Laiklik, demokrasinin olmazsa olmazlarındandır…
Herkes için bağlayıcı niteliği olan Anayasamızın 2. Maddesi, Türkiye Cumhuriyeti, “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” diyerek Cumhuriyetimizin laik niteliğini açıklamaktadır…
Bu kurala uymayanlar anayasa suçu işlemiş olurlar…
Laiklik, kısaca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması diye tanımlanmaktadır…
Laiklik ilkesi gereği devlet dini kurallara göre değil, yasama tarafından çıkarılan yasalara göre yönetilmektedir…
Anayasamızın 24/son maddesi, “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” Bağlayıcı hükmünü içermektedir…
Bu bağlayıcı kurala uymamakta anayasa suçunu oluşturmaktadır…
Anayasamızın 81 maddesi gereğinde ant içen milletvekilleri “….hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma,….. büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim". Diyerek laikliğe bağlı kalacaklarına dair ant içmektedirler…
Bütün bu bağlayıcı kurallara karşın son zamanlarda yapılanlar, insanı şaşkına çevirmektedir…
Laik devlette, devlet işlerinin yürütülmesinde fetva müessesesi olmamasına karşın son zamanlarda Diyanet İşleri başkanlığı, aklın ve mantığın kabul etmediği açıklamalarda bulunmaktadır…
Örneğin;
-Bir Sünni’nin Alevi ile evlenmesi caiz midir? Değil midir? Konusunda fetva vermektedir…
-Cem evleri bizim kırmızı çizgimizdir, demektedir…
Bin yılı aşkın Cem Evlerinde ibadet eden Alevi yurttaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığının fetvasıyla cem evlerini terk edecek değiller…
Diyanetin, kimsenin dinini tayin etme yetkisi olmadığı gibi, haddi de değildir…
Diyanet İşleri Başkanlığının görevi tüm dinlere ve inançlara eşit mesafede bulunmak ve Müslümanların dini görevlerini yerine getirirken onlara yardımcı olmaktır…
Din insanla tanrısı arasında yüce bir duygudur…
Herkes, kabul ettiği şekilde inanma ve istediği şekilde ve yerde ibadet etme özgürlüğüne sahiptir…
Evlenmek ve mutlu bir yuva kurmak sosyal bir ilişkidir. Kimin kiminle evleneceğini tayin etme yetkisi hiç kimsede değildir. Diyanet İşleri Başkanlığında hiç değildir…
Diyanet İşleri Başkanlığının bu tür açıklamaları, yıllarda mutlu bir yuva kuran yüzbinlerce Alevi-Sünni eşlerin yaşamlarını olumsuz etkilemektedir…
Başbakanlığın Cuma günü çalışma saatlerini, Cuma namazı saatlerine göre ayarlaması, devlet hizmeti ve laiklik ilkesi ile bağdaşmamaktadır…
AKP’nin 13 yıllık iktidarında bu tür olaylar olagelmekte iken, son zamanlarda dozunu arttırmış bulunmaktadır…
Asıl niyetiniz ne ise açıkça çıkıp söyleyin, yasaların arkasından dolanarak, oy çokluğunuza dayanarak, Osmanlıcılık sevdasıyla laik Cumhuriyetle hesaplaşmak, size de, tüm yurttaşlara da yararı yoktur…
Böyle biline…
06.01.2016
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder