Dört yazıdan
çıkaracağımız netice, Erdoğan Türkiye’yi yarı başkanlık veya başkanlık
sistemine döndürerek ülkenin rejimini değiştirmeyi hedefliyor.
Sayesinde dış politikalarımız ile çevremizde dostumuz kalmamıştır.
Üstüne üstlük iç ve dış siyasette büyük gerilimler yaratmıştır.
“Cumhurbaşkanı
olmak için 4 yıllık fakülte mezunu olmak gerekirken, diploması halen
tartışılmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan’da bir cumhurbaşkanında olması gereken
beceri ve donanım yoktur. Çünkü Parlamenter demokraside cumhurbaşkanı tüm
milleti kucaklayacak, devletin organları arasında uyum sağlayacak, dünyayı
algılayacak, Türkiye’yi dünyada temsil edecek niteliklere sahip olmak
zorundadır.( Kendisi henüz seçilmeden taraflı davranacağını ilan etmiştir.)
"Otoriter
yanları, diktatörlük özlemleri, sert ve kaba üslubu iyice ayyuka çıkan Erdoğan
ayrıca 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddiaları üzerine istifa eden 4 bakanı
bağrında saklayan ve kendisi hakkında çıkan iddiaları ispatlayamamış bir
görünümdedir. Bu durumda cumhurbaşkanı olması sakıncalı olduğu için
cumhurbaşkanı olmamalıdır.
Başbakan Suriye ve
Filistin’de akan kanların da dolaylı olarak
sorumlusudur. Bundan ötürü cumhurbaşkanı olmamalıdır.
Yüzlerce, binlerce
nedeni sayabiliriz.
Ayrıca:
Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve
Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir ve göreve başlarken şöyle
yemin eder:
Cumhurbaşkanı sıfatıyla,
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin
bölünmez bütünlüğünü,
Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma,
Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye,
ATATÜRK İLKE ve İNKILAPLARINA ve LAİK CUMHURİYET ilkesine
bağlı kalacağıma,
Milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması
ülküsünden ayrılmayacağıma,
Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek
ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle
çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine
ant içerim.
Bu yemine sadık kalmayacağını, bunu yaptığı icraatlarla ispat etmiş bir
insan, asla cumhurun başı olmamalıdır.
Son
Not: Sevgili
yoldaşlarım:4 no lu yazımda GEZİ şehitlerimiz arasında Lice’de yapılan karakolu
kendi düşüncesi içinde demokratik hakkı olarak protesto ederken öldürülen
Medeni Yıldırım kardeşimizi de yanlışlıkla yazmışım.
Bazı arkadaşlarımdan bu konuda eleştiri aldım. Onun adının diğer
şehitlerimizle birlikte yazmam onları haklı çıkarabilir. Hata yapmışım özür
dilerim. Elbette ikisi de ayrı olaylardır.
İki olayı
birleştiren bir kavram vardır ki o da devlet terörüdür.
Yaptığı iş (Taş
atmak) yanlış olabilir ama netice olarak silahsızdı ve bu 18 yaşındaki genç
sırtından vurularak öldürüldü. Benim yazıdaki amacım devlet terörünü
ortaya koymaktı. Ancak, sırf Kürt olduğu için ayırım yapmak ırkçılıktır.
Taşa taşla
mukabele etmek yerine, kişileri anlamaya çalışmalı, dinlemeli ve ONLARI YÖNLENDİRENLERLE MÜCADELE ETMELİYİZ.
Bu da her ulusalcı vatandaşın görevidir. Biz Kürtler ve Türkler olarak yüz
yıllardır bir arada yaşayan bir ulusun bireyleriyiz. HATAYA HATA İLE CEVAP
VERİRSEK O ZAMAN NEYİ ÇÖZÜMLEYEBİLİRİZ Kİ?
Saygılarımla, esen kalın.
Tünay Süer
Yorum Gönder