Hava sahamızı ihlal eden Rus savaş uçağını düşürmemiz nedeniyle, Rusya ile aramızın açılmasının artçı sarsıntıları bitmek bilmiyor.
Rus Devlet Başkanı Putin tarafından bu krizin sürekli tırmandırıldığını, Tayyip Bey'in de, televizyonlardan ulu orta yaptığı gerilimi artıracak olan konuşmalarıyla buna yardımcı olduğunu görmekteyiz.
Krizin her iki ülkeye vereceğ muhtemel zararları akılcı bir düşünceyle önceden görüp, bu krizin sonlanması için, bundan sonrasına yönelik alınması gereken tedbirleri karşılıklı tartışarak, krizin her iki ülkeye de zarar vermeden sonuçlanmasını temin amaçlı olarak, Türkiye Cumhuriyetini idare edenlerin uzattıkları her elin, Putin tarafından geri çevrilerek, krizin daha da tırmandırılmaya çalışılması, akılcı ve basiretli bir davranış olmasa gerek.
Ancak, ortaya çıkan uçak düşürme krizinin sonlanması için Rusya ile görüşme çabası içinde olan ülkemizin, bu çabalarında samimi olduğuna gölge düşürecek, karşı tarafı kışkırtıcı ve kırılan onurlarını daha da kırmaya yönelik olan, diplomatik saygı hudutlarını zorlayan ulu orta beyanlardan kaçınılması da zorunludur.
Tüm bu gerçeklere ve zorunluluğa rağmen, bakıyoruz, bir yandan krizi sonlandırmak amaçlı olarak dostluk elimizi uzatırken, özellikle Tayyip Bey'in, bugüne kadar iç politikada sürekli başvurduğu ve seçimlerde faydasını da fazlasıyla gördüğü gerilim politikasını, Rus krizinde de devreye sokmaktan geri kalmadığını gözlemliyoruz.
Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in; katıldığı her platformda yaptığı, tüm kanallardan sabah akşam yayınlanan konuşmalarında, lafı Rusya ile aramızda çıkan uçak krizine getirmesi ve Rus yönetiminin; canı yandığı için ve iç politikaya yönelik kaygılarının da etkisiyle, ülkemize karşı uygulamaya koyduğu ekonomik amborgoyu diline dolayarak Putin'i ağır bir şekilde eleştirmeye devam etmesi, Rusyanın, ülkemizden yaş sebze ve meyva ithalatına getirdiği yasağı kastederek, “alsanız ne olur almasanız ne olur” diyerek konuşmalar yapması ve kendisinin bu kışkırtıcı ve gerilim yaratan konuşmalarını da, diplomatik dil olarak niteleyerek, Putin'i diplomatik dil ile konuşmamakla suçlamaya kalkışması, anlaşılır gibi değildir.
Bugün, gazetelerde yer alan haberlere baktığımızda,Tayyip Bey'in, Rusya'ya yönelik, gerilimi tırmandırıcı meydan konuşmalarının, iç politikada Tayyip Bey'in aktifini çoğalttığını görmekteyiz. Ancak, bu demek değildir ki; Tayyip Bey'in iç politikada kendisine yarar sağlayan, taraftarlarını birlikte tutan gerilim politikası, Rus krizinin çözümünde ülkemize yardımcı olacaktır.
Hava sahamızı ihlal ettiği için, Rus savaş uçağının ülkemiz tarafından düşürülmesindeki hukuki haklılığımızı vurgulamalarına rağmen, özellikle doğal gaz ve dış ticaretimiz açısından, Rusya ile iyi ilişkilerimizin bozulmadan devam etmesindeki zorunluluk nedeniyle, her şeye karşın, Rus savaş uçağının düşürülmemesinin, ülke menfaatleri açısından daha akılcı, mantıklı, yararlı ve gerekli bir davranış olduğu yönünde fikir beyan eden muhalefetin, Tayyip Bey tarafından, Putinin yanında yer almakla suçlanması, haklı ve demokratik bir davranış değildir.
Demokrasilerde, muhalefetin her zaman ve her ulusal konuda iktidar ile aynı düşünceleri paylaşma mecburiyeti olmadığı gibi, bazı koşullarda, iktidardan farklı düşünce açıklamak da, koşulsuz bir şekilde, ulusal çıkarlara aykırı bir davranış olarak nitelendirilemez.
Salt Uluslararası hukuka göre haklı olmak, devletlerin atacakları her adım için tek başına yeterli olacaksa, Irak Merkezi Hükumetinin muhalefet ve itirazlarına rağmen, bağımsız Irak Devletinin Musul kentine askeri güç sokmanızı nasıl izah edeceksiniz merak ediyoruz doğrusu.
Kim ya da kimlerin, hangi düşünce, davranış ve politikalarının, ulusun ve ülkenin gerçek yararına ve menfaatine olduğunu, zaman gösterecek olup, bunu da inşallah hepimiz yaşayarak göreceğiz.
07/12/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder