Lise yıllarım, “Ülkücülerin kalesi” olarak nam yapmış bir okulda geçti. Okulun girişindeki panoda “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” yazısı asılıydı; altında Kemal Atatürk imzasıyla…
Sonra yönetim değişti. Okula Sevgili Hocam Vecihi Timuroğlu müdür
olarak atandı. Bir sabah geldik ki, girişteki Atatürk’e ait olmayan
cümle değişmiş, yerine onun çok anlamlı bir sözü asılmış:
“Bağımsızlık benim karakterimdir.”
Mustafa Kemal Atatürk.
Bizim de karakterimiz
Bağımsızlık, Atatürk’ün karakterine yakıştığı kadar, kurduğu Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet gazetesine de yaraşıyor.
Geçen
hafta Strazburg’da Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Basın
Özgürlüğü ödülünü alırken gazetemizin en başta vurgulanan özelliği,
bağımsız karakteriydi.
Sadece Türkiye’de
değil, dünyada da büyük sermayeden, iktidardan ya da farklı çıkar
gruplarından bağımsız gazeteler yok oluyor artık…
Pahalı bir yatırım haline gelen medya endüstrisi, menfaat arayanların kartvizitine dönüşüyor.
Bu
ortamda hiçbir ekonomik güce, hükümet iltimasına, cemaat, parti, örgüt,
loca desteğine yaslanmayan, tam bağımsız yayın organlarının ayakta
kalması neredeyse imkânsız…
Oysa
yayımlanan ya da yayımlanmayan her haberin ardında bir çıkarın sırıttığı
günümüz medya ortamında, bağımsız kalmak eskisinden de daha anlamlı...
Cumhuriyet’in varlığı o yüzden çok önemli…
Diğer gazetelerde şu ya da bu nedenle okuyamadığınız pek çok haber, bu sayfalardan size ulaşıyor.
Bağımsızlığın bedeli
Lakin bağımsızlığın bir bedeli var:
Ekonomik dayanıksızlık…
İktidar
kaynaklarından, reklamverenlerin göze girme arzusundan beslenen ya da
yayın çizgisi ödüllendirilen patronun aldığı diğer ihalelerden finanse
edilen medyanın aksine, Cumhuriyet gibi bağımsız yayın organlarının
yegâne dayanağı, okurlarının desteği…
Bu gazeteyi yaşatan da o…
Yine de, döviz kurundaki en ufak değişim, kâğıt ve baskı maliyetini artırdığından bizi sıkıntıya sokuyor.
Bu sıkıntıyı gazetenin fiyatına, dolayısıyla okurumuza yansıtmamak için
sayfa sayısını azaltma yoluna gittik geçen hafta… Bunu başka önlemler
izleyecek. Bağımsız Cumhuriyet, medyada giderek yalnızlaştığı, mali,
siyasi ve adli baskılarla karşılaştığı bu zorlu döneme hazırlıklı
girecek. Bütün varlığını, haberciliğinden taviz vermemek için seferber
edecek.
En büyük sermaye
Bütün
bunlar, kendi ilkelerimiz dışında yasak tanımayan, baskıya boyun
eğmeyen, kimseden talimat almayan, hiçbir güç odağına yaslanmayan
haberciliğimizi, tam bağımsız çizgimizi koruyabilmek, okurlarımızın
güvenine layık olabilmek için…
Biliyoruz ki, 38 yıl önce bir sabah okulumun duvarında asılı bulduğum o cümle, en büyük sermayemiz:
Bağımsızlık, bizim karakterimiz.
Muhabir Gazeteciliği
Gazeteciliğin
tehlikeli ve masraflı bir uğraşa dönüştüğü ve giderek masa başında
yapıldığı günümüzde muhabirin ve muhabire dayalı gazeteciliğin değeri
katbekat arttı.
O yüzden geçen hafta alana çıkan, bize olayları içeriden yazan muhabirlerimizle gururlanıyoruz:
Ceyda Karan, IŞİD’in elinden kurtarılan Şengal’e girdi ve bize bu hayalet şehirden son haberleri verdi.
İlhan Tanır, Gaziantep’te yıllar önce tanıştığı, sonradan IŞİD’de komutanlık yapan bir Suriyeliden örgütün sırlarını öğrendi.
Paris’te Süleyman Tosunoğlu, Fransız başkentini kana bulayan canlı bombanın yaşadığı mahalledeydi.
Alican Uludağ’ın haberinden, aynı örgütün, İstanbul’u kana bulamak için hazırlık yaptığını ve Suriye’den canlı bomba ısmarladığını öğrendik.
Bu arada Damla Yur, Suriye savaşının yollara döktüğü mültecilerden trajik çocuk öyküleri damıtıyor, Pınar Öğünç, Kırşehir’de baskılara, baskınlara boyun eğmeyen bir kitabevi sahibinin direniş öyküsünü yazıyordu.
Cumhuriyet, haber neredeyse orada olmaya, size birinci elden tanıklıklar sunmaya devam edecek.
Hepinize iyi haftalar.
Can Dündar/Cumhuriyet
Yorum Gönder