Gericiler, siyasal İslamcılar “Gerekirse Cizre’ye nasıl
giriliyor, Silopi’ye nasıl giriliyor, ODTÜ’ye de girilir” mücadelesini
başlatırlar. ODTÜ’ye yapılan siyasi bir saldırı, kışkırtmadır.
Önemsenmelidir.
“Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) bir grup öğrenci namaz kılan öğrencilere saldırdı”
söylemi üzerinden yeni bir tartışma başlatılmak isteniyor. Başlatılan
bu tartışmanın ana sürdürücüsü de Cumhurbaşkanı’dır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Utanmak
yok, sıkılmak yok. ODTÜ’de namaz kılan gençlerin üzerine saldırıyorlar.
Ben buradan sesleniyorum. Yönetici kadrolar lafa geldiği zaman
‘Özgürlükçüyüz’ diyorlar. Sizin neyiniz özgürlükçü? Ellerine
geçirdikleri bir dokunulmazlık zırhını bunlar maalesef bu tür aleyhte
kullanma gayreti içine giriyorlar. Böyle bir şey olamaz, olamaz. Gereği
neyse bunun da YÖK tarafından yapılması gerekir. Tabii ki
Cumhurbaşkanlığı makamı olarak bizler bunun da takipçisi olacağız” sözleriyle taraf olduğunu belirtti.
Üniversitelerde radikal/siyasal İslamcı girişimler uzun süre “türban”
üzerinden yürütüldü. Türban sorunu aşıldıktan sonra, Diyanet İşleri
Başkanlığı mescitlerde yapılan ibadetleri görünür hâle getirmek için “Mabetsiz Üniversite Kalmasın”
kampanyası başlatarak üniversite kampuslarına kuruldukları kentlerin en
büyük camilerini inşa etmeye başladı. Artık üniversite kampuslarında
birer cami var ya da inşaatı devam etmektedir. Tüm üniversitelerde
olduğu gibi ODTÜ’de de öğrencilerin/ çalışanların ibadet yapması için
iki bin kişi kapasiteli bir cami ve yerleşkenin yurtlar bölgesi,
kütüphane, hazırlık binası, yapı işleri gibi nüfusun yoğun olduğu
çeşitli noktalarında mescitler bulunuyor. Namaz kılmak için mekânsal
anlamda sıkıntı yok. Yapılmak istenen ise radikal İslamcıların/ IŞİD
sempatizanlarının ülkenin doğusunda yaşanan iç savaşın, hükümetin kırım
uygulamasının gizlenmesi için “cami yakıyorlar”, “dinsiz imansız bunlar”
diyerek yaptığı manipülasyonlara katkı koymaktır. Cumhurbaşkanının da
üst düzeyde dillendirerek kışkırtıcı tavır almasının nedeni budur.
“Namaz kılanlara saldırıldı” kışkırtması söyleminin
ODTÜ ile birlikteliğinin simgesel anlamı vardır. ODTÜ, ülkemizin yüz
akı, akıl ve bilimin egemen olduğu ender üniversitelerimizdendir.
Evrensel anlamda bilim yapılır, akademik çevrelerde saygınlığı vardır.
Uluslararası akademik sıralamalarda üst sıralardadır. Kurulduğundan
bugüne akademisyenler/ öğrenciler siyasal iktidarların dayatmalarına
karşı direnmiş, ülkenin geriye, karanlığa sürüklenmesine duyarsız
kalmamıştır. Dogmaları öteleyen, çağın duyarlılıklarını taşıyan gençler
yetiştiğinden “komünist”, “solcu”
yuvası olmakla suçlanmıştır. Bu nedenle gericiler, siyasal İslamcılar
ülkenin siyasal/ sosyal/ ekonomik konjonktürü izin verdiği zamanlarda
saldırıya geçerler. Bugün olduğu gibi “değerlere dönük vahşet
kalkışmasına, ibadet özgürlüğünü yok sayan kolektif bir saldırıya,
ibadet eden öğrencileri linç etmeye dönük vandallığa ‘yeter’ demek için
buradayız” diyerek, “Gerekirse Cizre’ye nasıl giriliyor, Silopi’ye nasıl giriliyor, ODTÜ’ye de girilir” mücadelesini başlatırlar.
ODTÜ’ye yapılan siyasi bir saldırı, kışkırtmadır. Önemsenmelidir.
Siyasal iktidar uyguladığı iç/ dış politikalarla bölgede, sınır ötesinde
ateşler yakmış, büyüttüğü yangının içe sıçramasının önüne geçememiştir.
Güneydoğuda süren iç savaşın getirdiği yıkımlar, hukuksuzluk, ölümler,
yurtlarını terk edenlerin dramatik durumu. Bunları görünmez kılmak için,
kamusal duyarlılığı yüksek “din temalı” saldırıları
başlatabilecek konuma sürüklenmiştir. Hedef olarak simgesel anlamı
nedeniyle ODTÜ’yü seçmiş; üniversite içinde egemen olan akıl ve bilimi/
kamusal duyarlılığı söküp atamadıklarından, saldırılarını din
düşmanlığı, terör saldırıları –onlar cami yakıyor, bak bunlar namaz
kılanları saldırıyor– üzerinden yaparak itibarsızlaştırılmaya
çalışılmaktadır. Saygın bilim kurumuna saldırarak yükselen tepkileri
nötralize etmeyi hedeflemektedir. Bilmelidir ki terör, köktendinci
saldırılarla bir bilim kurumunun yıldırılması, teslim alınması, gelecek
kaygısı dışında bir katkı sağlamaz.
Üniversitelere kamusal duyarlılığı en yüksek, hükümet dışı kurumlar
olarak bakılır. Ülkenin, bulundukları kentlerin sorunlarına
duyarlıdırlar. Çözümler üretirler. Ülkemizde tam tersi, siyasal
iktidarla uzlaşmayı seçmişlerdir. Derin bir sessizliğin içindedirler.
Örneğin iç savaşın sürdüğü illerde bulunan üniversiteler kampus içine
kapanmış, dışımda ne oluyor sorusuna sormuyor.
ODTÜ’ye yapılan saldırıyı bu bağlamda ele almalıyız. Teslim olmazsan…
İrfan O. Hatipoğlu/Mustafa Kemal Üniversitesi
Yorum Gönder