Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimizde devam eden olaylar nedeniyle 89 farklı üniversiteden 1128 akademisyen bir araya gelerek “Bu suça ortak olamayacağız” sloganıyla bir bildiri hazırlayarak, kalıcı barış için masaya dönüş çağrısı yaptı…
Kıyamet koptu…
Sahnede yine Cumhurbaşkanı…
Kalıcı barış önerisinde bulunanlara verip veriştirdi…
Yazının başlığındaki ifade, Cumhurbaşkanının kullandığı aşağıda ki tümcelerinden alındı…
"Türkiye terörle mücadelede bulunurken 1000 küsur güruh, aydın müsveddeleri çıkıp devletin katliam yaptığından bahsediyor. Kendilerine güya akademisyen diyen bir grup çıkıyor. Devletimize dil uzatıyor. Neymiş, hak ve özgürlükler ihlal ediliyormuş.
Bugün de üstelik çoğu maaşını devletten alan, cebinde bu devletin kimliğini taşıyan sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız. Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız, aydınlık değil. Cahilsiniz.”
Evet…
Güruh, cahil ve hain olarak adlandırılan bu kişiler, aydın geleceğimiz olan çocuklarımızı eğitsinler diye teslim ettiğimiz insanlardır…
Bunlar, Cumhurbaşkanının belirttiği nitelikleri taşıyorlarsa, vay gelecekte ülkeyi yönetecek kadroların haline…
Hazırlanan bildiriyi, bu gurubu temsilen İstanbul’da okuyan Doç. Dr. Alper Açık’ın söylediklerine birlikte bakalım…
"Yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz. Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını istiyoruz. Müzakerelere tekrar başlanması halinde çözüm için gözlemciler arasında gönüllü olarak bulunacağımızı beyan ediyoruz."
Bu söylemlerin içinde, ihanet ve cahillik görmedim…
Gören varsa çıkıp anlatsın…
Yangın yerine dönmüş ülkemizde barış istemek suç oluyorsa, her aydının bu suçu işlemeye devam etmesi, aydın olmanın olmazsa olmazıdır…
Devletin, ülkenin başına 30 yıldır bela olan terör örgütü ile mücadelesi, elbette haklı ve gereklidir. Ayrıca bu mücadele o bölgede yaşayan insanların güvencesi açısından mutlaka yapılması zorunludur…
Terör örgütü ile mücadele ediyor diye devleti eleştirmenin haklı bir yanı yoktur…
Ancak terörle mücadele ne kadar doğru ise, devletin güvencesi altında olan sivil yurttaşların, çocukların, kadınların, evinde oturanların öldürülmesi de o kadar yanlıştır ve yasalara, insan haklarına ve özgürlüklere, demokratik hukuk devleti kurallarına aykırıdır…
Aydınların bildirisinde özetle, terörle silahlı mücadelenin tek başına sorunu kökten çözemeyeceği, barış koşullarının da araştırılması ve barışın mutlaka sağlanması istenmektedir…
Ben aydınların bildirisinden bunu anlıyorum…
Ya siz…
Cumhurbaşkanı, AKP’nin 13 yıllık uygulamalarını eleştirenleri, kendisi gibi düşünmeyenleri, çok rahatlıkla ihanetle suçlamakta ve hakaret etmektedir…
Bu kabul edilebilir bir şey değildir…
Bir insanı eleştirebilir, söylediklerinin doğru olmadığını söyleyebilirsiniz…
Ama ihanet ve hakaret çok ağır bir suçlamadır…
İşine gelmeyeni ağır bir şekilde eleştiren Cumhurbaşkanın;
-“Çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış, ama bazı insanlar anlamıyor” diyen AKP milletvekilinin…
-“Ben, Mekke Fethinden Sonra Putları Yıkan Bir Peygamber'in Ümmetiyim. Beni Atatürk Heykeli Karşısında Saygı Duruşuna Durduramazsınız” diyerek Atatürk heykellerini put olarak nitelendiren AKP Meclis üyesinin…
-“Türk bayrağının adının değiştirilmesi gerekir” diyen yandaş yazarın…
- “İstiklal Marşı okunurken ayakta durmanın hoş olmadığını” söyleyen diğer bir yandaş yazarın…
- Günlerdir ülkede büyük bir tartışma yaratan “Babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur.” Diyen diyanet fetvası…
Söylemleri hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum…
13.01.2016
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder