Günümüzde, insan hak ve özgürlüklerine dayalı laik demokrasiyi nihai ve kalıcı bir amaç ve yaşam tarzı olarak benimsemeyen, laik demokrasiyi ve ilkelerini bir türlü içlerine sindiremeyen, demokrasiyi ve onun özgürlüklerini, laik ve özgürlükçü demokrasi karşıtı asıl ve nihai amaçlarını gerçekleştirebilmek için bir süreliğine araç olarak kullanmaya çalışan ve bir süreliğine araç olarak kullanmaya çalıştıkları bu demokrasiyi dahi beceremeyip yüzlerine ve gözlerine bulaştıran gerçek ve kalıcı diktatörler ve onların yandaşları tarafından diktatör olmakla suçlanan ve bu yolla itibarsızlaştırılmaya çalışılan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün; bir diktatör olmadığını, zamanın koşullarına göre diktatör gibi algılanan ve değerlendirilen bazı tutum ve davranışlarının; insan hak ve özgürlüklerine dayalı, çok partili ve laik demokrasiyi hedefleyen ve bu nihai ve kalıcı hedefe ulaşmak için de, o zamanın koşullarına göre yapılması gereken zorunlu davranışlar olduğunu izaha çalıştığımız, yaklaşık üç sene önce kaleme alınan 10/Kasım/2011 tarihli “BÖYLE DİKTATÖRE CAN KURBAN” başlıklı makalemizi, yeniden hep birlikte okumaya ne dersiniz? He diyorsanız, işte yazımız.
21/Kasım/2014
Güner YİĞİTBAŞI
BÖYLE DİKTATÖRE CAN KURBAN
Okumuşu, cahili, siyasetçisi, devlet adamı, gazetecisi, sözde bilim adamı her cenahtan bazı nankörler, Atatürk'ün diktatör olduğunu beyan ederek, sözüm ona Atatürk'ü halkımızın gözünde küçük düşürmeye çalışıyorlar.
Bu nankörler, Atatürk'ü diktatörlükle suçlayarak, bir tabuyu yıktıklarını zannediyorlar ve tabu olan Atatürk'ü dahi eleştirmek ve onu diktatör ilan etmek suretiyle, kendilerinde büyük bir güç ve cesaret olduğunu ve de ülkenin en demokrat kişileri olduklarını vehmediyorlar.
Türkiye Cumhuriyetini kuran ve Türkiye Cumhuriyetini bugünkü laik ve demokratik yapısına kavuşturan, tüm devrimleri gerçekleştiren üstün bir şahsiyet olan Atatürk, nasıl diktatörlükle suçlanabilir?
Amaç, bugünkü iktidara yağ çekip yaranmak ve birilerini, ikinci ve demokrat Atatürk olarak lanse etmeye çalışmak.
O birileri değil mi, hazıra konduklarını, Atatürk dönemine nazaran, ülkenin bugün ulaştığı yetişmiş insan ve ekonomik gücünü unutarak, dokuz yıllık iktidarları döneminde, tüm Cumhuriyet tarihimizde yapılandan daha çok iş başardıklarını haykırarak kendilerine pay çıkaranlar.
Evet, Atatürk, nihai hedefi ve amacı cumhuriyet ve çok partili laik demokrasi olan, bu nihai hedefe ve amaca ulaşmak için gayret sarf ederken önüne çıkarılan engelleri kaldırmak için, geçici olarak diktatörlüğü araç olarak kullanmak zorunda bırakılan bir diktatördü, Mustafa Kemal ATATÜRK, ülkemizi işgal eden emperyalist devletleri yenerek kurtuluş savaşından muzaffer çıkmış, milletin egemenliği ilkesini kabul ederek Türkiye Büyük Millet Meclisini açmış, Cumhuriyeti ilan ederek, Osmanlının küllerinden yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuş, hilafeti ve saltanatı kaldırmış, eğitim ve öğretimi laikleştirmiş ve daha bir sürü devrimi gerçekleştirmiş, ancak, karşı devrimcilerin, cumhuriyete, demokrasiye ve laikliğe baş kaldıran her hareketine karşı, devrimci kişiliğine uygun bir şekilde, gözünü kırpmadan, en radikal önlem ve tedbirleri uygulamaya koyabilmiştir. Çok partili demokrasiye geçiş denemeleri de karşı devrimcilerin girişimleri sonucunda başarısız kalmış ve bu hedefini de, en yakın silah ve çalışma arkadaşı İsmet İNÖNÜ gerçekleştirmiştir.
Tüm yaptıklarına, söylevlerine ve uygulamaya koyduğu tüm devrimlerine baktığımızda ve bunları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Atatürk'ü, nihai amacı ve hedefi demokrasi olmayan, gerçek anlamda ve kalıcı bir diktatör olarak değerlendirebilir misiniz?
Tabii ki hayır.
Bugün bakıyoruz, Atatürk dönemindeki demokrasinin yaşayıp gelişmesine engel teşkil eden olumsuz hiçbir koşul kalmamış, cumhuriyetin ve laik demokrasinin ilke ve gelenekleri oturmuş, buna rağmen, ülke bir korku imparatorluğu olmuş, demokrasi bir amaç olmaktan ziyade bir araç olarak görülmeye başlamış.
Bu geriye gidiş eleştirilecek yerde, bu geriye gidişi perdelemek ve haklı göstermek için, Mustafa Kemal ATATÜRK, marjinal bir kesim tarafından, devrimci ve demokrat kişiliğine saldırılarak, diktatörlükle suçlanır hale getirilmiştir.
Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, bu kendini bilmez nankörler, kadirşinas milletimizin gönlündeki ATATÜRK sevgisini asla yok edemeyeceklerdir.
Sevgili Atamızı, her yıl olduğu gibi, ölümünün 73. yıl dönümünde de minnetle ve şükranla anıyoruz.
10.Kasım.2011
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder