Bölüm
2 Gazeteci Yazar Işık Kansu’nun
konuşması
Uğur
Mumcu’nun 23 yıl önce, evinin önünde suikastla katledişinin anısına her yıl
düzenlenen Adalet ve Demokrasi Haftasının 25.01.2016 günkü ilk bölümünde, Deniz
Zeyrek (Hürriyet Ankara temsilcisi), Av. Kemal Akkurt (Sosyal Demokrasi Avukatlar Dern. Genel
Başkanı), Gazeteci Yazar Işık Kansu Araştırma Gazetecilik ve Basın Özgürlüğü
konusunda bilgi ve görüşlerini anlattılar.
Ancak,
240 kişilik salonda ne yazık ki dinleyici olarak 50 yi geçmeyen katılımcı
olduğu için, bu konuşmaların daha geniş kitleye yayıp yararlanmayı sağlamak
amacıyla bu konuşmaları okuyucularımıza sunmak istedik. O nedenle her üç
konuşmacının yazılı uzun metinlerini tek bir yazıda vermekle okuyucu sıkılacağı
için ayrı ayrı sunmak zorunda kaldık.
Bu
bölümde Cumhuriyet Yazarlarından Işık Kansu’nun, daha önce Uğur Mumcu’nun
kitaplarında açıkladığı, Türkiye’de irticai örgütlenme üzerinde yaptığı
araştırmaları içeren konuşmasını sunacağız.
Okuyucuyu
sıkmamak için bu 2. yazımızda sadece Işık Kansu’nun konuşmasını veriyoruz.
Gelecek
yazımızda Hürriyet Ankara Temsilcisi Gazeteci Deniz Zeyrek’in konuşmalarına yer
vereceğiz.
Aynı
gün ve etkinlikte Işık Kansu şu yararlı konuşmayı yaptı:
IŞIK KANSU UĞUR
MUMCU’NUN RABITA KİTABINDAN KAYNAKLI ŞU KONUŞMAYI YAPTI
“-Her 24 Ocakta olduğu gibi yine beraberiz.
Uğur’suz yıllar için hepimizin buradaki görevi araştırma gazeteciliği ortaya
koymak. Ben size bir çalışmayla geldim, bunu Anadolu’da insanlarla paylaşarak
geldim. O nedenle, Karşıyaka’da, Alaşehir’de, Etimesut’da, Giresun’da her
tarafta bunu tartışarak devam ediyorum.
Konumuz Uğur Mumcu’nun
Rabıta kitabı. Uğur’lu yıllarla Uğur’suz yılları karşılaştıracağız. Uğur’lu
yıllar Rabıta 1987 yılında yayınlanmıştır. Uğur Mumcu Rabıta kitabında
belgelerle ortaya koyar. Der ki, Rabıta Suudi Arabistan kökenli bir örgüttür,
dünya çapında çalışır. Amacı da Müslüman ülkeleri Şeriatla yönetilmesini
sağlamaktır. Sadece Suudi Arabistan kaynaklı bir İslam örgütü değildir.
Rabıta’nın büyükbabası 1930 lu yıllarda Suudi Arabistan’la ABD nin birlikte kurdukları
ARAMCO adlı petrol şirketi en önemli kaynağıdır, daha doğrusu, Rabıta
örgütünün.
Uğur Mumcu 30 yıl önce
yayına kurduğu Rabıta kitabında, Rabıta örgütünün 1976 da Pakistan’da bir Siret
kongresinin düzenlendiğini yazar. Siret kongresine de AKP nin atası sayılan
Milli Selamet partisinden badem bıyıklı ince sözlü bir devlet bakanı katılır
Hasan Aksay. Burada alınan çeşitli kararlar alır. Rabıta kitabında tek tek
sayar Uğur Mumcu.
Rabıta kongresinde
alınan kararlardan bir tanesi; kongreye katılan taraflar “İslami eğitim
İlkokuldan üniversite seviyesine kadar ders olarak okutmalıdırlar”. Bu karar
önce Türkiye’de 12 Eylül Anayasası ile birlikte, yani din dersinin zorunlu
olmasıyla birlikte hayata geçirilmiş oldu. En sonunda biliyorsunuz 4+4+4
Medrese öğretimi tüm okullara yayıldı.
İkinci karar bütün İslam
ülkelerinde İslam Öğretileri Enstitüleri kurulmalı ve İslami çalışmalar
yapmalıdır. Bırakınız artık İslami enstitüleri bütün okullarda ilkokuldan
başlayarak üniversite seviyesine kadar bu gerçekleşmiş durumda. Hemen hemen her
illerimizde de İlahiyat Fakültesi var.
Rabıta’nın bir başka
kararı; İslami ahlak ve değerlerin propagandasına özel bir dikkat sarf
edilebilir. Saraydaki beyefendinin her gün bu programı da gerçekleştirdiğini
biliyoruz, “Danıştay’ın karar
almasına gerek yok din ulemasına soralım; ey kadınlar üç tane çocuk yapınız;
kız erkek aynı evde oturamaz” gibi sözlerle bu program da hayata geçmiş
bulunuyor.
Pakistan’da 40 yıl önce
alınan bir başka karar. Bütün daire ve işyerlerinde mescit açılmalıdır; kamu
kuruluşların hemen hepsinde bu gün mescit vardır, Meclisten alın üniversitelere
kadar. Eylül 2014 de de Milli Eğitim Bakanlığıca yayınlanan bir genelge ile
bütün okullarda mescit var. Demek ki bu da uygulamaya geçmiş.
Bir başka karar
Rabıta’dan, dünyada kadınlar bütün İslami yasaklara uymalıdırlar. Biliyorsunuz
artık kadınların hepsi artık İslami yasaklara uyuyor. 2013 yılında 29 Ekim
Bayramın hemen arkasında Meclisteki kadınlar da artık İslami yasaklara
uyuyorlar. Demek ki karar da uygulamada.
Bir başka bir karar,
gene 40 yıl önce alınmış bir karar. Arapça lisanı; Arapçanın ana lisanı
olmadığı ülkelerde zorunlu olmasıdır. Bunu da hayata geçiriyor, bu yıl
itibariyle; bu yıldan itibaren ilkokul ikinci ve beşinci sınıflardan başlamak
üzere Arapça eğitimi zorunlu oluyor bütün okullarda.
Bu 1976 da Rabıta
toplantısının ardındın alınan başka karar var, bunun bir bölümü gerçekleşti,
bir bölümü henüz gerçekleşmiş değil; gerçekleşen şu, İslam birliğinin
kurulmamsı. Biliyorsunuz, büyük ölçüde bu İslam konferansı bütünüyle birlikte
gerçekleşti. Türkiye de bu örgüte üye olarak bu kararı büyük ölçüde yerine getirmiş
oldu.
Biliyorsunuz AKP iktidara geldikten sonra, İslam
Konferansı Örgütünün başına bir Türk geldi, Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu.
Uğur Mumcu Rabita kitabında Rabıtayla bağlantılı kuruluşları, örgütleri,
vakıfları kuruluşları açıklarken İslami Araştırmalar Vakfından söz eder.
Bunların kurucuları arasında Prof. Ekmelettin İhsanoğlu da vardır. Ekmelettin
İhsanoğlu’nun babası Yozgat’lı İhsan İhsanoğlu, 1924 de Cumhuriyetin hemen
ilanından sonra, Hilafetin kaldırılmasından hemen sonra Mısır’da El Ezher Şeriatçı
Üniversitesinde eğitim görmek üzere Mısır’a gider, yanında en yakın arkadaşlarından biri de
Mustafa Sabri Efendi’dir. Mustafa Sabri Efendi’yi hepimiz biliriz, son Osmanlı
Şeyhülislamlarındandır ve Kuvayi Milliyeciler için “kudurmuş haydutlar” diye hitap
etmiştir, aynı zamanda Mustafa Kemal ve arkadaşları için ölüm fetvası veren
kişidir.
Ekmelettin İhsanoğlu’nun İslami Araştırmalar
Vakfında birlikte kurdukları birtakım arkadaşları da var, onları da ben
araştırdım buldum. Bunlardan birisi Emin Saraç, Emin Saraç Ekmelettin Bey’in
babasının öğrencisi El Ezher’den, o kendisini Osmanlı çocuğu olarak
vasıflandırıyor. Emin Saraç Bey’in iki tane oğlu var, çok yakından bu günkü
ilişkiler bakımından hepiniz bileceksiniz, bir tanesi “Alo Fatih” Fatih Saraç,
diğer oğlu da şu anda YÖK Başkanı Yekta Saraç.
BAŞKANLIK OLURSA, RTE BAŞKAN SEÇİLİRSE, HALİFE
OLACAKMIŞ!
Bu Sayın Ekmelettin İhsanoğlu’nun kendisine vakfettiği İslami Araştırmalar Vakfı diğer kurucuları kimler diye de baktım, birkaç tane örnek vereyim size. Korkut Özal var, biliyorsunuz Turgut Özal’ın kardeşi; Numan Kurtulmuş var, şu anda AKP Başbakan yardımcısı ve sözcüsü; Sabahattin Zaim var, Abdullah Gül’ün hocası olarak bilinir. Biliyorsunuz Ekmelettin Bey’i de ortak cumhurbaşkanı adayı idi.
Bu Sayın Ekmelettin İhsanoğlu’nun kendisine vakfettiği İslami Araştırmalar Vakfı diğer kurucuları kimler diye de baktım, birkaç tane örnek vereyim size. Korkut Özal var, biliyorsunuz Turgut Özal’ın kardeşi; Numan Kurtulmuş var, şu anda AKP Başbakan yardımcısı ve sözcüsü; Sabahattin Zaim var, Abdullah Gül’ün hocası olarak bilinir. Biliyorsunuz Ekmelettin Bey’i de ortak cumhurbaşkanı adayı idi.
Şimdi dönelim bu Rabıta kararının diğer
bölümüne. İslam Birliğinin yeniden kurulması büyük ölçüde gerçekleşti demiştik.
Gerçekleşmeyen ama eli kulağında bir karar var, onu da ekleyelim; bütün
Müslüman Devletlerinin “İslam Devleti “olduklarını ilan etmeleri ve bir federasyon
teşkil ederek kayıtları ortaklaşa yürütmeleri. Bu henüz Türkiye’de
gerçekleşmedi. Fakat askerliği birlikte yaptık, askerlik arkadaşım, Akit
gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak. 1 Kasım’da Kanada’ya gitti, Kanada’da bir
konuşma yaptı. “1 Kasımdan sonra AKP
çoğunlukla iktidara gelirse, Sayın Erdoğan Başkan seçilirse, başkanlık
sistemine geçilirse Cumhurbaşkanı
R.T.Erdoğan Halife olacak, bütün dünya İslam devletleri için birer
müşavir atayacak, o müşavirler de Saraydaki 1150 odada oturacaklar”
dedi. Yani Rabıta’nın son kararı, muhalefet partilerinin desteğiyle anayasa
değişikliği gerçekleşirse, bir Halifemiz
de gerçekleşmiş olacak, gündemimizde
olacak.
Uğur Mumcu Rabıta kitabında Bereket Vakfı, tıpkı
İslami Araştırmalar vakfı gibi birtakım başka Rabıta bağlantılı gruplardan da
söz açar. Bunlardan birisi Bereket Vakfıdır. Bereket Vakfının kurucularını
sıralarken Uğur Mumcu, Kemal Unakıtan’dan söz açar. Unakıtan yıllar sonra AKP
nin Maliye Bakanı olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu Bereket Vakfının ortakları arasında Al Baraka
Türk şirketi vardır. Bunların ortaklarının en başında Yasin El Kadı gelir.
Yasin El Kadı kimdir diye sorarsanız, Yasin El Kadı Suudi bir işadamıdır.
