“Kutup ayılarını derileri için avlarlarmış. Ama bu is kolay olmazmış. Derilerinin altındaki ortalama 10 cm'lik yağ tabakası ayıların buzlu sularda donmasını engeller; hem de onları bir zırh gibi korurmuş. Küçük ateşli silahlar ile ayılarda öldürücü yaralar açmak mümkün olmazmış. Büyük silahlar da derileri paramparça edip kullanılmaz hale soktuğu için kullanılmazmış.
Kutup ayısını avlamak için alnındaki özel bir noktaya yakından ve tek el ateş edilmeliymiş. Kutup ayılarının koklama ve işitme duyuları da çok güçlüymüş. 2 metre yükseklikte karın altındaki fok balığının kokusunu veya 30 km uzaklıktaki yaralı hayvanın kan kokusunu hissedebilirlermiş. Bununla birlikte en ufak bir çıtırtıyı bile duyabildiklerinden kimseyi yanlarına yaklaştırmazlarmış. Avcılar kutup ayılarını avlamak için ilginç bir teknik bulmuşlar:
Bir baltanın ağzı iyice, ama iyice keskinleştirilirmiş. Sonra bu balta bir yere sabitlenirmiş. Üzerine sapını ve demirini tamamen kaplayacak şekilde fok balığı kanı sıvanırmış. Ve olay yerinden uzaklaşılırmış. Kan kokusunu alan kutup ayısı baltayı kolayca bulur ve yalamaya başlarmış. Yalarken farkında olmadan dilini baltanın keskin ağzına da sürtermiş. Hafif hafif kesilen dilden sızan kanlarla balta yalaması daha da keyifli hale gelirmiş. Zavallı ayı, yaladıkça kanayan, kanadıkça yalayan diliyle bir sure sonra iyice kendinden geçermiş. Hem zevklenir ve hem de bitkinleşirmiş.
Avcı ise sürekli ayıyı gözlermiş. Kan kaybından iyice halsiz düşüp bayılmasını beklermiş. Bayılınca ayının yanına gider, elindeki silahı alnına yaklaştırır ve tek el ateşle ayıyı öldürürmüş. Böylece deriye zarar vermeden avlama işlemini tamamlarmış.”
****
Tilkinin orucu
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında asılı bir geyik budu görür.
Açtır ama şüphelenir kontrol etmeye baslar ve görür ki bu bir tuzak.
Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabi…
Tilkiye sorar ‘ne yapıyorsun dostum’
Tilki cevap verir ‘hiç… Yatıyorum’
-Burada bir but var
-Evet var
-Neden yemedin
Tilki sakince cevap verir ;
‘Bu gün orucum’
Kurt kendinden emin ;
‘Ben yiyeyim o zaman’
Tilki ‘Buyur afiyet olsun’ der.
Kurt but `a uzanır uzanmaz bir patlama. Ortalık toz duman kurt yaralı hareketsiz 10 metre uzakta perişan halde yatarken tilki sakince budu yemeye baslar.
Bunu gören kurt ;
‘lan şerefsiz! Hani oruçtun?’
Tilki pişkin pişkin ;
‘Biraz önce top patladı duymadın mı ?der.
****
BÂKİRE
Azıcık ayıpçı ama güzel bir fıkra, sizi mahrum etmek istemedim.
Adamın biri evlenmek için bir kadına talip olmuş. Kadın daha önceden altı evlilik geçirmiş birisiymiş. Neyse anlaşmış ve evlenmişler. Gerdek gecesi adam bir bakmış ki kadın bakire. Büyük bir şaşkınlıkla kadına sormuş;
-Hani sen benden önce altı evlilik yapmıştın nasıl böyle bakire kaldın?
Kadın cevap vermiş;
-Benim birinci kocam doktordu akşam yapar sabah dikerdi
-İkinci kocam mühendisti ölçer biçer bozmadan yapardı
-Üçüncü kocam avukattı mesleği gereği sadece dilini kullanırdı
-Dördüncü kocam imamdı gericiydi
-Beşinci kocam CHP liydi iktidarsızdı
-Altıncı kocam AK partiliydi milletin anasını sevmekten bana sıra gelmedi
****
Bir Türk, bir Amerikalı ve bir Alman birlikte saunaya gitmişler.
Bellerinde birer havlu saunada oturmuşlar ter atarlarken, bip bip bip diye ses duyulmuş. Amerikalı, sag eliyle sol koluna dokunup, 'Çağrı cihazım çaldı. Derimin altında elektronik devre var da...' demiş.
Aradan biraz zaman geçmiş, bu sefer bir cep telefonu çalmaya başlamış.
Bunun üzerine Alman, sol avuç içini kulağına götürmüş ve konuşmaya başlamış.
Görüşmesi bitince, Türk’e ve Amerikalıya dönüp,
'Avucumun içinde cep telefonu devresi var da...' demiş.
Teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremeyen Türk ,
Bana bir dakika izin verin' demiş ve dışarı çıkmış. Birkaç dakika sonra döndüğünde poposunun arasına sıkışmış bir tuvalet kâğıdı sarkıyormuş. Amerikalı ve Alman’ın kendisine garip garip baktığını görünce, cevabı patlatmış: Faks geliyo da.
****
Muhammed sınıfa girdiğinde öğretmen sordu
- “Adın ne”
- “Muhammed” diye cevapladı çocuk.
—Fransa’da Muhammed ismini kullanmayız bundan sonra senin adın Jean-Francois” dedi öğretmen.
Akşam eve döndüğünde annesi Muhammed’e sordu
- “ Günün nasıl geçti Muhammed”
- “Benim adım Muhammed değil, artık Fransa’da yaşıyorum ve artık adım Jean-Francois” dedi.
- “Sen isminden, ailenden, kültüründen ve dininden utanıyor ve yadsıyorsun öyle mi?” diyen annesi Muhammedi dövdü. Sonra olanları Muhammed’in babasına anlattı. Babası Muhammed’i daha kötü dövdü.
Ertesi gün Muhammed okula gittiğinde öğretmen Muhammed’in yüzündeki çürükleri görünce sordu;
- “Benim küçük Jean-Francois’ime ne oldu?”
- “Hiç sormayın efendim, Fransız olduktan 2 saat sonra iki tane Arap’ın saldırısına uğradım”
****
Bir gün, bir çiftçinin eşeği bir kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!
Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.
Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.
****
Kadının biri kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, kadın lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamış. Lambadan cin çıkmış ve;-Sadece bir dilek hakkın var, iyi düşün öyle dile demiş.
Kadın hiç tereddüt etmeden, cebinden bir harita çıkararak
-Orta Doğu´da barış istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyor
musun? Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını, barışın
tesis edilmesini diliyorum. Diyivermiş.
Cin haritaya bakmış ve dehşetle;
- Tanrı aşkına Kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır savaşıyorlar.
Tamam, işimde iyiyim ama o kadar da değil! Bunu
yapılabileceğimi sanmıyorum. Başka bir dilekte bulun.
diye bağırmış.
Kadın birkaç dakika düşünmüş ve ;
- hayatım boyunca doğru erkeği bulamadım bilirsin; hem düşünceli,
hem karizmatik, hem eğlenceli biri, sevecen, ilgili, sürekli futbol izlemeyecek ve ömür boyu sadık olacak erkek diliyorum. demiş.
Cin derin bir iç çekmiş ve
-Uzat şu kahrolası haritayı!!! Demiş.
Hayırlı seçim sonuçları dileğiyle.
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder