Bizzat Yaşadığımız Canlı Bir Mektup Hikayesi - Güner Yiğitbaşı

Bizzat Yaşadığımız Canlı Bir Mektup Hikayesi - Güner Yiğitbaşı
Medyada yer alan haberlerden, Ermenekte su altında kalan ve artık hayatlarından ümit kesilen 18 maden işçisinin, Ağustos ayından bu yana maaş alamadıkları için 40 gün ocağa inmedikleri ve sonunda, çaresizlikten o ölüm çukuruna inerek bu felaketle yüz yüze kaldıkları anlaşılmaktadır.

Tayyip Bey, felaket üzerine Ermenek maden ocağına gittiğinde, sular altında mahsur kalan maden işçilerinin, bu felaket öncesinde, maaşlarını dahi alamadıklarını öğrendiğinde, “Keşke bize bir mektup yazsaydılar” demiş.

Ne kadar acı, insan haklarına dayalı demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde uğradıkları mağduriyeti, güvensiz iş koşullarını duyuramayan işçilerimiz, Başbakana veya Cumhurbaşkanına durumu ileten bir mektup yazacaklarmış. Örgütsüz, sendikasız işçilerin çoğunlukta olduğu ülkemizde varılan son nokta, mektupla hak arama ve mektup demokrasisi. AKP'nin ileri demokrasi anlayışı, bu işte.

Siz, bakmayın Tayyip Bey'in keşke bize mektup yazsaydınız dediğine. İşçilerimiz, maaşlarını  alamadıklarını ve sair sorunlarını mektup yazarak Tayyip Bey'e bildirselerdi dahi, değişen hiçbir şey olmayacaktı. Bu mektup, dilekçe muamelesi görerek, büyük bir ihtimalle, Tayyip Bey'in etrafını saran dalkavuk bürokratları tarafından Tayyip Bey'e dahi iletilmeden, adet yerini bulsun diyerek, usul' en  ilgili birime havale edilecek ve sümen altı yapılacaktı.

Tıpkı, bizim bizzat canlı olarak yaşadığımız, aşağıda özetleyeceğimiz mektup hikayesi gibi.

Biz ve bizim gibi toplam otuz civarındaki emekli askeri hakim ve savcıyı ilgilendiren, onların, kendilerinden sonraki tarihlerde emekli olan, aynı hizmet ve rütbe kıdemindeki emekli askeri hakimlerden, ayda yaklaşık beş yüz lira daha az emekli maaşı almalarından kaynaklanan ve Anayasanın eşitlik kuralına açıkça aykırı olan mağduriyetlerinin giderilmesi için, Askeri Hakimler Yasasına bir geçici madde ilave edecek olan bir maddelik bir yasa teklifinin  verilerek meclisten geçirilmesi gerekiyordu.

Bu konuda, CHP eski İzmir Milletvekili sevgili dostum Bülent BARATALI bir yasa teklifi hazırlayıp Meclise sunmuş ve daha sonraki yasama dönemi için de tekrarladığı bu yasa teklifi, Meclisin ilgili komisyonlarında dahi görüşülmeden kadük olmuştu.

Son çare olarak; “biz milletin efendisi değil, hizmetkarıyız, biz sadece AKP'ye oy verenlerin değil, 76 milyonun iktidarı ve Başbakanıyız” diyerek hava atan ve avaz avaz bağıran zamanın Başbakanı Tayyip ERDOĞAN'ın bu beyanlarına inanmasak da,denize düşen yılana sarılır misali, belki tutar ümidiyle, bir maddelik yasa teklifinin Meclisten geçirilmesiyle sona erecek olan mağduriyetimizi ileterek yardımcı olması  için, yaklaşık üç sene önce, Tayyip Bey'e özel bir mektup yazdık.

Tayyip Bey'e yazdığımız ve mağduriyetimizi dile getirdiğimiz mektup da; çok şeffaf ve samimi davranarak, aynı zamanda köşe yazarı olduğumuzu ve günlük siyasal olayları değerlendiren makaleler yazdığımızı, yazdığımız makalelerin %99'unda AKP iktidarını ve kendisini eleştirdiğimizi, CHP'li olduğumuzu, ömrü hayatımızda bir kez olsun AKP'ye oy vermediğimizi, açık yüreklilikle belirttik.

Riya bizim kitabımızda yoktu, Tayyip Bey; madem ki, parti gözetmeksizin 76 milyonun Başbakanı idi, milletin hizmetkarıydı, parti farkı önemli değildi, samimiyetimizi ve riyakar olmadığımızı anlasın diye, muhalif kimliğimizi, tüm içtenliğimiz, dürüstlüğümüz ve samimiyetimizle ortaya koyduktan sonra, mağduriyet konumuzu, gerekçeleriyle kendisine izah ettik. Mağduriyetimizi giderecek olan bizzat  hazırladığımız yasa teklifi taslağını ve gerekçesini de, mektubumuz ekinde kendisine sunduk.

Bizim amacımız, bugüne kadar Milli Savunma Bakanı tarafından görmezlikten gelinen, çıkarılan onca torba yasa içine konulmayan bu sorunumuzla, Tayyip Bey doğrudan ilgilensin, Milli Savunma Bakanına veya bir AKP milletvekiline talimat vererek (Anayasaya aykırı da olsa, her zaman yapılan şey) bu yasa teklifini eline tutuşturmasını ve Meclise sunulmasını, kısa sürede bir torba yasa ile Meclisten geçmesini, kendi gözetiminde sağlaması idi.

Bu mektubumuzun, bizzat Tayyip Bey'in eline geçmesi için gerekli uyarı notlarını yazmış olmamıza rağmen, mektubun, bizzat Tayyip Bey'e sunulup sunulmadığından pek emin değiliz, ancak, aradan geçen üç beş ay sonra, Milli Savunma Bakanlığından bizim adımıza gönderilen ve sırası geldiğinde sorunumuzun çözümüyle ilgilenileceğini bildiren klasik bir cevap içeren resmi yazıdan, Başbakan Tayyip Bey adına, mektubumuzun dilekçe muamelesine tabi tutularak, Başbakanlığın bir yazısı ekinde, yasak savma bahanesiyle usul' en Milli Savunma Bakanlığına gönderildiğini öğrenmiş olduk.

Bizim, Tayyip Bey'e yazdığımız  mektubumuzun, usul' en havale edildiği Milli Savunma Bakanlığından, aradan geçen yaklaşık iki yıla ve bu arada çıkarılan bir çok torba yasaya rağmen, mağduriyetimizi giderecek olan bir maddelik yasa önerisiyle ilgili olarak en ufak bir çalışma yapılmamıştır.

Bu nedenle, yaklaşık iki ay kadar önce, bu sefer doğrudan Milli Savunma Bakanlığına aynı konuda yazdığımız ve bir vatandaş olarak kafa tutup hesap sorduğumuz dilekçemize verilecek olan cevabı beklemekteyiz.

Bu gerçekler karşısında, Tayyip Bey'in; “Biz, milletin efendisi değil, hizmetkarıyız, parti farkı gözetmeksizin 76 milyonun iktidarıyız” sözleri ile maaşlarını alamayan ve üstüne üstlük tonlarca suyun altında kalan ve muhtemelen hayatlarını kaybeden Ermenek Maden işçilerine yönelik olarak söylediği, “Keşke bize bir mektup yazsaydılar” sözünün, bir aldatmaca ve safsata olduğunu söylemek zorundayız.

02/Kasım/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget