CHP’yi konu eden yazılarımı takip edenler biliyor ki, asla görevde olan
Genel Başkana yönelik seviyesiz eleştiri yapmadım, tuhaf sözler
kullanmadım.
Doğru bildiğimi, kırıp dökmeden yazmaya özen gösterdim.
Buna karşın, Genel Başkan ile çektirdiği fotoğrafı sanki Kılıçdaroğlu
için vazgeçilmez biriymiş havasını vererek, herkesin gözüne sokarcasına
paylaşanlardan, damla damla “YAĞ SIZAN” övgüler yağdıranlardan, ‘Canım
sana feda’ türünden sözler edenlerden de uzak durdum.
Çünkü bunlar, Partinin daha iyiye ve ileriye gidebilmesi için yapıcı
eleştirilerde bulunanları, öneri, proje sunanları, CHP’de değil
Türkiye’de iktidara gelmeye kafa yoranları, Genel Başkan karşıtları
olarak gördüklerinden her türlü çirkinliği yaparlar.
Hakaretler yağdırır, tehditler savururlar.
Çünkü bunlar kendilerini, Genel Başkanın yakın koruması ve avukatı yerine koyarlar.
Ama şundan emin olun ki, bu tipler ilk değişiklikte, büyük bir
yüzsüzlükle, “Kral öldü, yaşasın yeni kral” sözüne uygun davranarak,
yeni Genel Başkanın yanına koşarlar.
Bu durumun örneklerini, ister vekil ister PM üyesi ister MYK üyesi
ister belediye başkanı ister il, ilçe başkanı ister delege isterse sade
üye olsun, Deniz Baykal-Kemal Kılıçdaroğlu değişimi sırasında çok
gördük.
Dün Baykal için “YAĞ DÖKENLER”, bugün Kılıçdaroğlu için “YAĞ AKITIYOR.”
Emin olun ki, bundan sonra ki değişiklikte de, ‘Canım Kılıçdaroğlu’na
feda’ diyenlerin tamamına yakınını, yeni Genel Başkana övgüler dizip,
arkasında saf tutmak için birbirlerini iteklerken, “YAĞ İÇİNDE YÜZERKEN”
göreceğiz.
Bunun adı da siyaset oluyor.
Bu riyakârlığı yapabilenler için “Helal olsun işte siyaset böyle yapılır” diyorlar.
Yapmayanlar için ise “Bundan siyasetçi olmaz” yorumunda bulunuyorlar.
Sonra da hiç utanmadan “Dürüst siyasetçi” arıyorlar.
Ben, Genel Başkanın adamı değil CHP’nin adamı olmayı seçtim her zaman.
CHP’nin Genel Başkanlık Koltuğunda rahmetli Mustafa Kemal Atatürk oturdu.
Rahmetli İsmet İnönü oturdu.
Rahmetli Bülent Ecevit oturdu.
Deniz Baykal oturdu.
Halen Kemal Kılıçdaroğlu oturuyor.
Gelecekte ise bir başka isim oturacak.
O koltuk kalıcı, isimler ise geçicidir.
İşte bu nedenle, o koltukta oturan kim olursa olsun, benim Genel Başkanımdır.
Ama ben onun değil hep “CHP’nin Adamı” olurum.
Belirtmekte yarar var, yukarıdaki isimlerden sadece biri için ‘Adamıyım’ derim.
O da, Atatürk.
‘Atatürk’ün adamıyım’ demek her ne kadar CHP’de hoş karşılanmaz hale geldiyse de, bunu söylemekten onur duyarım.
Bu sözleri sadece burada yazmıyorum.
Geçtiğimiz 2 Ocak 2016 tarihinde, davet üzerine gittiğim ve yaklaşık 1
saat süren görüşmemiz sırasında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na da
söyledim.
CHP, 35. Kurultayının ardından sosyal medyada paylaşılan yazılara,
değerlendirmelere, yorumlara baktığımızda, bir yanda YAŞASIN diğer yanda
da KAHROLSUN diyenler var.
Bu paylaşımları yapanlar sanki aynı partinin üyeleri değil de,
birbirlerine rakip partilerin üyeleriymiş görüntüsü verdiklerinin
farkında değil.
Parti Meclisi’ne falanca girmiş, Genel Başkan’ın listesi bilmem ne
kadar delinmiş, filanca MYK üyesi olmuş türünden değerlendirmeleri
geçiniz.
Bunlar tamamen boş işler.
PM’ye seçilen, içlerinden bazıları birçok kez denenmiş olan 60
kişinin çok ama çok büyük bölümünün birikimini de, kapasitesini de,
yapabileceklerini de çok iyi biliyorum.
Kişiliklerine asla ve asla söyleyecek sözüm olamaz, ama iş CHP’yi iktidara taşımaya gelince, maalesef düşüncem olumlu değil.
Biri kadın 3-4 PM üyesini bu değerlendirmenin dışında tutuyorum.
İsimlerini ise önleri kesilmesin diye yazmıyorum.
Bilen biliyor.
Gürbüz Evren /Gerçekgündem
Yorum Gönder