Eksikliğini çekiyoruz. Anıtsal anlatımlı sözleri severim. Aradan aylar, yıllar geçse de değerine değer katan sözleri demek istiyorum. Yirmi dört ayar altın gibidir onlar. Anıtsal sözler güneşe benzerler; kesintisiz ışık saçarlar.
Cumhuriyetin ilk yılları. İstanbul’dan Ankara’ya gelen tiyatro oyuncuları oyun sonrası Çankaya’ya çıkarlar. Ayrılırken Mustafa Kemal’in elinin öpülmesi istenir. Mustafa Kemal’in yanıtı şu olur: “Hayır, sanatkâr el öpmez. Sanatkârın eli öpülür.” Önce bu sözü söyleyenin eli öpülmeli. “Söze bakarım söz mü diye, söyleyene bakarım, adam mı diye” Mevlana’yı da böylece analım.
Sokrates, MÖ 469-399 yılları arasında yaşamış önemli bir bilgedir. O, “Ben ne Atinalıyım ne de Grek; ben bir dünya yurttaşıyım” diyor. İki bin beş yüz yıl önce yaşamış biri böyle düşünüyor. Bir de bize ve çevre ülkelere bakalım. Mezhepler bile geride kaldı. Şimdi tarikatlar dönemi. Nereden nereye gelmişiz?
Gandhi, bizi bize söylüyor. Şiddetin köklerini şöyle sıralıyor: “Çalışmadan elde edilen zenginlik… Ahlaktan yoksun ticaret. İnsanlıktan yoksun bilim. Özveriden yoksun tapınma. İlkeden yoksun politika.” Yanlış diyen çıkar mı?
Şiirdir bizim kolumuz, kanadımız. W.H.Auden ufacık dörtlüğüyle uçmamızı sağlıyor: “Ozan, doğrudan şaşma/ Üstüne çökse de gece/ Susturulmaz sesinle/ Yönelt bizi sevince…” Yetmez mi? Molière ustanın görüşü pek yalın: “İnsanlığın bütün kötülükleri, tarih kitaplarını dolduran bütün felaketler, bütün politik budalalıklar, büyük önderlerin bütün başarısızlıkları dans etmeyi becerememekten kaynaklanmıştır.”
Antisthenes’in ileri görüşlülüğünü gel de kıskanma: “Dalkavuklar arasında kalacağına kargalar arasında kal, daha iyi. Çünkü kargalar leş yerler, dalkavuklar ise insanı diri diri yiyip bitirirler.”
Tok sesiyle Mark Twain konuşuyor: “Cesaret, korkuya karşı koymaktır, korkuyu yenmektir, korkusuzluk değil.”
Bernard Shaw öne çıkıyor: “Yumruğuna karşılık vermeyenden kork. Ne seni bağışlar, ne de senin kendini bağışlamana izin verir.”
Tüm ağırlığıyla Dostoyevski ortada yerini alıyor: “İnsanoğlunun istediği, bağımsız seçimden başkası değildir. O bağımsızlık neye mal olursa olsun ve nelere yol açarsa açsın.”
Biz de tam bunları istiyoruz. Anıtsal anlatımları ne çok özledik.
Nusret Ertürk /Cumhuriyet
Yorum Gönder