Bilindiği gibi anayasanın 81. maddesi TBMM üyelerinin göreve başlarken metni anayasada belirtilmiş yemini etmelerini amirdir. Leyla Zana ise yemininde metinden saparak, “Türk milleti önünde” ibaresi yerine, “Türkiye milleti önünde” ifadesini kullanmıştır.
Zana’nın kişisel kararı olan davranışının doğru olup olmadığına karar vermek bize düşmez. Ancak ortada, önemli bir hukuki sorun var.
Anyasanın 81. maddesindeki yemin, milletvekilliğinin oluşmasının şekil şartı olduğuna ve Zana bunu yerine getirmemekte direndiğine göre sorun nasıl aşılacaktır?
Yemin metnine itirazın yalnız Kürtlerden gelmediğini de unutmamak gerek.
Nitekim, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, kendi itirazlarını da önceki gün şöyle dile getirmiştir:
- 6. dönem yemin etmiş bir kişiyim. Bu yemini çok beğendiğimiz ya da içimize sindiği için etmiş değiliz.
***
Sayın Şahin, yeminin ideoloji ve ayırımcılık koktuğunu söylüyor. Yani itirazı Türk milleti deyimiyle Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık ibaresi. Kendisini Türk hissetmeyen biri için 81. maddenin ayrımcılık ifade ettiğini kabul etmek gerek.
Her ne kadar, oradaki “Türk milleti”nin etnik referans olmayıp bir üst kimlik olduğu söylense de bu, sorunu gidermeye yetmiyor. Herhangi etnik kimlik çağrışımı yapmayan formül daha uygun görünüyor. Böyle bir çözüm ne Türk’ün Türklüğünü, ne de Kürt’ün Kürtlüğünü ortadan kaldırıyor, ne de birine veya öbürüne herhangi bir üstünlük sağlıyor.
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalınacağı taahhüdüne gelince: AKP’nin bundan rahatsızlık duymasının nedenlerini anlamak güç olmasa gerek.
Önce belirtmeliyim ki, Evren A
anayasasının kurucu iradesinin icraatına bakınca da Atatürk ilke ve inkılaplarıyla kastedilenin demokrasiyle bağdaşan pek hayra alamet bir şeyler olmadığını kestirmek pek güç olmasa gerek.
Kaldı ki, ne anlamda yorumlarsanız yorumlayın, herkesin Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olması diye bir zorunluluk da yoktur demokrasilerde.
***
Ayrıca, bugün devletin su başlarını öyleleri
tutmuştur ki, onlara Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalma yeminini
ettirmeye kalkmak, insan zekâsıyla ve bizzat Atatürk ile alay etmek
demektir. Bu durumda, yeminin bu bölümünün de kaldırılması son derecede yerinde olacaktır.
Böylece, temel hak ve özgürlükler ile demokrasinin tüm kurum ve kurallarına bağlılık yemini yetecek, tutulmayacak bir yeminin de önüne geçilmiş olacaktır.
Ne var ki, bu dahi sorunu çözmeye yetmeyecektir. Şu anda uygulanmakta olan sistemimizin demokrasiyle uzaktan yakından ilişkisi olmadığı, demokrasinin tüm kuramlarıyla kurallarının çiğnendiği de göz önünde bulundurulunca yeminin de nasıl olsa tutulmayacağı gerçeğinden hareketle, bütünüyle kaldırılması daha da akla yakın bir çözüm gibi görünebilecektir.
Aslında bir kez böyle düşünülmeye başlanınca, demokrasinin hiçbir kuralına ve kurumuna saygı göstermeyen bir anayasanın neye yarayacağı haklı bir soru olarak çıkar ortaya ve yemin metnini kaldırmakla yetinilmeyip, anayasanın tümden kaldırılmasının daha yerinde olacağı kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek olur.
Ali Sirmen / Cumhuriyet
Yorum Gönder