Lider, daima doğruları uygulayan kişidir…
Lider, etrafını evet efendimcilerle doldurmayan kişidir…
Lider, aydın, çağdaş, demokrat olan kişidir…
Lider haklı bir davada kendisine direnenleri takdir eden kişidir…
Lider, Mustafa Kemal Atatürk’tür…
İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay ve Refet Bele Kurtuluş Savaşının unutulmaz kahramanları olup, iş kuruluş ve devrimleri uygulama aşamasına gelince, İsmet İnönü hariç hepsi Mustafa Kemal Atatürk’e itiraz ettiler…
Atatürk, Kurtuluş Savaşını taçlandırmak için devrimlerin gerçekleştirmesini doğru bulduğundan, ayak uydurmayan kahraman silah arkadaşlarıyla yollarını ayırdı…
Tüm dünya ülkelerinin lider olarak kabul ettiği Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamını kaleme alan tarihçiler ortak bir paydada birleşmişlerdir…
Bu ortak payda, Atatürk’ün, kuruluş aşamasında kendisine ayak uyduramayıp devrimlerden ödün verenleri ve evet efendimcileri yanında barındırmadığı gerçeğidir…
Örneğin;
Atatürk’ün kurduğu sofrada, hocası olan Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet, “kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini” belirttir ve bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyler…
Sofrada bulunan Dr. Reşit Galip söz alır…
“Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi, bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda yaşayamazlar. İnkılâplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz.” Der…
Sofra gerilir. Atatürk, hocası da olan vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmaz. “Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız” der...
Ama Reşit Galip alttan almaz. “Af buyurunuz Paşam! Bu, inkılâp ve zihniyet meselesidir. Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılâpları zedeleyeceği icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez. Devrimci devrimcidir. İnsanlar bir yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis’te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak hatadır.” Der…
Atatürk, “Yoruldunuz, buyurun biraz istirahat edin” diyerek kibarca Reşit Galip’e sofrayı terk etmesi imasında bulunur…
Reşit Galip’in yanıtı çok serttir. “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır.” Der…
Bu öykü çok uzundur burada keserek…
Bu söylemin şimdiki liderler karşısında söylendiğini varsayarsak olacakları düşünmek bile istemiyorum…
Peki, Atatürk ne yapmıştır?
Atatürk, Reşit Galip’i mağdur etmek öyle dursun, Milli Eğitim Bakanı yaparak ödüllendirmiştir…
Bunları neden yazıyorum?
Son yıllarda ülkemizde evet efendimcilerin dokunulmaz hale geldiğini ve bunun nedenlerini sormak için yazıyorum…
Havuz medyasından Star gazetesi yazarı Cem Küçük’ü artık tanımayan yoktur…
Sırtını iktidara dayamış bu zat gelene, gidene tehditler savurmakta, meslektaşları gazetecileri işinden etmekte ve hakkında hiçbir işlem yapılmamaktadır…
Medyaya yansıyan habere göre son söylemi şöyle:
Aydın Doğan’a liste verip “Bunları kovmazsan bedelini ödersin. Seninle ilgili kararı ona göre vereceğiz” demesi çok şaşırtıcıdır…
-Bu söylemde, “Seninle ilgili kararı ona göre vereceğiz” derken bu konuda yetkili kişi midir?
-Bu söylem, basın özgürlüğüne ve etiğine aykırıdır…
-Aydın Doğan’ı, basın yoluyla tehdit etmesi suçtur…
-Cumhuriyet Savcıları bu konuda ne düşünüyorlar?
-Bu gücü kimden almaktadır?
-Muhalif yazı yazan gazeteciler, işini kaybederken, bu zatın dokunulmazlığı mı vardır?
Merak içindeyim…
Bu soruları somut yanıt verecek bir lider arıyorum?
06.11.2015
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder