Son günlerde Başbakan Recep Bey, yeniden kurtuluş savaşı, yeni Türkiye söylemlerini adeta Cumhurbaşkanlığı propagandasının sloganı haline getirdi.
Recep Bey bir taraftan barış, kardeşlik ve herkesi kucaklamaktan bahsederken, diğer taraftan savaştan bahsediyor. Bu çelişki niye?
Ülkemiz savaşta olmadığına göre savaş tamtamlarını çalmanın nedenini anlamaya çalışıyorum.
Başbakan, her ne kadar kardeşlik ve herkesi kucaklamaktan bahsediyorsa da, hepimiz biliyoruz ki yurttaşları bizden, sizden diye ikiye ayırmış, her konuşmasında bizden olanları kucaklayıp kardeşlerim diye bağrına basarken, sizden olanları en sert şekilde ve avazı çıktığı kadar bağırıp çağırarak topa tutmaktadır.
Acaba yeniden kurtuluş savaşı sizden olanlara karşı mı?
İktidarda bulunduğu 11 yıl boyunca, bu gün paralel yapı, çete, haşhaşi diye suçladığı ve 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarına kadar birlikte birçok kuruma kumpas kurarken el üstünde tuttuğu, cemaat mensuplarına söylediğini bırakmamakta ve inlerine inip dağıtacağını söylemektedir.
Acaba yeniden kurtuluş savaşı paralel yapıya karşı mı?
Laik Cumhuriyeti dönüştürerek, gerçekleştirmek istediği düzene karşı çıkan muhalefet partilerini, yakışmayan bir üslupla eleştiren, aşağılan, hakaret eden söylemlerine bakılırsa,
Acaba yeniden kurtuluş savaşı muhalefete karşı mı?
Gezi olaylarında her kesimden yan yana gelen, büyük bir dayanışma örneği ile iktidarın olumsuz uygulamalarını protesto eden ve halkı bilinçlendirmek isteyen gençlere karşı mı?
Yoksa yeniden kurtuluş savaşı, düşman Esed’e, van münit çektiği İsrail’e, sınırlarımıza dayanan ve adam boğazlayan IŞID’a (bunu yapmaz ya) karşı mı?
Tam bilemedim.
Yazdığım seçenekleri göz önünde tutarak veya aklınızdan geçen başka seçenekleri de değerlendirerek yorum yapmak sizden.
Bildiğim ise Başbakan, taklit etmekle Mustafa Kemal Atatürk olacağını sanıyor.
Mustafa Kemal Atatürk gibi olmak için dünya lideri olarak iki asra (20,21) damgasını vurmak, hiç unutulmamak ve gidişinden bu yana 76 yıl geçmesine karşın, artan bir sevgi ile sevilmek gerekir.
Başbakan, bunları başarabilir mi? Olmaz duaya âmin demem.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a, oradan Amasya’ya, Erzurum’a, Sivas’a giderken iki amacı vardı.
Birincisi, emperyalistler tarafından işgal edilen yurdunu kurtarmaktı.
İkincisi, o an yalnız kendisinin bildiği, kurtuluştan sonra kuruluş aşamasında Cumhuriyeti ilan etmek ve peşi sıra devrimleri gerçekleştirmekti.
Her iki amacını da gerçekleştirmeyi başardı.
Başbakana soruyorum,
Samsun’a, oradan Erzurum’a giderek yeniden Kurtuluş Savaşını ilan etmekteki amacınız nedir?
Yoksa açacağınız yeniden Kurtuluş Savaşıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün kazanımlarını bitirmek ve laik Cumhuriyeti dönüştürmek mi istiyorsunuz?
Gelelim yeni Türkiye sevdanıza;
19 Mayıs 1919’u başlangıç alırsak, Başbakanın eski Türkiye diye nitelendirdiği, Kurtuluş savaşının yengi (zafer) ile sonuçlanması ve 600 yıllık Osmanlı imparatorluğunun külleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetidir.
Laik Cumhuriyetle birlikte;
-Ümmetten –Ulusa, Hilafetten – Demokratik ve Laik rejime, Tebaadan- Yurttaşa, Cemaatten- Topluma, Seçkin sınıftan – Bizzat halkın iradesine geçilmiştir.
-Padişahlık ve Halifelik kaldırılmıştır.
-Latin harfleri ve alfabesi kabul edilmiştir.
-Eğitin Birliği Yasası kabul edilmiş ve çağdaş eğitime geçilmiştir.
-Şapka Yasası kabul edilmiş, fes terk edilmiştir.
-Kadınlar çağdaş giyime kavuşturulmuş, seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
-Kadın, erkek eşitliği sağlanmıştır.
-Tekke ve zaviyeler kapatılmıştır.
-Egemenliğin kayıtsız ve koşulsuz halka ait olduğu benimsenmiştir.
Bu liste uzayıp gitmektedir. Bu kadarı ile yetinmek istiyorum.
Başbakan, laik Cumhuriyetin kazanımları olan bu değerlerin oluşturduğu Türkiye’yi, eski Türkiye diye nitelendirdiğine göre bunların hangisinden vazgeçerek, yeni bir Türkiye kuracaktır.
Yeni Türkiye’yi yurttaşlara kabul ettirmek için, yapacaklarını, laik Cumhuriyetin birer köşe taşları olan bu değerlerin hangisinden vazgeçeceğini, hiç bir yoruma gerek duyulmaksızın net bir şekilde açıklamak zorundadır.
Aksi halde Cumhuriyet öncesi rejime dönme algısı yaratmış olacaktır.
Zaten ufukta görünende odur.
Buda çok tehlikeli bir algı olur.
Söylemesi benden….
21.07.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet savcısı
Yorum Gönder