1.Eylül 2014 Adli Yıl Açılış Gününün Demokrasimizin Ve Yargı Bağımsızlığının Geleceği Açısından Önemi

1.Eylül 2014 Adli Yıl Açılış Gününün Demokrasimizin Ve Yargı Bağımsızlığının Geleceği Açısından Önemi
Araya başka konular girdiği için yazamadık, Tayyip Bey, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kendi partililerinin önünde yaptığı  bir konuşmasında,” Biz, teamülere uymayız, teamülleri biz yaratırız” demiştir.

Peki, Devlet teamülü nedir?

En basit tanımıyla; Anayasada ve yasalarda açıkça yer almadığı halde, Devletin çeşitli organ ve kurumlarında, benzer durumlarda, öteden beri aynı şekilde yapılagelen ve artık yerleşik bir uygulama haline gelen davranış şekillerine, Devlet teamülü diyebiliriz.

Teamüller; devlet yönetiminde uzun zamana yayılan uygulama ve tecrübelerden süzülüp gelen ve yerleşen, bir nevi yazılı olmayan kurallar ve davranış biçimleridir.

Teamüller; bağlayıcı Anayasa ve yasa kuralları olmamakla birlikte, devletin çeşitli organ ve kuruluşlarındaki işleyişin düzenli ve ahenkli bir şekilde yürütülmesine, bir uyumsuzluğun ve krizin çıkmasının önüne geçilmesine yardımcı olmaları nedeniyle, çok önemlidir.

Devlet yönetiminde, eskiden beri, benzer durumlarda hep aynı şekilde hareket edilerek yerleşen ve  artık Devlet teamülü haline gelmiş olan davranış şekilleri olan teamüllerimiz, Yasama, Yürütme ve Yargı organlarımızda ve  özellikle dışişlerinde ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde önemli yer tutar.

Bu nedenle, Tayyip Bey'in; Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, birdenbire, yılların deneyim ve tecrübelerinden ortaya çıkan teamüllere uymayacağız, teamülleri biz yaratacğız demesini yadırgamamak ve bu beyanın arkasında yatan gerçeklere ve bu beyanıyla neyi amaçlamak istediğine gözlerimizi kapatmak ve “Dünyayı ben yarattım”  mantığına eş değer bu iddialı beyanı görmezlikten gelmek, mümkün değildir.

Kim olursa olsun, halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı da olsa, “Biz teamüllere uymayacağız, teamül yaratacağız” söylemi. çok iddialı ve Tayyip Bey'in boyunu aşan, demokrasimizin geleceği için çok tehlikeli bir söylemdir.

Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti doksan yılı aşan köklü bir devlet olup, daha dün Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey'in, teamülleri biz yaratırız savıyla ortaya çıkması, doksan yıllık Cumhuriyetimize meydan okumadır.

Başbakanlığı döneminde,Anayasayı ve yasaları bir kenara koyan Tayyip Bey; bu sözleri, özellikle Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bilinçli olarak dile getirmiş ve ülkeyi kendi keyfine göre yöneteceğinin, yerleşmiş Devlet teamüllerine dahi tahammülünün  bulunmadığının işaretini vermiştir.

Devlet içinde, yıllardır aynı şekilde uygulanarak teamül haline gelmiş bulunan davranış şekillerine, çeşitli alanlardan birkaç örnek vermek gerekirse;

Yasama organımız olan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin Başkanlığına, yapılan son milletvekili genel seçimlerinden çoğunluk partisi olarak çıkan ve iktidarı da üstlenen siyasal partiye mensup bir milletvekilinin seçilmesi teamül haline gelmiş olup, bu teamül gereği, Meclis Başkanının seçiminde çoğunluk iktidar partisinin gösterdiği aday, muhalefetin çok çok karşı olduğu bir kişi değilse, genellikle  muhalefetin de verdiği oylarla başkan seçilebilmekte ve bu teamül sayesinde Meclis Başkanının seçiminde bir zorluk yaşanmamaktadır.

Anayasamızın 109. maddesine göre, Başbakan, Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından atanır. Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanının atayacağı Başbakan' ın milletvekili olması şarttır.

Ancak, Anayasamızda Başbakanın çoğunluk partisine mensup milletvekilleri arasından atanacağına,keza, Başbakan'ın, seçimi kazanan çoğunluk partisinin, aynı zamanda milletvekili seçilen genel başkanı olacağına dair bir hüküm olmadığı halde, Parlamenter sistemin işleyişinden ve özelliğinden kaynaklanan ve yerleşen teamüllere göre, Cumhurbaşkanı, çoğunluk partisinden herhangibir beğendiği milletvekilini değil, çoğunluk partisinin milletvekili seçilen genel başkanına Başbakanlık görevini vermektedir.

Şimdi, bu teamüle aykırı olarak, Cumhurbaşkanının; çoğunluk partisinin milletvekili seçilmiş olan genel başkanı yerine, çoğunluk partisiniden herhangibir milletvekilini Başbakan atayarak hükumeti kurma görevini vermesi halinde ortaya çıkacak olan kaos ve krizi düşünebiliyor musunuz?

Aynı şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde en üst mevki olan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olan Genelkıurmay Başkanının; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerine mensup kıdemli bir Orgenerali veya Oramiralden seçişip atanmasını engelleyen bir yasa hükmü olmadığı halde, uzun yıllara dayalı uygulamalar sonunda ortaya çıkan teamül gereği, Genelkurmay Başkanları, sürekli olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çoğunluğu teşkil eden ve daha yaygın bulunan Kara Kuvvetlerinden seçilip atanmaktadır. Bu uygulama da bir devlet geleneği ve teamülüdür.Bu uygulamadan ülkemiz bugüne kadar hiçbir zarar görmemiştir.

Cumhurbaşkanlarının, Türkiye Cumhuriyetini temsil etmesi, dış ülkelerdeki Büyükelçilerimizin, dış ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Cumhurbaşkanını temsil etmeleri, dış ülkelerin Büyükelçilerinin de, güven mektuplarını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına sunup ülkemize kabul edilmeleri nedeniyle, Cumhurbaşkanın kurmay başkanı statüsündeki Cumhurbaşkanlığ Genel Sekreterliğine, Dışişleri Bakanlığımızın deneyimli bir Büyükelçisinin atanması, bir teamül haline gelmiş olup, genellikle bu teamüle uyulduğuna tanık olmaktayız.

Yargının üç kurucu ve asli unsurundan biri olan savunma makamının temsilcileri avukatların en üst meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliğinin Başkanının, Yargıtay ve Danıştay gibi üst düzey yargı organlarımızın adli yıl açılışı, kuruluş yıldönümü gibi toplantı ve törenlerine davet edilerek, anılan yargı organlarının başkanlarının ardından, yargının savunma makamı adına bir konuşma yapması, Türkiye Barolar Birliği Başkanının, bu törenlerin doğal davetlisi ve konuşmacısı olması, yargı  bağımsızlığı ve özgürlükler adına ortaya çıkan, çok önemli bir devlet teamülüdür.

12.Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey; önce, “Teamülleri tanımayız, teamülleri biz yaratırız” daha sonra da, “ 1 Eylülde Yargıtayda 2014-2015 Adli yılının açılışı törenine Türkiye Barolar Birliği Başkanı davet edilir ve konuşma yapmasına imkan tanınırsa, ben törene katılmam” beyanlarıyla, yargı bağımsızlığını yok sayarak, yukarıda belirttiğimiz, Türkiye Barolar Birliği Başkanının, yüksek yargıdaki törenlere katılması ve bir konuşma yapması yönünde oluşmuş olan yılların teamülüne karşı savaş açmış ve bu teamülü ortadan kaldırmaya çalışmış, yargının savunma ayağını yok sayan bu tutumuyla, yargının özgürce havalanmasını sağlayan kanatlarını oluşturan ve mesleki konumları itibariyle, iktidara karşı, yargının bağımsızlığını yargıçlardan daha fazla ve özgürce savunabilen savunmanın temsilcileri avukatları ve onların başkanı olan Türkiye Barolar Birliği Başkanını itibarsızlaştırmayı amaçlamıştır.

Tayyip Bey'in, akıl almaz ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla bağdaşmaz olan, Türkiye Barolar Birliği Başkanına ve savunma mesleğine yönelik hukuk dışı bu tutumu, devlet içinde oluşan teamüllerin ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

Bu nedenle, 1.Eylül.2014 yeni adli yılın açılış günü; Türkiye Barolar Birliği Başkanının, Yüksek Yargı Organlarının törenlerine katılma ve burada demokrasimizin geleceği, yargının bağımszılığı ve savunma mesleği adına bir konuşma yapması yönünde beliren uzun yıllara dayalı teamülün, demokrasimizin ve yargı bağımsızlığının, yok edilişi, ya da yeniden kazanılması günü olacağı için, çok önemlidir.

Demokrasimizin geleceği ve yargı bağımsızlığı için dönüm noktası olacak olan bu önemli günde yaşanacak olanları, hep birlikte izleyip göreceğiz..

8/Ağustos/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget