikalarıyla ülke bölünmenin eşiğine getirildi. Özellikle 7 Haziran seçimi öncesinde iktidar, terörün sıfırlandığı propagandasını yapıp seçimi almak istediği için, aslında örgütün Güneydoğu’daki şehirlerin silah deposu yapmasına ve hendekler kazmasına göz yumdu. İşte bunun sonucunda Türkiye’de bu gün diğer dinamiklerin de gelişmesiyle bir kaos (kargaşa) ortamı var. Her gün şehitlerimiz geliyor. Her gün bu şehitler artık baş sayfadan yedinci sekizinci sayfalara düşüyor. Arkadaşlar bu asla olmaz, çünkü TC böyle bir yaşantıya layık değildir. Bunu kesinlikle önleyecek olan, bunu üstesinden gelecek olan da yine biziz, halkın direncidir. Bu gün yaşadığımız acıların sebebi aslında Türkiye için kötü siyaset. 13 yıldır Türkiye’nin iç politikasında dış politikasında “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinden uzaklaşarak emperyalist projelerin taşeronluğuna soyunmuş bir yapılanma son yapılanma o terörü Türkiye topraklarına soktu ve verdiğimiz canlar emperyalistlerin emrinde bir iktidarın ortaya çıkarmış olduğu sonuçtur.
Bakın bu gün terör sadece 7 Hazirandan sonra söylüyorum. 7 Hazirandan son bu güne kadar yaklaşık, bu kaos ortamında vermiş olduğumuz şehit sayımız 354 ü bulmuştur, sadece 7 Hazirandan sonra. O yedi canlı bomba vahşetinden üçü Ankara’da olmuştur, devletin görevi de Meclisin önünde, silahlı kuvvetlerin önünde, emniyetin önünde üçgenler çarpıtılır. 221 vatandaşımız canlı bombadan hayatını kaybetmiştir. Şimdi bütün bu çerçevede, bu yapıda, hele bir de 30 yılı düşünürseniz 38 bin insanımızı bu çerçevede ölüme gönderdik, yazıktır.
Bir tek sevindirici tarafı var bu işin, terörün, o da hendekler kazan ve bu terör örgütünün yığmış olduğu silah depolarıyla, o bölgede aslında kurtarılmış bölgeden ihdas etmeye çalışan oluşturmaya çalışan o planı sökmemiştir. Halkımız etnisiteye bakmamıştır; Türk milleti onun unsuru olduğunu kabul etmiş, bu oyunlara gelmemiştir ve orada PKK terörü planlandığı gibi bir özel bölgeye ya da kurtarılmış bölge projesini gerçekleştirememiştir. Bozguna uğramıştır. Bu Türk milletinin başarısıdır. Evet terörün acısını yaşıyoruz dedim, gerçeğin acısını yaşamak başka, fakata korkarak, kaçarak bu acıdan kurtulamayız.
Bu gün yapmış olduğumuz yürüyüşün amacı buydu. Biz acılarımızla yaşarız, ama onların altında sinmeyiz, terörden korkmayız, terörle varılmak istenen bir amaç varsa onu görürüz, gördüğünüz gibi terörle mücadele ederiz ve bu terörü Türkiye’den defedip göndeririz. Bu terör dışarıdan içeriden hangi amaçla yapılırsa yapılsın sorumluları biliyoruz, o sorumlulara karşı mücadelemiz ulusal olacaktır. Onun için bu günkü yürüyüşümüz de asıl ulusal birlik yürüyüşüydü. Bu yürüyüş büyüyecektir, çoğalacaktır, her terörist sonlandırılacaktır, her terörist terörle Türkiye’yi terbiye etmek isteyenlere cevap olacaktır.
Anayasa Tuzağı, Terör Ve Türkiye Paneli - Cevat Kulaksız

Başka sorunumuz da bir anayasa tuzağı
Bu gün bir başka sorunumuz da biliyorsunuz bir anayasa tuzağı; o anayasa tuzağını tuzak anayasa ya da anayasa tuzağı ikisi de aynı kapıya çıkıyor, önümüze bir algılamayla bize her seferinde başka değişik şeyler gösteren Türkiye’yi 2011 den beri “yeni anayasa, açılım” politikalarıyla bu gün tekrar “başkanlık” sistemine mesai başkanlık buzdolabına girecek mi çıkacak mı buzdolabından  bu detayla, algı yönetimi yaratmaya çalışan bir zihniyet hakim. Bu zihniyetin artık ne olduğunu biliyoruz. Burada otur, an arkadaşlarım, siz kahraman arkadaşlarım hepimiz zaten bunun bilincinde olduğumuz insanlarız burada hepinizin bildiği gibi, TV larda her gece o meşhur malum kendi basın gücünü kullanamayan o gücün ne kadar önemli olduğunun farkında olmayıp ticareti ceplerini doldurmayı daha öne koyan bu nedenle tabi iktidara geldikleri için şimdi gözleri kanlı ağlayarak önünde secde etmiş basına sesleniyorum. Bu basın kendisi, her gece pompalanmış aynı adamlar ve aynı konularla önümüzdeler. Ne anlatıyorlar, “bir sivil anayasaya şiddetle ihtiyacı var Türkiye’nin”. “Sivil darbelerden temizlenmiş, vesayetlerden temizlenmiş yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğunu” vurgusunu yapıyorlar. Yeni anayasa deseniz ne, bunların detayına giremiyoruz, yeni anayasa demek, yeniden yapılmış bir anayasa demektir. Bunun neden ihtiyaç olduğunu önceden söylensin; şunu demek istiyor, “ben TC iyle kavgalıyım, sorunluyum o devrime karşı devrimim, dolayısıyla kendi anayasamı yapmak istiyorum”.  Ha onu açıktan söyle, o saman bu Türk milleti senin ne kadar senin yanında duracak. Bunu söylemeyi zoraki algı yöntemi ile algı yönlendirmeleriyle halka başka şey gösterip ordan başka şey yapmaya çalışıyorlar. Yeninin cevabını veremezler, açıklasalar zaten onları kovalarlar. Ama yeni” deyip allayıp pullayıp 2010 da yaptıkları gibi, “yeni, ileri demokrasi” vs laflarıyla yapıyorlar. Ama hepsinin içi boş. Dikkat edin tartışmalarda yeni yok “vesayetlerden kurtulalım”. Bu Türkiye’de darbeler yemiştir, darbelerde darbecilerin yaptıkları anayasalar vesayet falan. Ama bunun asıl amacının şu olduğunu bilelim biz sadece yeter. “Bize bu gün Meclis sistemini yani parlamenter sisteminin uygun olmadığını 1859 dan itibaren, ifadeleri onların, Batıcı, onlara öykünerek, onlarla bir olarak” onun içine Cumhuriyeti de katıyorlar, bu güne kadar bizi 1858 veya 1859, ama 59 u alıyorlar, bu güne kadar gelmiş bir süreç var. O milletvekilleri bu sözlerden dolayı Cumhuriyeti parantez gösteriyor, bu güne kadar süreçte bir meclis sistemi gelmiştir, az önce söylediğim Cumhuriyet meclisi sistemini kurarak mücadelesi sırasında böyle başlamıştır. Buna öykünüyorlar ve de işte bu meclis sistemiyle devamlı darbeler gelmiştir; bu darbelerin ortadan kaldırılması için Türkiye tarihinde Cumhuriyet tarihinde yok, Türkiye tarihindeki tek adam istikrarlı bir yönetim biçiminin de Türkiye’ye acilen getirilmesini anayasa taslaklarında ve başkanlık taslakları diye kamuoyun dağıttıkları belgelerde hepsi yazılı oralardan söylüyorum. Bu çerçevede bu programı yapmak, bu propagandayı yapmaktadırlar. Yani milli görüş, milli yapının Türk milletinin iradesinin yansımı olduğu doğru bir iradenin, onların tarif ettiği gibi, milli irade değil, onların milli iradesi ne anlama geldiğini hepimi< biliyoruz. Gerçek anlamda Kurtuluş Savaşı’ndan ve ilk mecliste 21 ve 24 anayasalarında ortaya çıkan milli irade şeklinde bir milli Meclis sisteminin yerine tek adam diktatörlüğünü öneriyorlar. Bunu algı yöntemiyle allayarak pullayarak ve Türkiye’nin darbelerden korunması içi yapıyorlar. Bunlara girmemeliyiz. Bunu yanlış algılarsak bu işi sadece bir meclis sistemiyle veya başkanlık sistemiymiş gibi algılarsak o noktada hareket edersek oraya yoğunlaşırsak yanlış yaparız. Söylemedikleri nokta, gizli tuttukları nokta, ortalıkta söylediklerinin arkasında gizlenen asıl gerçek bu Cumhuriyetle sorunlular, laik demokratik bir hukuk devletini amaçlayan, belki yerine tam getirememiştir, ama yerine getirmemesinin sebebi de ilk 15 yıl bir dahaki Batıcı politikalar. İsimlerini vermeden partilerin, siz Demokrat Partiyle başlayan arkasında Özal’la devam eden, Demirel’le devam eden Erdoğan’la devam edegelen süreci alıp onlarla bozulduğu için zaten Cumhuriyetin ana ilkelerinin uygulamada olmadığı bir sürece de dikkate alır, ama bu çerçevede ortaya çıkacak olan yeni bir yapıyı arzu ediyorlar. Yani TC  bir diktatörlük getirecektir. İstedikleri odur, laik ve demokratik hukuk devletini amaçlayan Türkiye Cumhuriyetinin yerine toplumu İslamlaştırarak, Orta Çağ vererek kendi yaptıklarını bulamamaları için bir tarafa koymak üzere, ama kendileri dindar değil, dini siyasete alet ederek, toplumu Orta Çağ’a sokarak tam bir diktatörlüğün temelini oluşturmak istiyorlar. Ortaya çıkan diktatörlük totaliter, faşist bir diktatörlük olacak ve tabi bütün bunları birilerinin önünde yapıp onların kalbini kazanıp bir noktada birleşecekleri bir Kürdistan’ı vaat ediyorlar.
Özetle TC nin bu gün çeşitli algı yöntemleriyle “hayır bu meclis bu anayasayı değiştirmelidir, yenisinin yapmalıdır” diyen görüş, zihniyet 96 yılı önceki devrim zihniyetlerine karşı olan karşı devrim zihniyetidir. Cumhuriyeti yıkmak, tüm değerleriyle yok etmek, yerine bir Orta Çağ toplumunda faşist totaliter bir diktatörlük ve de ne istiyorlar, Kürdistan. İşte Türk milleti mücadelesinde bunlara karşı çıkacaktır ve bunu başaracaktır.
Ben size milletle ilgili bunu başaracak olan Türk milletiyle ilgili bana arkadaşlarımın verdiği küçük bir anekdetotu söyleyeceğim ve bu çok doğru tespit. Hocamız Niyazi Berkes tarafından yapılmış bir tespit.
 “Kemalizm yalnız milliyetçilik değil, yalnız milli kurtuluş ve bağımsızlık değildir, aynı zamanda bir millet yaratmadır. O ilk Millet Meclisi Türk milletini yaratmış, bir.
Onu tarihe kabul ettirmektir, getirmiştir onu kendi kendine de kabul ettirmelidir, ettirmiştir. Eğer Cumhuriyet düşmanlarına bu kadar yıldır algı yönetimleriyle her türlü kadre ulaşmaya, her türlü provokasyonla hala bu cumhuriyeti yıkamadılarsa, kabul ettirilirlerse görüşlerini, kabul etmiştir cumhuriyetin ilkeleri bilinci bizim bilincimiz olmuştur. Yani kendi kendine kabul ettirmiştir, milletin e kabul ettirmiştir ve nihayet gaye onu gelecekte de yaşatabilecek bir varlık olma üstünde de oturtmayı  demektedir” diyorİşte tam bu noktadayız. Biz bu Türk milletini anayasadan çıkartacak, Türklüğü anayasadan çıkartacak, Türk vatandaşlığını anayasadan çıkartacak, Türkiye’yi bölecek Cumhuriyetin değerlerini Atatürk’ü başlangıç anayasanın kısmını dahi yok edecek ortadan kaldırmayı amaçlayan bu zihniyetle mücadele edeceğiz ve de tam da bu noktada onu gelecekte de yaşatacak, yükseltecek bir varlık olmak temelleri üstüne oturtmak. Bunu başaracağız. Eksiğimiz buradaydı. Biz eğer Cumhuriyetçiler, karşı devrimi içimizde yaşatıp büyüttükse bu günkü görevimiz yeniden bu görevi üstlenmek, terörü yenmek o ilk meclisin bize verdiği görevleri yapmak ve bu Cumhuriyetin hiçbir sesine tırnak attırmadan gerçek anlamda Cumhuriyeti ilelebet yaşatmak. Görevimiz budur, bunu başaracağız, hep beraber başaracağız”

Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget