AKP, iktidara geldiği günden beri gündem değiştirmekte büyük başarı sergilemektedir…
Son zamanların yolsuzluk savlarının yargı eliyle kapatılmaya çalışılmasının eleştirisi, Kaç-Ak sarayın kamuoyunda yarattığı rahatsızlık, barış sürecinin kapalı kapılar arkasından yürütülerek muhalefet ve yurttaşlara bilgi verilmediği eleştirisi, iktidarı rahatsız etmiş olacak ki acilen gündem değişikliğine gereksinim duydu…
Gündemi değiştirecek olaylar hemen bulundu…
-Dersim’le yüzleşmek…
-7 çalıştaydan sonra yıllardır bir türlü sonuç alınamayan Alevi açılımını yeniden başlatmak…
1937-38 yıllarında meydana gelen Dersim olaylarıyla, tüm arşivlerin açılması, tarafsız tarihçilerin bilgisine başvurulması koşuluyla elbette ki devlet yüzleşmelidir…
Ama amaç, asla Dersimle yüzleşmek değildir…
Amaç…
1-Rahatsız oldukları olayların gündemini değiştirmek…
2-Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, Dersim olayı suçlusu olarak göstermek…
Görsel medya tartışma programlarına çıkan kadrolu yandaşların, Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk’le sorunları olanların, yakın zamanda meydana gelen Kahramanmaraş, Çorum, Sivas ve Uludere (Roboski) olaylarını göz ardı ederek sadece 76 yıl önceki Dersim’e kitlenmeleri düşündürücüdür…
Hatta bazıları kendinden o kadar geçmektedirler ki Dersimde bir isyanın söz konusu olmadığını, tek parti döneminin iktidar partisi olan CHP’nin, durup dururken Dersime saldırarak büyük bir katliam yaptığını belirtmektedirler...
Bu söylemin, laik Cumhuriyet sayesinde kendilerini ifade edebilen ve büyük çoğunluğu laik Cumhuriyetten yana olan aleviler adına ve Alevi toplumunu temsil etme yetkisi olmayan, Alevi konuşmacılar tarafından dile getirilmesi büyük bir çelişki ve üzüntü kaynağıdır…
12 yıldır tek başına iktidar olan AKP’nin, bu güne kadar Dersimi hatırlamaması ve gündemi değiştirme malzemesi olarak kullanması da kabul edilemez…
El insaf, demekten başka söz bulamıyorum…
Dersim olaylarını kısaca özetlemeye çalışırsak…
Dersimde egemen olan bazı aşiret reisleri, ağalar ve seyitler, devlet egemenliğini kabul etmediklerinden, Cumhuriyet hükümetinden istekleri olmuştur…
1-İçimize karakollar yapmayacaksınız.
2-Kaza ve Nahiye merkezleri kurmayacaksınız.
3-Köprü ve yol yapmayacak, silahlarımıza dokunmayacaksınız.
4-Vergilerimizi önceden olduğu gibi pazarlık usulüyle vereceğiz.
5- Askere kimseyi göndermeyiz.
1923 yılında kurulan Cumhuriyet döneminde, 13 yıl boyunca Dersim egemenleri silahlı askeri güçle değil, barış elçileri ile ikna edilmeye çalışılmıştır...
Ne yazık ki bundan olumlu bir sonuç alınamamıştır…
Birçok hizmet götürülmüş, ancak bu çalışmalar da fayda etmemiş, yapılan yollar bozulmuş, karakollar ve köprüler yıkılmış, telefon hatları kesilmiş ve karakollardaki askerler şehit edilmiştir…
Dersimde 70’i aşkın aşiret olmasına karşın, egemenlerin yakın akrabalarından oluşan 6 aşiret (Rızan, Haydaran, Yusufan, Kureyşan, Abbasuşağı, Bahtiyaruşağı) isyanı başlatmıştır…
İsyanı başlatanlar ve devam ettirenler, dersim halkı değil, feodal yapı egemenleridir…
1937 de başlayan bu isyan, Atatürk’ün bilgisi dâhilinde askeri güç kullanılarak bastırılmış ve elebaşları yargıya teslim edilmiş ve gereken cezalar verilmiştir…
Atatürk, hiçbir zaman sivil halka zarar vermeyi düşünmemiş, amaç devlet egemenliğini tanımayan feodal yapının çıkardığı isyanı bastırmaktır…
Bu harekâtta çarpışmalar aşamasında her iki taraftan kayıplar olmuşsa da, özel olarak sivillerin öldürüldükleri konusunda bir sav bulunmamaktadır…
Buna karşın, isyan hareketleri durmamış ve Atatürk hasta yatağında iken 1938 tarihinde yeniden askeri güç kullanılarak isyanın bastırılması emrini onaylayan Başbakan Celal Bayar’dır. Söz konusu edilen sivil yurttaşların kıyımı bu harekâtta olduğu savlanmaktadır…
Görülüyor ki 1938 harekâtında söz sahibi olanlar, bu gün AKP iktidarının ve sağ kesimin toz kondurmadığı Başbakan Celal Bayar ve Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmaktır…
Suçsuz halkın katledildiği savının doğruluğu, yandaşların televizyonlara çıkıp yalan, yanlış bilgi vermeleri ve Mustafa Kemal Atatürk’ü suçlu göstermeye çalışmaları ile kanıtlanamaz…
Dersim olaylarının gerçek nedenleri ve sonuçları hakkında, ancak tarihçilerin yazdıkları, bu güne kadar açılan arşiv belgeleri ve açılmayan arşiv belgelerinin tümüyle açılması sonrasında birlikte ve objektif bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulduktan sonra gerçekçi bir sonuç alınabilir…
Bunlar yapılmadan devlet adına bastırılan bu isyanın, eksik ve maksatlı bilgilerle dönemin tek patisi CHP’ye yüklenmesi ve özürün CHP’den beklenmesi pek gerçekçi değildir…
Bu şekilde yapılacak bir araştırma sonunda, gerekirse yapılan tüm hatalardan, orantısız güç kullanılıp sivillerin öldürüldüğü kesin olarak saptandıktan sonra, devletin özür dilemesini istemek en doğru yoldur…
76 yıl önce meydana gelen ve kabuk bağlayan bir yarayı kaşımak yerine, yakın zamanlarda meydana gelen Kahramanmaraş, Çorum, Sivas ve Uludere (Roboski) katliamlarıyla, faili belli olmayan (meçhul) olayların hesabını vermek öncelikli sorunumuz olmalıdır…
Nerede o samimiyet…
25.11.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
KAYNAKÇA:
1- Prof. Dr. Ali Demirsoy’un ve Yar. Doç. Dr. Orhan Çekiç’in olayı geniş anlatan makaleleri.
2-İnternet ortamında paylaşılan diğer bilgiler.
Yorum Gönder