O, kurduğu Cumhuriyet ve yaptığı devrimlerle insanlık tarihinde eşsiz bir yerdedir.
Osmanlı’da gerileyişin ve çöküşün nedenlerine bakınca teknolojik ve bilimsel ilerlemeyi ıskalaması öne çıkar.
Yaşama dair her alanda olduğu gibi askeri yapılanmada da çağın gereklerine ayak uyduramayan Osmanlı çökerken akılcı bir atılımla 1848 yılında Mekteb-i Harbiye’yi kurarak ordusunu modernize etmeye çalışmıştır.
O tarihe kadar alaylı diye tabir edilen bazen okuma yazma dahi bilmeyenlerin paşa yapıldığı sistemin yerine mektepli subaylar komuta kademesine geçmiştir.
Harbiyeli subaylar orduda göreve geldikten sonra Plevne’den Yemen’ne, Galiçya’dan Çanakkale’ye tarihte eşine az rastlanan askeri taktik ve başarılar gerçekleşmiştir.
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı komutanları aynı zamanda birer Harbiyeli’dir.
Sakarya, 1. ve 2. İnönü, Dumlupınar ve Büyük Taarruz’a komuta edenler Harbiye’de yetişmiş vatan ve bağımsızlık için canlarını feda edecek eğitimi almış komutanlardır.
Şimdi bir kararname ile Harbiye kapatılıyor.
Gazete haberlerinde yüzlerce kez meslek ilkeleriyle bağdaşmayan doktor haberleri okuduk fakat Tıp Fakültelerini kapatmak aklımızdan bile geçmedi.
Kendilerine emanet edilen çocukları taciz eden cami hocalarını duyunca İmam Hatip okullarını kapatmayı hiç tartışmadık.
Ve en son darbe sürecinde görevden el çektirilen binlerce hakim ve savcı varken Hukuk Fakülteleri’ni kapatmak gibi bir düşüncemiz olmadı.
Türkiye çok tehlikeli süreçlerden geçerken Harbiye’yi kapatmak kendi ayağına değil kendi kafasına kuşun sıkmak gibidir.
Yetiştirdiği binlerce vatansever subayla bölgesin en önemli caydırıcı unsurlardan biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni iğdiş etmeyin.
TSK içindeki paralel yapı ve benzeri unsurları kesinlikle ve zaman geçirmeden temizlemek zorundayız ama Harbiye’nin kuruluş felsefesine ve tarihi misyonuna dokunmamalıyız.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları gibi tarihin akışını değiştiren subaylar yetiştiren Harbiye’ye kıymayın efendiler.
Yılmaz Özdemir
Yorum Gönder