Önümdeki ekran Amerikan Dolarının 2.90 dolayında olduğunu gösteriyor.
Yani, son günlerde artacağı beklenirken biraz dalgalanarak da olsa şu sıralar düşüşte...
Oysa daha geçenlerde Amerikan Merkez Bankası (FED) dünyadaki bütün
ekonomistlerin merakla beklediği kararını açıklamış ve “Madem ekonomimiz
iyiye gidiyor, o zaman ben de kendi işlemlerimdeki faizimi 0,25 puan
arttırırım” demiş ve arttırmıştı.
Beklenen, hatta endişeyle
beklenen gelişme, “Amerika” faizleri arttırınca, doların bütün
gelişmekte olan (yani henüz gelişmesini tamamlamamış) ülkelerden önemli
ölçüde çekilip Amerika’ya yönelmesiydi. Para buralardan çekilip az
bulunur hale gelince de bizdeki doların fiyatı yükselecek, zayıf
ekonomiler ciddi biçimde sıkıntıya düşecekti.
Ama olmadı. En
azından o korkuyla beklenen FED kararından bu yana geçen 10-15 günden
beri korkulan olmadığı gibi tam tersine bir tabloyla karşılaştık ve
şaşırdık:
Sanki FED, “Amerikan ekonomisi maalesef kötüye gidiyor
ama Türkiye yükseliyor” demiş gibi, beklenenin aksine dolar karşısında
bizim Türk Lirası değer kazanmaya başladı.
Haydi şimdi gelin de;
ülkenin bir kısmında tanklarla mahallelere girilmiş, giderek daha fazla
çatışılan, turizmi, ihracatı sıkıntıya düşmüş, üreticisinin de
tüketicisinin de beklentilerinin giderek zayıfladığı bu ekonomide bütün
bunlar olurken doların neden ucuzladığını yani Türk Lirasının neden
değer kazandığını sade yurttaşa açıklayın bakalım.
Görünüşe göre zor iş.
Ama yine de “şimdiki durumu” dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalışalım.
*
1.Birinci söyleyeceğimiz, “şimdiki” durumun biz bunları söylerken bile
“değişebilme” olasılığıdır. Çünkü günümüzde “sermaye”nin kendine göre
“duygularla” bir anda ve neredeyse bir tuş hareketiyle borsadan dövize,
dövizden borsaya ya da bir ülkeden bir diğer ülkeye “kayması” öyle ”gün”
falan değil, “an” meselesidir. Dolayısıyla ekranlarda sürekli
kıpırdanan o kurların bir anda şaşırtıcı biçimde değişebileceğini kimse
aklından çıkarmamalıdır.
2.Döviz kurları, temelde iki ekonominin birbirlerine karşı durumuna göre oluşur.
Yani; kuvvetli ekonominin parası kuvvetli, zayıf ekonominin parası
kuvvetsizdir. Bu iki ekonominin kendi aralarındaki dengenin şundan ya da
bundan yana gelişmesi, aynı ölçüde paralarının da birbirlerine göre
değerlerinin değişmesine yol açan en önemli unsurdur.
Daha somutunu
söyleyelim: Amerikan ekonomisi Türkiye ekonomisine göre daha iyiye
gidiyorsa Amerikan dolarının fiyatı artar, Amerikan ekonomisi geri
giderken Türkiye’de ekonomi gelişir, zenginleşirse Dolar düşer, TL’nin
değeri artar.
Dolayısıyla, -bizim ekonominin ileri gitmediği ayan
beyan ortadayken- İyi kötü inandırıcılığı olan FED’in “Amerikan
ekonomisinde düzelme var” demesi karşısında bizdeki dolar kurunun
yükselmesi yönünde bir etki doğması piyasa ekonomisinin en temel
kuralıdır.
Kısa dönemler ve diğer etkenler dışında “genel gidişat” budur.
3.”İyi ama kısa dönemde neden böyle olmuyor” dendiğinde, şu birkaç neden üzerinde de durmak gerekir.
Bir kere “belirli bir andaki döviz kuru”, ülke ekonomilerinin genel
gidişatı dışında pek çok nedenden daha etkilenir. Dolayısıyla bizim
ekranlarda gördüğümüz kur, olumlu-olumsuz bir çok etkenin bir arada
yarattığı “sonuç”tur.
4.Bu “diğer” etkenlerden birincisi; borsacıların “piyasanın daha önceden satın alması” dedikleri şeydir.
Eğer piyasada döviz fiyatlarının artacağı konusunda bir beklenti varsa,
alıcılar “aman şunu çok pahalılanmadan alalım” düşüncesi ile dövize çok
öncelerden yüksek ilgi göstererek onu olması gerekenden daha yüksek bir
kura taşırlar.
Yani pahalılaştırırlar.
Şimdi yaşanan büyük ölçüde odur.
FED’in faizleri yükseltme konusundaki niyeti aylarca hatta yıllarca
önceden adeta “efsaneleştiği” için, Türkiye’deki döviz fiyatları
“Amerika’da faizler arttırılacak, dolar kuru artacak” söylenti ve
beklentilerinden dolayı aslında bu etkiyi görmüş ve yükselmişti.
Yani dolar üç artacaksa beş artmıştı.
Dolayısıyla; FED faizleri arttırdığında, bizdeki dolar kuru zaten bu
etki hesaba katılarak yükselmiş yani piyasa tabiriyle dövize ek talep
gelmiş, fiyatı önceden arttırılmıştı. Hatta bu artış “piyasayı” o kadar
korkutmuştu ki, döviz fiyatları olması gerekenin de üzerine çıkartılmış,
şimdi “beklenen şey gerçekleştiğine göre” artık “beklenen”in yerini
“olması gereken”in alması gerekiyordu. Olması gereken de muhtemelen
biraz aşağılarda bir kur seviyesiydi.
Bir başka neden, dövizin
artacağı beklentisiyle “dolara hücum” zaten erken başlamıştı ve
şimdilerde “kur” sadece yerine oturuyordu ama, FED’den beklenen faiz
artışı da aslında beklendiği kadar korkutucu olmamış, yüzde 0,25’lerde
kalmıştı. Hatta bu kurumun yetkilileri, faiz artışlarının -bizim gibi
ülkelerde yıkıcı olmaması için- kademeli yapılacağını yani “alıştıra
alıştıra” faiz arttıracaklarını söyleyip bazı yürekleri ferahlatmıştı.
Dolayısıyla dolarda büyük bir spekülatif kazanç görmeyenler “bu gün al
yarın sat, paranı katla” beklentisiyle ikinci bir fiyat dalgası yaratıp
yeniden “dolara hücum”a geçmemişler, işi gevşek tutmuşlardı.
Peki, şimdi ne olacak?
Döviz fiyatlarında her zaman; gerek ülkemizdeki enflasyon ve gerekse
ekonominin diğer ekonomilere göre gerilerde kalması dolayısıyla her
zaman için bir “yükseliş” vardır.
Örneğin şimdi 2.90 olan kur, bir yıl önce 2,32; üç yıl önce 1,78 ve beş yıl öncesinde de 1,57 idi.
Amerikan ekonomisindeki hafif iyileşme beklentisi ile ortaya çıkan
yükselme, daha sonra bu beklentinin FED tarafından tescili ile piyasada
önce yükselme sonra düşüş yönünde bir “dalgalanma” yaratmışsa da bu,
genel eğilimin dışında, “geçici” bir etkidir.
Bunun yanı sıra,
gerek döviz üzerindeki bazı manipülasyonlar yani suni dalgalandırmalar;
gerekse kaynağı belli olmayan ama büyük ölçüde çevredeki savaş
durumundan dolayı ani ama büyük çaplı giriş çıkışlar ve zaman zaman
bizim Merkez Bankamızın piyasaya “müdahale”leri, hatta bazı asayiş
olayları dolayısıyla da, genel gidişi çok değiştirmeyecek olsa bile bazı
dalgalanmalar olacaktır.
Nitekim, Merkez Bankası bu günlerde
bankaların ve dolayısıyla kendi rezervlerinin güçlenmesi için dövize
verdiği faizi, 0,25 puan arttırmış ve piyasanın döviz talebini kendi
eliyle bir miktar yükseltmiştir. Ancak bunun “şimdilik” piyasa
fiyatlarına ciddi bir etkisi olmamıştır.
Ama Merkez Bankamızın
sembolik ölçülerde bile olsa bankaların dövize ilgisini arttıracak
yöndeki bu tavrı ve belirttiğimiz nedenler, Türkiye’nin daha uzunca bir
dönem yükselen döviz kurlarıyla karşı karşıya kalacağına işaret
etmektedir.
Bülent Soylan
Yorum Gönder