Amerika’da İkiz Kuleler vurulduktan sonra Yasin El Kadı’nın bütün vitrinine
Birleşmiş Milletler kararıyla El Kaide destekçisi olduğu gerekçesiyle bütün
işleri dondurulmuştu. Bizim Maliye Bakanlığı da bu konuda karar vermiş,
Bakanlar Kurulundan karar çıkmıştı Yasin El Kadı’ya ilişkin yasak kararı
çıkmıştı. Fakat daha sonra Maliye Bakanlığı bu kararı kaldırdı. Yasin El
Kadı’nın oğlu var, Muaz Kadı, Muaz Kadı kimle ortak diye bakarsanız, o biçim
ortak Bilal Erdoğan’la ortak. O dönem sordular, “oğlunuz El Kadı’nın oğluyla ortaklık yapıyor” deyince
Erdoğan dedi ki, “ne yapalım Yasin El
Kadı benim aile dostumdur, ne yapacak
oğlum çalışmayacakta başka bir şey mi yapacak” dedi.
Bu Al Bara Türk’e devam edelim, Uğur Mumcu Al
Baraka Türk’ün ortaklarını açıklarken Zeki Sayın’dan söz eder. AKP döneminde
Zeki Sözen ne olmuştur diye sorarsanız, Ziraat Bankası Genel Müdürü olmuştur;
yetmemiştir Emlak Bankası Genel Müdürü olmuştur. Yine Al Baraka Türk’ün
kurucularından Mehmet Emin Özcan AKP döneminde Halka Yönetimine, yetmemiş Halk
Bankası Muraza azalığına, o da yetmemiş Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkan
vekilliğine atanmıştır.
“SEÇİLMİŞ KİŞİLİK” VE ZENGİNLEŞEN YANDAŞLAR
Yine Uğur Mumcu Rabıta kitabında Al Baraka
Türk’ün kuruluş aşamasında görev yapan Korkut Özal’dan da söz açar. Korkut
Özal, AKP iktidara geldiğinde 2002 yılında Tv da izledim, dedi ki R.T.Erdoğan
için “seçilmiş kişiliktir”,
seçilmiş kişilik bizim oylarla değil, yukarıdan seçilmiş kişiliktir.
Çok bereketli Bereket Vakfında Topbaş ailesi
var, İstanbul Belediye Başkanı ve ailesi. Ama o Topbaşlar arasında Mustafa
Latif Topbaş var ki onun yeri ayrı AKP döneminde. Biliyorsunuz Latif Topbaş’ın
akamete uğrayan 17/25 Aralık soruşturmaları içerisinde gözaltı listesinde yer
alıyordu. Mustafa Latif Topbaş Erdoğan’ın yakın aile dostlarından, AKP
döneminde epey büyüdü kendisi. Neleri var Bahariye Mensucat, Al Baraka Türk ortaklığı, Bereket İplik,
Bahar, BİM mağazaları Tekstil Mustafa Latif Topbaş’a ait.
Biliyorsunuz Forbes dergisi her yıl bir sayı
yayınlar ve dünyadaki en zengin işadamlarını sıralar. Forbes dergisinin son sayılarında baktım,
Mustafa Latif Topbaş Türkiye’nin en zengin yüz Türk İşadamları arasına girdi.
Yani “yürü ya kulum” oldu yani. Çok isim sıralıyorum, dilerim sıkmıyorum.
Uğur Mumcu kitabında Faysal Finans kurumunun
ülkemizdeki paydaşları sıralarken Orhan Özokur’dan söz eder. Orhan Özokur’un
adı AKP döneminde ilişkiler açısından önemli, çünkü Orhan Özokur’un kardeşi
Atila Özokur, R.T.Erdoğan’ın ortağı, birlikte şirket kurdular, daha sonra bu
şirketi Cumhuriyet gazetesinde işledik, konu büyüdü büyüdü Recep Bey şirketi
satmak zorunda kaldı. Biraz ucuza gitti, o dönemin parasıyla bir trilyona
satıldı.
Uğur Mumcu, Bereket vakfını geçtik, Ensar
Vakfından söz ediyor Rabıta kitabında, kurucularından söz ediyor. Onlardan
birisi Ömer Dinçer, biliyorsunuz Ömer
Dinçer AKP döneminin en önemli isimlerinden birisi; ilk önce Başbakanlık
müsteşarıydı. 1995 de AKP kurulmadan önce Sivas’ta bir konuşmasını
hatırlarsınız, “artık TC bir mana
ifade etmiyor, TC nin Müslüman bir yapıya evirilmesi gerekir” diye bir
konuşma yapmıştı. Başbakanlık Müsteşarlığından sonra, Çalışma Bakanı oldu
kendisi; Çalışma Bakanı olduğu dönemde çok büyük icraatı var! Zonguldak’ta
işçileri üzerine grizu patladı, kendisi ölen işçiler için “güzel öldüler” diye tanımladı. Milli Eğitim Bakanı yaptılar
sonra, bir üst makama geçti. Orda da 4+4+4 medrese yasanın yasalaştırmakla
görevliydi.
RABITA PARASIYLA AVRUPA
Uğur Mumcu Rabıta kitabında ilki Süleyman Demirel’in başbakan olduğu 1980 yılını, diğeri de 12 Eylül Askeri dönemini kapsayan süreçte iki ayrı kararname ile 73 Kamu görevlisi, imam ve din adamının Rabıta parasıyla yurt dışına gönderildiklerini yazar. Ben 73 din adamını izledim, not alırım, nerdeler, ne yapıyorlar diye, onlardan birkaç örnek vereyim. Bunlardan biri 1980 de Denizli müftü yardımcısı iken Rabıta parası ile yurt dışına gönderildiğini, daha sonra, Uğur Mumcu’nun ölümünden yaklaşık on yıl sonra Refah Partisi’nden Ramazan Yenidede milletvekili oldu, Refah Partisi kapatıldı, bu kez Fazilet Partisi’nden Denizli milletvekili oldu. Fazilet Partisi kapatıldı ama Fazilet Partisinin kapatılmasının gerekçelerinden birisi de Ramazan Yenidede’nin konuşmasıydı. Ramazan Yenidede o konuşmasında özetle şu konuşmayı yapmıştı: “Hırsız ben Atatürkçüyüm, ben laikim diyor; soysuz böyle diyor, hazine yerlerini işgal edenlerin elinden bu yerleri almaya giden kamu görevlilerin karşısına Atatürk posterleriyle çıkılıyor”, hırsızın kim olduğunu daha iyi görüyoruz şimdilerde.
Uğur Mumcu Rabıta kitabında ilki Süleyman Demirel’in başbakan olduğu 1980 yılını, diğeri de 12 Eylül Askeri dönemini kapsayan süreçte iki ayrı kararname ile 73 Kamu görevlisi, imam ve din adamının Rabıta parasıyla yurt dışına gönderildiklerini yazar. Ben 73 din adamını izledim, not alırım, nerdeler, ne yapıyorlar diye, onlardan birkaç örnek vereyim. Bunlardan biri 1980 de Denizli müftü yardımcısı iken Rabıta parası ile yurt dışına gönderildiğini, daha sonra, Uğur Mumcu’nun ölümünden yaklaşık on yıl sonra Refah Partisi’nden Ramazan Yenidede milletvekili oldu, Refah Partisi kapatıldı, bu kez Fazilet Partisi’nden Denizli milletvekili oldu. Fazilet Partisi kapatıldı ama Fazilet Partisinin kapatılmasının gerekçelerinden birisi de Ramazan Yenidede’nin konuşmasıydı. Ramazan Yenidede o konuşmasında özetle şu konuşmayı yapmıştı: “Hırsız ben Atatürkçüyüm, ben laikim diyor; soysuz böyle diyor, hazine yerlerini işgal edenlerin elinden bu yerleri almaya giden kamu görevlilerin karşısına Atatürk posterleriyle çıkılıyor”, hırsızın kim olduğunu daha iyi görüyoruz şimdilerde.
Efendim bir örnek daha vereyim, Kemal Tanrıkulu
1980 li yıllarda yüksek İslam Enstitüsü öğretim üyesiymiş, Rabıta parasıyla
yurt dışına gönderildiğinde, eve dönende ne oldu diye sorarsanız, profesör dr
oldu ilkönce sonra Rize İlahiyat Fakültesi kurucusu oldu, ardından dekan oldu,
ardından Rize Üniversitesi rektör yardımcısı oldu. Biliyorsunuz artık Rize
Üniversitesi yok, R. T. Erdoğan Üniversitesi oldu.
AVRUPA GÖRMÜŞ İMAM
Bir başka örnek Alâeddin Şahin İmam Hatip Lisesi
müdürüymüş Rabıta parasıyla yurt dışına gönderildiğinde, döndüğünde
Nuruosmaniye Cami imamı olarak atandı, daha sonra AKP geldi, AKP gelince İmam
Alâeddin Şahin İETT Müşterek Daireler Başkanlığına getirildi. İki özelliği var
Alâeddin Şahin’in Tarikat-Cemaat ilişkisi nedeniyle R.T.Erdoğan kendisine “abi”
diye hitap ediyor. Bir başka özelliği de biliyorsunuz Türkiye’ye ilk kez Türban
davasını AİHM ne taşıyan Leyla Şahin vardır, o davayı da kaybetmiştir, Leyla
Şahin’in babasıdır İbrahim Şahin.
Bir örnek, bu da biraz komik bir örnek,
Kastamonu’da vaiz Mahmut Sezgin Rabıta parasıyla yurt dışına gitti döndü AKP
döneminde, yalnız zavallının başına bir şey geldi, cami yardım paralarını
zimmetine geçirdiği için tutuklandı, kendisi.
6. FİLOYA KARŞI KIBLE GİBİ NAMAZ KILANLAR ŞİMDİ
ÜLKE YÖNETİMİNDE
Rabıta kitabında Uğur Mumcu, Dünya Rabıta
örgütüne dünya çapında yardım eden örgütleri sıralarken Milli Türk Talebe
Birliğinden (MTTB) söz eder. Rabıta doğrudan MTTB ne yardım eder, MTTB nin, ben
yaştakiler bilirler en önemli eylemini. 1969 da Amerikan 6. Filosu İstanbul
limanına demirler. Bunun üzerine
bağımsız devrimci gençler Taksim’de bir miting düzenlerler. O mitinge karşılık
Komünizmle Mücadele Derneği, üyeleriyle MTTB üyeleri, 6. Filoyu kıble sayarak
önce namaz kılarlar, arkasından gençlerin üzerine saldırırlar. İki genç
öldürülür, çok sayıda yaralı olur. Bizim siyasi tarihimizde bu “Kanlı Pazar”
olarak geçmiştir, devrin en önemli eylemlerinden bir tanesi idi.
NECİP FAZIL’IN
CUMHURİYET’E SALDIRISI
MTTB nin 1975 de yapılan
“Milli Gençlik Gecesi’nde Şair Necip Fazıl Kısakürek, biliyorsunuz R.T. Erdoğan
ondan şiir okumaktan büyük zevk duyuyor. Gençliğe Hitabe adı altında bir metin
okumuştu N.F.Kısakürek, bu gençliğe hitabe aslında Atatürk’ün Gençliğe
Hitabesine naziredir. O nazirede Cumhuriyet dönemini şöyle ifade eder,
N.F.Kısakürek: “İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayet işlenmiş Cumhuriyet
döneminde. Madde planında kurtarıldıktan sonra bu planında ebedi felaket,
mahkûmiyet yani ölüme yok edilmeye mahkûm edilmişiz, Cumhuriyetle döneminde.
Sonra Kısakürek nasıl bir gençlik istediğini ifade etmiş, altını çizmiş,
şöyle diyor: “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, evinin,
kininin davasını muhafazasını istemiştir. Şimdi o kinin davacısı gençlik
bu gün Türkiye’yi yönetiyor. MTTB nin üyeleri Ahmet Davutoğlu Başbakan, bugün;
MTTB nin geçmişte Tesisler Müdür Yardımcılığı ve Kültür Müdürlüğü yapan Recep
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı; bunlara 1 Kasımda MTTB birisi daha eklendi,
1967-69 arasında MTTB başkanlığını yapan İsmail Kahraman TBMM Başkanı seçildi.
İMRAN ÖKTEM’İN CENAZE
NAMMAZINI KILDIRMAK İSTEMEYENLER
İsmail Kahraman Başkanı
olduğu dönemde MTTB nin iki eylemi var, birisi 1967 de Ayasofya’da topluca
namaz kılmak; diğeri de bilirsiniz belli bir yaşta olanlarımız bilir, çok
değerli Yargıtay Başkanı İmran Ökten, 1967 de bir adli açılış konuşması
yapmıştı. Oradan küçük bir bölüm okuyayım size, İmran Öktem ne demişti:
“-Türkiye’de
bir İslam ve Hilafet rejimi kurmak Türk Milletini dini esaslara dayanan bir
hukuk düzeni sokmak isteyenlerin birtakım hurafeleri dini esaslar gibi
göstermeye kalkan ve bu surette halkın kökü dışarıdaki yurt düşmanlarının daima
hüsrana uğrayacaklarına inanıyorum” demiş.
Bunun üzerine MTTB üyeleri ve başkanı ayaklanmış protesto bildirirleri vs vs.
Daha sonra İmran Ökten hayatını kaybetti, MTTB üyelerinin ve onun çevresinin
yaptığı eylem neydi? İmran Öktem’in cenaze namazını kıldırmamak, Maltepe
camiinde.
MTTB nin önemli bir
eylemi daha var, o eylemde Ankara İlahiyat Fakültesinde yapılan ilk türban
boykotu. Bu Türban boykotunu gerçekleştiren tek kişi var, onun çevresinde geniş
bir eylem gerçekleştirildi. Bunu MTTB büyük ölçüde destekliyor, o öğrenci
numarasını da öğrendim, gittim 1859 numaralı İlahiyat Fakültesi Öğrencisi
Hatice Babacan. Hatice Babacan, AKP döneminde çeşitli bakanlık yapan Ali
Babacan’ın halası idi. Bu türban boykotunu destekleyen Ankara Hukuk Fakültesi
öğretim öğrenci derneği MTTB bağlı öğrenci derneğine bağlı başkanı kim
derseniz, o da Beşir Atalay. Peki, o boykotta o öğrencileri Hatice Babacan’la MTTB üyelerinin protesto
ettiği İlahiyat Fakültesi Dekanı kimdi o dönemde? Paramparça edilen Bahriye Üçok. Birileri
parça parça ediliyor, öbürleri “yürü
ya kulum yürü ya kulum”.
Özeti verdim, Uğur Mumcu
neden öldürüldü, şimdi daha iyi anlıyoruz herhalde. Muammer Hoca niye
öldürüldü? Ben 20 yaşından beri sürekli tabut kaldırıyorum. Çoğumuz da öyle.
İlk önce 20 li yaşlarımda sevgili abimiz Muzafer Erdost’un kardeşini toprağa
verdik, döverek öldürüldü İlhan Erdost. Arkasından benim Mülkiyeden Basın Yayın
Yüksek okulundan Anayasa Hukuku Profesörü değerli Öğretmenim Muammer Aksoy’u öldürdüler.
Arkasından Uğur Mumcu’yu öldürdüler, gazeteci ustam. Geldiğimiz nokta bu. Şimdi
ben bunları niye anlattım, müthiş bir örgütlenme, dış güçlerce de destekli bir
örgütlenme. ODTÜ de çocukları birbirlerine soğuttular, oradaki camiyi kim yaptı
derseniz yine Rabıta örgütü yaptı parayı verdi, peki onun yapılması için ısrar
eden kim, i Turgut Özal”.
Işık
Kansu’nun anladığımız göre, Demek ki, öldüre öldüre köşe başlarını tutmuşlar,
şimdi de dışlayı dışlayı, hapislere ata ata köşe başlarından ayrılmak istemiyorlar.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
Yorum Gönder