Allah rahmet eylesin, çocukluğumuzda Bergama’da “Deli Doktor” denen bir akıl hastası vardı. Zararsız olduğu gibi çok sempatik bir adamcağızdı!
Ne kadar madalya bulursa, uzun ceketinin yakalarına, göğüslerine takıp takıştırırdı. Madalya sayısı çoğaldıkça, kendini doktorluktan imparatorluğa terfi ettirdi! Bütün gün sokaklarda dolaşır, her önüne gelene selam verir, esnafın himmeti ile yaşar giderdi…
Allah, uçamayan kuşa alçacık dal, sevmediği kuluna da akılsız dost verirmiş…
Cumhur’un Başı’nın o kadar çok akılsız dostu, akıl fakiri olan danışmanı var ki, kendisinin düşmana hiç ihtiyacı yok! Hepsi patronlarına yağ çekme yarışına girdiler ve adamcağızı öyle bir havaya soktular ki, adam “Vay be, ben neymişim yahu, ülkede benden büyük yok” demeye başladı.
Önce adamcağızı REİS yaptılar, “Sen İstanbul’un İmamısın” dediler, verdiler gazı verdiler gazı, sonra etrafını öyle bir çevirdiler ki!
İmar Komisyonu Başkanının evi soyuldu, adamın evinde 3 adet kasa vardı. Hırsızlar kasaların en küçüğünü alıp gittiler. Sonra kasadaki 1 Milyon Dolar civarındaki parayı paylaşırlarken aralarında kavga çıktı, yaralama olunca da olay polise yansıdı. İşin garibi, olayın hırsızlığın meydana çıkışına kadar geçen üç aylık sürede Komisyon Başkanı Badem bu kadarcık (!) bir para için polise şikâyetçi olmamıştı…
Sonra Başbakan yapıp, sen Avrupa’nın en büyüğüsün, dediler.
O, sıfırlama-kumpas-kupon arazi işleri ile uğraşırken Bakanları ve adamları bir sürü Rıza Zarraf ve Ayakkabı Kutusu bulup birlerini bin yaptılar…
Cumhur’un Başı yaptılar, ülkeye istikrar gelecek dediler, millet sokaklara çıkamaz hale geldi. Gazeteciler, Polisler çelik yeleksiz dolaşamamaya başladılar.
Yandaşların işi aynen devam etti. Türk Milleti fakirleşirken, bunların küpleri dolmaya devam etti…
Yetinmediler, SULTAN oldunuz dediler. OSMANLININ SON PADİŞAHI dediler, adamcağızın ayakları iyice yerden kesildi, etrafımızda iki laf edecek bir tane komşu kalmadı…
En sonunda Cumhur’un Başı’nı, Beştepe Sarayında yüzüne karşı, tüm basının önünde, dostları ÇAĞIMIZIN SELAHADDİN EYYÜBİSİ ilan ettiler. Bunu söyleyen Merhum Cemil Meriç’in kızı Ümit Meriç idi. Ne zaman ki bunu duydum,
“Eyvah eyvah, daha çok çekeceğimiz var. Şam’daki Emevi Camisinden sonra sıra Kudüs’ü almakta” dedim!
Derken, Badem takımının taptığı kafası fesli, göğsü madalyalı Kadir Mısırlıoğlu diye Atatürk düşmanı biri var ya, hani Cumhur’un Başı’nın abilerinden olan!
Hah işte onun Selahaddin Eyyübi hakkında söyledikleri aklıma geldi. Dileyen youtube’ da dinleyebilir, Kadir Mısırlıoğlu-Selahaddin Eyyübi yazmanız yeter!
Sizlerden özür dileyerek madalyalı-fesli adamın dediklerini aynen yazıyorum;
“Selahaddin Eyyübi, namussuz, şerefsiz bir adamdır. Haçlılarla anlaştı, Selçuklu ülkesi sizin olsun, bana dokunmayın, dedi…”
Değerli okurlar;
Ümit Meriç ve Kadir Mısırlıoğlu ikisi de Cumhur’un Başı’nın yakın dostudurlar.
Ümit Meriç’e Kubbealtı Sohbetleri adlı toplantılardan dolayı “Hocam” der,
Kadir Mısırlıoğlu’na da “Abi” der ve elini öper!
Boşuna dememiş büyüklerimiz, Allah akılsız dost vereceğine, akıllı düşman versin, diye!
Şimdi bizler Cumhur’un Başı’na Çağımızın Selahaddin Eyyübi’si diyecek miyiz, demeyecek miyiz? Hoca’nın dediğine mi Abi’nin dediğine mi inanacağız…
Üff ne çok derdimiz var bizim yahu!
Sıkıntıdan, kabinesini seçemeyen Davutoğlu’nun 1453’üncü reform paketini yazamadık yahu! Neyse o, bu kafayla daha çok paket açar. Biz de o zaman yazarız…
Sağlık ve başarı dileklerimle
11 Aralık 2015
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder