Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Can DÜNDAR ile gazetenin Ankara temsilcisi Erdem GÜL, MİT tırlarının silah taşıdığı görüntülerin gazete manşetinden yayınlanması haberine dayalı olarak haklarında açılan soruşturma nedeniyle İstanbul Çağlayan Adliyesinde bugün (26/11/2015) savcı tarafından sorgulanmalarını müteakip tutuklanmaları istemiyle sevk edildikleri Sulh Ceza Hakiminin aldığı kararla tutuklanarak cezaevine konuldular.
Biz burada, adı geçen gazetecilerin, halkın haber alma özgürlüklerinin gereği olarak, bir gazeteci sıfatıyla basın özgürlüğü çerçevesinde yayınladıkları bu haber nedeniyle Türk Ceza Kanununa göre savcı tarafından üzerlerine yüklenen suçları işlemiş olup olmadıklarını tartışacak değiliz.Ortada,gerçekten suç oluşturan bir eylem var mıdır, yok mudur, yapılacak olan yargılama sonunda ortaya çıkacaktır.
Bu aşamada üzerinde titizlikle durulması, demokrasi adına düşünülmesi ve altının kalın çizgilerle çizilmesi gereken husus;bugün itibariyle, ülkemizdeki yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tamamen yok olduğu ve yargının tamamen siyasallaştığı, Anayasamıza göre Türk Milleti adına tarafsız bir şekilde yürütülmesi gereken yargı faaliyetinin ve Türk yargısının, artık birilerinin telkin ve talimatlarına göre iş yapan bağımlı kuruluşlar haline getirildiği gerçeğidir.
Bir hatırlayınız, bugün tutuklanan Gazeteciler Can DÜNDAR ve Erdem GÜL bu haberi yaptıktan sonra aradan yaklaşık altı ay gibi uzun bir süre geçmiştir.Bu haberin yapıldığı tarihlerde, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey çok kızmış ve bunun hesabının sorulacağını, bu gazetecilerin hesap vereceklerini, açık bir şekilde ifade ederek, bu haberi yapan gazteciler hedef gösterilmiştir.
Bunun üzerine adı geçen gazeteciler hakkında harekete geçen savcılar inceleme başlatmışlar, ancak, 7.Haziran seçimlerine çok az bir zaman kaldığı için, siyasal ortam ve koşullar uygun bulunmamış olacak ki, soruşturma adeta uykuya yatırılmış,üzerine bir şal örtülerek seçim sonuçları beklemeye alınmıştır.
7.Haziran seçimlerinden, Tayyip Bey ve partisi AKP'nin güç kaybederek çıkması ve tek başına iktidardan düşmeleri nedeniyle, koşullar yine elvermediğinden Can DÜNDAR'ın üzerine gidilememiş ve soruşturmanın bırakıldığı uyku haline dokunulamamış, soruşturma uyutulmaya devam edilmiştir.
Koalisyonun kurulamaması ve Tayyip Bey'in seçimlerin 1.Kasımda yenilenmesi kararı almasından sonra, 1.Kasımda yapılan seçimlerde AKP'nin %49 oy alarak yeniden tek başına iktidar olarak eski gücüne kavuşması ve yeni AKP hükumetinin kurularak iş başı yapması üzerine,soruşturma uykudan uyandırılmış ve Can DÜNDAR'dan hesap sorulması ve defterinin dürülmesi için uygun bir gün kollanırken, iktidar tarafından, MİT Tırlarıyla kendilerine silah değil insani yardım gönderildiği iddia edilen Türkmenlerin Rus uçakları tarafından bombalanmaları ve tam bu esnada hava sahamızı ihlal eden bir Rus savaş uçağının angajman kurallarına göre düşürülmesi üzerine, MİT Tırlarıyla gönderilen malzemelerin yeniden gündeme geldiği günlere denk getirilerek, Can DÜNDAR ve Erdem GÜL; 26/11/2015 günü Çağlayan Adliyesine çağırılarak sorgulanmışlar ve zamanlaması manidar olan bugün, yasal koşulları olmadığı halde, usul yasaları ihlal edilerek, siyasal bir kararla tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.
Evet, ülkemizin tanınmış ve saygın iki Gazetecisi olan Can DÜNDAR ve Erdem GÜL'ün tutuklanmalarını gerektiren ve haklı kılan hiçbir yasal neden yoktur.
Haklarında suçlu olduklarına dair yeterli suç şüphesi veya kanıt olsa dahi, tutuklanmaları için bu tek başına yeterli değildir.Suç işlediklerine dair haklarında yeterli suç şüphesinin bulunması, tutuklamanın olmazsa olmazı olan ön koşuludur.Bu ön koşula ilaveten, kaçma ve/veya delilleri karartma şüphesinin de bulunması zorunludur.
Şüpheli gazeteciler, tutuklandıkları suça ilişkin haberi yapalı altı ay gibi uzunca bir zaman geçmiş ve kaçmamışlardır.Gazetecilik görevlerine devam etmişler, zaman zaman da televizyonlara çıkarak tartışma proğramlarına katılmışlar, sorguya çağırıldıkları bugün de kaçmayarak tıpış,tıpış Çağlayan Adliyesine giderek ifade vermişlerdir.Artık, kaçma şüphesi diye bir tutuklama koşulu söz konusu değildir.Kaçmadıklarını, kaçmaya niyetli de olmadıklarını ve kaçmayacalarını,altı aydan bu yana sergiledikleri tavırlarıyla açık ve net bir şekilde ortaya koymuşlardır.
Can DÜNDAR ve Erdem GÜL hakında yapılmakta olan soruşturmada, bundan sonra, adı geçen şüphelilerin karartma şüphesinin bulunduğu toplanacak bir delil de mevcut değildir.Yaptıkları haber ortadadır, o haberin yer aldığı gazete ellerindedir.İfşa edildiği ve gizli ve devlet sırrı olduğu iddia edilen bilgi ve belgeler,devlet arşivlerinde olup,toplanacak ve dolayısıyla karartılacak bir delil olmadığı için, şüpheliler tarafından delillerin karartılması şüphesi de asla söz konusu değildir.
Kaldı ki, bizim hukuk sistemimizde, mecburi tevkif(tutuklama) kurumu yoktur.Tutuklamanın yasal koşaulları olsa dahi, yargıç tutuklama kararı vermeyebilir.Yasa,tutuklama koşullarını saydıktan sonra,bu koşulların varlığı halinde şüpheli veya sanık tutuklanabilir demektedir, tutuklanır diyerek hakimi bağlamamaktadır.
Tutuklama bir tedbir olup, asıl olan tutuksuz yargılanmaktır.
Bizim Ceza Muhakemesi Yasamızda yer alan, her türlü kötülüğün ve keyfiliğin baş nedeni olan ve kişilerin haksız bir şekilde tutuklanmalarına gerekçe yapılan, kötü niyetli hakimler tarafından,verdikleri yasa dışı ve haksız tutuklama kararına yasal dayanak gösterilen, yasada yer alan ve adına katalog suçlar denilen bazı suçlardan yargılanan kişilerin, kaçacakları ve/veya delilleri karartacakları şüphesinin, yani tutuklama nedenlerinin var sayılabileceğine ilişkin karine getiren çağ dışı hüküm dahi, Can DÜNDAR ve Erdem GÜL'ün tutuklanmalarını haklı gösteremez.Zira, tutuklamaya ilişkin katalog suçlarda dahi, tutuklama nedenleri var sayılabilir denmekte ve hakime taktir yetkisi verilmektedir.Katalog suçlarında dahi, şüphelilerin özel koşullarına göre,yargıç tutuklama nedenlerinin var olup olmadığını taktir etme hak ve yetkisine sahiptir.
Yazımızı bitirirken şu soruyu sormakta yarar görüyoruz.
Can DÜNDAR ve Erdem GÜL, tutuklanacak kadar ağır bir suç işlemişlerse, bu savcı ve hakimlerimiz altı ay süreyle niçin beklemişler ve görevlerini savsaklamışlardır? Türk Milleti adına yetki kullanan savcı ve hakimlerimize bu soruyu sormak ve cevabını istemek, en doğal hakkımızdır.
26/11/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder