Diyanet İktidarın Arka Bahçesi Midir?
AB Ülkelerinin Hiç Birinde Diyanet Diye Resmi Bir Kurum Yoktur, Kapatılmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hakkında, Diyanetin bazı uygulamaları ve fetvaları hakkında çeşitli eleştirel yazılar okumuşsunuzdur. Fakat bu gün interneti tararken, bir sosyal paylaşım sitesinde Başkan Görmez’in resmi ile birlikte bir mesajını okuyunca inanının çok üzüldüm, dehşete kapıldım. O paylaşım sitesinde aynen şöyle yazıyordu:
“- 19 Mayıs 1919 da ülkemiz ve dinimiz için faydalı bir olay yaşanmamıştır. Putperestlerin bayramıdır”.
Cumhuriyet Tarihinde hiçbir Diyanet İşleri Başkanlarının söylemediğini söyleyen Başkan Görmez’in bu sözleri insanı dehşete düşürüyor, umarım yanlışlık vardır.
Aynı paylaşım sitesindeki bu yazının altında bir vatandaşımız da bir tepki olarak aynen alıyorum, şunları yazmış:
“-Bizim Gibi Putperestlerin Vergileri İle Maaş alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez O zaman Derhal İstifa Etmelidir. Haramdır”.
Ne dersiniz, Diyanet İşleri Başkanı’nın böyle söylenmiş sözüne karşı siz de aynı tepkiyi göstermez miydiniz? Bu sözler, İstanbul Padişahı ve Halifesinin Kuvayi Milliye aleyhinde, ne ki idamını isteyen fetvasını hatırlatıyor.
Düşününüz, 600 yıllık Osmanlı çağa ayak uyduramadığı için cehalet ve bilimsizlikten battı; bizzat son padişah Vahdettin tarafından, “aman Paşa bu memleketi ancak sen kurtarabilirsin” diyerek Mustafa Kemal’i Samsun’a-Anadolu’ya gönderdiğini hepimiz biliriz. Gerçekten de Türkiye’de ilk kez 2016 bilim-kimya dalında Nobel alan bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar’ın dediği gibi, “500 yıldır İslam Dünyasının bilime hiçbir katkısı yoktur”, zaten Osmanlı bilime ilgisiz kaldığı için batmıştır.
Yıkılan koskoca Osmanlı İmparatorluğunun enkazından yepyeni bir Cumhuriyet- TC devleti oluşturmak için, işgal altındaki vatan topraklarını, vatanı kurtarmak için çetin bir mücadele başlatan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu vatanı kurtarma mücadelesi 19 Mayıs 1919 da başlamıştır. Bu tarih, Kurtuluş Savaşımızın başlama yılı kabul edilerek bir önemli simge olduğu için en onurlu tarihtir, onun için bayram olarak kutluyorduk.
Bir bakıyorsunuz, devletin başındaki kişi de, “19 Mayıs 1919 dan sonraki tarihi tanımıyorum” diyebiliyor. İhanete varan bu sözler, Türk Ulusu’na yapılan en büyük saygısızlıktır. Bir Diyanet İşleri Başkanı böylesine, onurlu bir tarihimizin başlangıcı olan “19 Mayıs 1919” kötülemek şöyle dursun, “putperestlerin bayramıdır” demesi ne kadar acı bir şey. Kuvayi Milliyeciler ve Mustafa Kemal hakkında son Osmanlı İstanbul Şeyhülislamının ölüm fermanını anımsatan bu sözler, her Türk’ü incitir.
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın 19 Mayıs 1919 u ve sonraki tarihi yadsıyan sözleri söylerken, hemen onun paralelinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in böylesine dini simgelerle kötülemesini görünce, “Diyanet İşleri Başkanlığı AKP-RTE iktidarının arka bahçesi midir” diye söylenen sözü biz de tekrar etmek zorunda kalıyoruz. Madem Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez böyle dini de kullanarak, iktidarın izi ve çizgisinde giderken, “putperest” falan demesi karşısında biz de diyoruz ki, “hoca hoca altına verilen o zırhlı mercedesin hatırına mı böyle davranıyorsun ” demekten kendimizi alamıyoruz.
Şimdiye değin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde kuşaktan aşağı fetvalar vermesini yadırgıyorduk ama böylesine Türk Ulusu’nun en onurlu gününü Başkan Görmez’in kötüleyen söz söylemesi yüreğimizi yaralıyor.
Diyanetin bir ölü üzerinden yaptığı müthiş yanlışı, intikamcı, kinci tavrını, Sözcü’de yazan Sayın Emin Çölaşan’ın 9.8.2016 günlü “Bir Mitingin Ardından” adlı yazısından alıntı yaparak dinimize yakışmayan halini örnek verelim:
“Gökhan Açıkkolu isimli bir öğretmen 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından ayın 16 sında gözaltına alınıyor. Gözaltı sürecinin ikinci haftasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde fenalaşıyor, kaldırıldığı hastanede ölüyor.
Cenazenin İstanbul'da gömülmesine izin verilmiyor.
Ailesi naaşını Konya'ya taşımak için cenaze aracı istiyor, o da verilmiyor. Bu durumda cenaze, ailesi tarafından sağlanan bir araçla Konya'ya götürülüyor.
Cenaze namazı kılınacak, bu kez de Konya'da hiçbir imam kabul etmiyor.
İmam olmayınca öğretmenin cenaze namazını mahalleden biri kıldırıyor ve bir mezarlıkta imam olmadan toprağa veriliyor. Mezarlığa yakınları dışında kimsenin girmesine izin verilmiyor”. Çok yazık ve ayıp, bir vebalıyı mı defnediyorsunuz.
Diyanet İşleri Başkanlığı daha önce de, “öldürülen darbecilere sela, teçhiz, tekfin ve cenaze namazı kılınması gibi din hizmetleri verilmeyecek” demişti. Zaten o ölünün yaşam hakkını bitirmişsin, böylesine intikamcı tavır dinen uygun olmasa gerek.
Gözaltına alınan her insan suçlumudur, daha hâkim karşısına çıkmamış, yargılanmamış, devletin himayesi altında gözaltında ölüyor (kim bilir o da nasıl öldü, öldürüldü mü) Diyanet ve Başkanı Görmez, siz yargıç mısınız da insanları böylesine peşin suçluyorsunuz, peşin cezalandırıyorsunuz. Kaldı ki cezası kesinleşmiş nice katillerin, dolandırıcı, vurguncu, hırsız, tecavüzcü, darbeci ve PKK'lı teröristlerin namazı kılınırken, nasıl oluyor da gözaltında ölen bir eğitimciye düşmanca tavır takınarak dini defin işlemlerine katılmadığınız gibi engelliyorsunuz. Bu nasıl din anlayışı, bu nasıl vicdan, bu nasıl kin. Din ve Diyanet, din adamı devlet yönetimine karıştıkça, laiklikten uzaklaştıkça başımıza daha nice FETÖ’lar daha nice irtica belaları gelecektir.
Atatürk’ün, dini kullanarak çağdaşlaşma yönünden ülkeye zarar verenler için şu sözünün ne kadar önemli olduğunu artık iyice anlamamız gerekir. “Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir”.(1923)
Kaynanaya şehvetten tutun da, çocuk yaşlarındaki çocukların evlenmesine kadar çeşit çeşit kuşaktan aşağı fetvalar veren Diyanetimiz, Başkan Mehmet Görmez, şunu bilesiniz ki, içine girmek için yıllarca mücadele ettiğimiz AB nin hiçbir ülkesinde Diyanet İşleri diye resmi bir devlet kurumu yoktur. Ayrıca bilesiniz ki, hiçbir AB ülkesindeki papazların, din adamlarının ne ki Suuidi Arabistan da bile imamların maaşlarını devlet ödemez. Türkiye’de Diyanetin bütçesini inceleyin, kaç bakanlığın bütçesinden fazla tutan bütçesi var. Maliyeyi kemiren, kalkınmamızı engelleyen kurumdur Diyanet. Diyanet, Osmanlıda her türlü yeniliğe, çağdaşlığa, icatlara karşı, Kuvaayyi Milliye’ye karşı fetvalarla karşı duran, ülkeyi gerileten, 19 Mayıs 1919 u yadsıyarak adeta şeyhülislamlık makamı gibi davranan Diyanet hemen kapatılmalıdır. AB normlarına uymayan bu yapı ile ülkemiz AB ye giremez. Diyanet çağdaş bir din kurumu olacaksa, laikliği de savunmalı, halkın inancını kemiren hurafelerle savaşmalıdır.
DEVLET ADAMI VE DİYANET KİNCİ İNTİKAMCI OLAMAZ
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan bile ikidebir “Meclis idamı onarsa ben de imzalarım” diyerek adeta Meclise telkinde bulunuyor, yasalardan, hukukumuzdan kalkmış olan idam barbarlığını öneriyor. Bu AB kapısında bekleyen bir devlete, devlet adamına yakışmasa gerek.
Hele “Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Uşak'ta halka hitap ederken bakınız, yasaların üstüne çıkarak intikamcılığını dışa vuruyor:
“Darbecileri öyle bir cezalandıracağız ki, bırakın idamı, gebersek de kurtulsak, diye yalvaracaklar. Bunları öyle deliklere tıkacağız ki, bir daha güneş yüzü göremeyecekler, insan sesi duyamayacaklar, ‘gebertin bizi' diye yalvaracaklar!” Aman Tanrım bu ne kin, bu ne intikam, binlerce kişinin katili APO için bile böyle söylenmemişti. Kaldı ki, AİHM sinin bir kararına göre, Abdullah Öcalan’ı Türkiye, Şubat 2025 yılına kadar tahliye etmek zorunda.
Bakan Zeybekçi’nin söyledikleri, modern bir hukuk devletinin söylediklerini değil, Ortaçağ'ın engizisyoncusunun işkencelerini hatırlatıyor
Sonuç olarak, Kuran-ı Kerim’de ayetlerle de yasaklandığı gibi, çağdaş dünyada devlet ve diyanet halka karşı kinci intikamcı tavır içinde olamaz.
Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/rahmi-turan/testi-kirilmadan-once-ben-ne-demistim-1346439/
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
Yorum Gönder