Cumhuriyeti kuran, devrimleri gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 14 Mayıs 1950 tarihinde iktidardan düştükten sonra bir daha tek başına iktidara gelme olanağı bulamadı…
1977 seçimleri sonucunda kurulan Bülent Ecevit hükümeti, koalisyon değilse de Adalet partisinden transfer (alınan) edilen ve sonradan ikisinin yüce divanda mahkûm olduğu milletvekilleriyle kurulan hükümet de tek başına sayılmazsa…
O günden bu güne kadar CHP, bazen büyük ortak, bazen de küçük ortak olarak koalisyon hükümetlerinde 9 yıl, 6 ay 22 gün hükümetlerde yer aldı, ama hiçbir şekilde iktidar olamadı…
Bunun çeşitli nedenleri vardır…
-Genel Başkanların, küçük olsun benim olsun mantığı…
-Yöneticilerinin ve milletvekillerinin ben bilirim egoları…
-Parti içi demokrasinin tam kurulamaması…
-Üyelerle ön seçimlerle aday belirlemesi yapılmayarak merkezden atamaların tercih edilmesi ve küskünlüklere neden olunması…
-Genel Merkezin tabana pek önem vermemesi…
Gibi nedenler ilk akla gelenlerdir…
Bu nedenlerin yanında, 1950 yılından beri iktidarda olan sağ partilerin, dini siyasallaştırarak kullanmaları, cemaat ve tarikatlara oy uğruna ödün vermeleri ve bu siyasal ortamda yetiştirilen insan profili (görüntüsü) ile aydın, demokrat insanların birleşerek güç oluşturmaları yerine, ayrışarak, bölünerek tabela partilerini kurmaları veya sandık başına giderek oy kullanmamaları da CHP’nin 64 yıldır tek başına iktidara gelmemesinin diğer nedenleridir…
Bu gün geldiğimiz noktada, 12 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin Cumhuriyetin kuruluş değerlerine aykırı uygulamalarına karşın, solda hala ayni aymazlık, dağınıklık ve yeni oluşumlar peşinde koşmak devam etmektedir…
Solun en büyük ve iktidara aday partisi CHP;
-Her konuda başarılı mı?
-Yurttaşlara gereği gibi ulaşıyor mu?
-Parti içi demokrasiyi tam sağlamış mıdır?
-Sağdan adam devşirmesi doğru mu?
-Projelerini yurttaşlara anlatabiliyor mu?
Ne yazık ki bu sorulara, rahatlıkla evet yanıtını vermek olası değildir…
Peki ne yapmalı?..
Oturup 1950 yılından bu yana gelen sağ iktidarların Cumhuriyet değerlerine verdiği yıkımı seyretmeli mi?
Yoksa tüm aydınların, sosyal demokratların ve laik cumhuriyetten yana olanların, kişisel egolarını bir yana bırakarak birleşip çoğalmaları ve iktidara yürümeleri mi?
Gerekmektedir…
Görülen manzara pek iç açıcı değildir…
CHP’den ayrılan Güven Partisi ve DSP ile DSP’den ayrılan Yeni Türkiye Partisinin acı deneyleri hala belleklerimizde tazeliğini korurken, solda yine bölünmelerin, ayrı oluşumlara gitmenin sinyallerini görüyoruz…
Tüm solun Ülkedeki oy potansiyeli %40’ların biraz üzerindedir. Her bölünme ve yeni oluşum solda güç değil, zafiyet oluşturmaktadır…
Bu nedenle diyorum ki;
Soldayım, laik Cumhuriyetten yanayım, demokratım diyen tüm aydınların, taşın altına elini sokarak, ülkenin her yöresinde teşkilatı ve tabanı bulunan CHP’de birleşerek ve hep birlikte CHP’deki yönetim dahil tüm eksiklikleri elbirliği ile gidererek ve Atatürk’te birleşerek iktidara yürümeleri zorunlu hale gelmiştir…
Buda özveri ister…
Ne yazık ki yıllardır solda bu özveri görülmemektedir…
Yıllarca Belediye Başkanı, Milletvekili, Belediye meclis üyesi seçilenler, aday gösterilmedikleri takdirde hemen başka partiye geçerek CHP’nin aleyhine çalışmaktadırlar…
Bir kez seçilen, o makamın tapusunu almış gibi arkadan gelen genç değerlerin önünü kapatmaktadır…
Solda siyaset yaptığı savında bulunan tabela partileri, her seçimde ,1 oranında oyunu artırmak için öncelikle CHP’yi yıpratmak yolunu seçmektedirler…
Yanlışlara karşı her türlü eleştiri hakkını özgürce kullanan, ancak taşın altına elini sokmaktan çekinen sözde solcuların, acilen yanlışları gidermede sorumluluk almaları gerekmektedir…
Bu gidiş ve aymazlık devam ederse korkarım yakında laik Cumhuriyetten ve Mustafa Kemal Atatürk aydınlanmasından eser kalmayacaktır…
Külahımızı önümüze koyup, aklımızı da başımıza toplayarak, yeni parti ve yeni oluşumdan vazgeçmemiz ve acilen birleşerek çoğalmamız ve bir şemsiye altında yer almamız kaçınılmazdır…
Aksi halde, tarih bizi affetmeyecektir…
Söylemesi benden…
02.11.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder