Uygar denilen ülkelerin egemenliğindeki dünyada, insanlık diye 
öğrendiğimiz ve savunduğumuz, herşeye aykırı, para şakırtılı bir 
bataklık. Dünya egemelerinin ve ortaklarının sürdürdüğü bu oyun sona 
erer mi?
Akıl, 
insan beyninin ürettiği yaşamı sürdürme (survival) mekanizması. 
Fizyolojik olarak beynin, primat’larla aşağı yukarı aynı nitelikte bir 
eski bölümü var. Buna eski beyin deniyor. İçgüdüsel ve ‘yaşamı korumaya 
ilişkin’ spontane tepkileri içeriyor. Bir de çok sonra gelişmiş bir 
neokorteks, yeni beyin var. 
İkisi, bir tür ağ sistemi içinde, aklı oluşturuyorlar. Onun için 
musiki besteleyen, akıllı silah yapan akıl, bir bütüncül sistemde, aynı 
fabrikada üretiyorlar.
Bir konuda bilgisi olmayan, o konunun cahilidir. Hiç okumamış kara 
cahildir. Dünya hakkında çok az deneyimi ve bilgisi olana da cahil 
denir. Toplumsal yaşam cahili de var.
İnsanlar binlerce yıldır yaşamlarını sürdürüyorlar. Doğaya ve 
birbirlerine karşı savaş vererek dünya yüzünde sayılarını milyarlara 
yükselttiler. Yaşamı sürdürmenin kişi ve toplum olarak gerektirdiği 
çarelerin bazılarını öğrendikleri ve her gün, doğaya karşı bir savaş 
kazandıkları için, değişik düzeyde de olsa, ideal tanımlara uymasa da, 
uygarlık denen bilgilenme ve toplumsal davranışlara değişik düzeylerde 
sahipler. 21. yüzyıl, 19. yüzyıldan daha gelişmiş, insana daha çok değer
 veren bir çağ.
UYGARLIK BAŞARIMLARI FARKLI
Homojen, aynı olanaklara ve kültüre sahip olmayan, değişik bilgi ve 
davranış basamaklarında yaşayan toplumların uygarlık performansları eşit
 değildir. Başta Avrupa, orada toplumlar değişik kültür ve uygarlık 
katlarında yaşıyorlar. Fakat toplumların aydın geçinenleri uygarlığın 
kategorileri olduğunu kabul etmez, değişik uygarlıklara sahip 
olduklarını savlarlar. Genelde bu tepki üst düzey uygarlık aşamasına 
ulaşamamış, ekonomik olarak sömürülen bir toplumun işaretidir. Türkiye 
için de karakteristik bir tepkidir.
Ulaşım ve iletişimin gelişmemiş çağlarından kalan davranışları 
sürdüren toplumlar kuşkusuz var. Fakat dünyanın ortak yaşamından 
bağımsız yaşayabileceğini düşünen insanlar kör cahildir. Bir yandan 
çağdaş dünyanın ürettiği her şeye sahip olmak, öte yandan bağımsız 
kültür çığırtkanlığı yapmak çelişik ve komik bir tavırdır.
Otomobil için kuyruğa giren adamın kendi özgün kültürüne inanması 
cahilliğin eski beynin içgüdüsel tepkilerinin etkisine bağlanabilir. En 
geri toplumda en uygar insan da yaşar. Varlıkları toplumu daha uygar 
yapmasa da, yerkürenin her köşesine ulaşan bir iletişim çağında 
yaşadığımızı hatırlatır.
Böylece dünyanın her köşesine ulaşan evrensel uygarlık bilinci 
insanların daha iyi bir gelecekten umutlarını kesmemelerine olanak 
verir. Onun içi umut edenlerle umut yitiren cahiller arasında bitmez 
tükenmez çekişme, tartışma sürer gider. Bunlar terör ve savaşın da temel
 nedenleri olmasa bile motivasyon sloganlarıdır.
İLETİŞİM: UYGARLIK ARACI 
Evrensel iletişim, dünyada geleceği umutla bekleyen milyarlar 
yaratmıştır. Çağdaş iletişim bir uygarlaşma aracıdır. Yeni bir dünya 
vizyonu yaratmış, eskinin belini kırmıştır. Yine de pek çok kurumun 
dağıttığı, bilgiye değil, inanca dayalı propaganda dünyadaki karmaşayı 
ayakta tutuyor. Desteğini de dünyanın en uygar ülkelerinin 
ekonomilerinin kuramsal ve ideolojik temeli olan kapitalizmden alıyor.
Burada insanlığın çözmek zorunda olduğu bir ikilem var:
En uygar ülkeler kapitalist.
Bilim ve teknolojiye sahip olan kapitalist dünya uygarlıkla birlikte 
en barbar ölüm araçlarına da sahip. A. Kroeber bunun insanın doğasını 
oluşturan ilkel beyin ve neokorteks arasındaki uyuşmazlığı gösteren bir 
çelişki olarak görmüş ve çağdaş insanlığın dramını iki yüzü olan Roma 
tanrısı Janus’la simgeleştirmişti.
Çağımızın güncel gereksinimlerini karşılayan mekanizmaları işleten 
milyonlarca insan var. Çöpçüden Cumhurbaşkanı’na uzanan bir merdiven. 
Bunların ödeve getirilmesi uygarlık düzeyi sınavından geçmiyor. 
Bürokratik ve politik kurallara dayanıyor. Toplumun bilgi yetersizliği, 
fakirliği, işsizliği, açlığı, dünyanın her köşesinde, demokratik oy 
sistemi denilen kontrolü zor, güç sahiplerinin politik mekanizmalarla, 
yasalarla kolayca yönlendirdikleri işlemlerle gerçekleşiyor. Onun için 
dünyanın yarı kentleşmiş Türkiye gibi ülkelerinde, demokrasinin sadece 
adı var. Bir tiyatro gibi oynanıyor.
Bu sistem çok uzun süredir oynanan bir oyun olduğu için, halk bunun 
içeriğini sorgulamıyor. Bu kapınızda akşamları yemek verileceğini bilen 
kedi ya da köpeğin davranışına benzer. Bu gözlem insanları aşağılamak 
için değildir. Beynimizin yarısının, yani eski beynin hayvanlarla ortak 
olduğunu kanıtlayan biyolojik bir gözlemdir.
YİRMİBİRİNCİ YÜZYIL
Çağdaş yaşamımıza egemen olan teknolojidir. Teknoloji bilimsel 
düşüncenin güncel yasama yansıyan pratikleridir. Bilim, neokorteksnin 
ürettiği bir üründür. Pratik güncel yaşam ise neokorteksle birlikte eski
 beynin de katıldığı sadece rasyonel olmayan, duygusal ve içgüdüsel 
tavırların da ortak egemen olduğu bir süreçtir.
Yirmibirinci yüzyılın iç çelişkisi, teknolojinin kontrol ettiği bir 
yaşamda insan davranışlarının rasyoneli ile, eski beyinin içgüdüsel 
tepkilerinin çatışmasınının yaşamı çığrından çıkarmasıdır. Kuşkusuz bu 
durumda insanı irrasyonel davranışlara sürükleyen bağlamda sadece insan 
fizyolojisi değil, toplumsal gelişmenin, çok nüfuslu ve sorunları 
çözümlenemeyen toplumların, özellikle zengin ve fakirler arasındaki 
eşitsizlikleri, açık haksızlıkları teşvik eden ortamını da unutmak 
olanaksızdır.
Eşitsizlikleri korumak için açılan savaşlardan, barbarlık katsayısı, 
öldürülen ve aç kalanların artan sayılarıyla oransal olarak yükselen bir
 dünyadan söz ediyoruz. İdeal bir uygarlık tanımı ve bu düzeyde yaşayan 
bazı insanların varlığı, hayvansal dürtüleri azaltmıyor. Bu insan 
yapısının belki de çözümü olmayan bir hastalığı olarak kalacaktır.
21. yüzyıl teknolojisi yaşam konforunu artıran olanaklar sağladı. 
Fakat insanlık için büyük, belki de ölümcül tehlikeler içerdiğini de 
haber verdi. Dünya enerjisinin bugün kullandığı kaynakların (kömür, 
petrol ve doğalgaz olarak) ürettikleri CO2 gazı nedeniyle dünya ısısını 
arttırdığını ve kuraklık tehlikesiyle birlikte büyük iklimsel 
değişiklikler getirerek yaşamı tehlikeye soktuğunu öğrendik. Bu 
vesileyle, liberal kapitalizmi yaşatmanın, insanları yaşatmaktan daha 
önemli olduğunu öğrendik. Zengin ülkeler enerji kaynaklarından hatta, 
hepsinden daha tehlikeli olan atom enerjisinden bile vazgeçemediler.
Bu çağdaş ve uygar denilen insanın, milyarlarca insanın geleceğini, 
kendi rahatı için tehlikeye atacağını kanıtladı, ve insanın egoist, 
irrasyonel ve hayvan gibi duyarsız olabildiğini de kanıtladı. Bütün 
tarihi geçmişini kolayca çöpe atacak milyonlar yaşıyor aramızda.
İYİ İÇİN MÜCADELE
Günümüz uygarlığının bunu kontrol edecek bilimsel kuramları, 
yasaları, kuralları var. Fakat bunlara karşı çalışan güçler de var. 
Çağımızın hepimizin bildiği bu tehlikelerine karşı mücadele etmek 
çağdaşlıktır. Çağdaş bilim ve teknoloji bize daha iyi bildiğimiz bir 
dünyada insanın daha güvenli yaşaması için formüller öneriyor. Bu sadece
 bir değerlendirmedir.
Eski yollarda direnen insanlar yer yer bilime kulak tıkıyorlar. Fakat
 bilime dayalı bir teknolojinin kendilerine sağladığı her konforu elde 
etmek için kuyruğa giriyorlar. Başka bir deyişle, insanlar bilime 
kendilerine kolayca elde edebilecekleri bir menfaat sağladığı zaman dört
 elle sarılıyorlar. Fakat bu yeni araçları kullanmanın sonuçları ve 
koşulları hatırlatıldığı zaman, duymak istemiyorlar. Bu, dünyanın 
geleceğini olduğu kadar, her ülkeyi de bağımsız olarak tehlikeye 
sokuyor.
Bunları başında, Türkiye gibi, cahil ve geri kalmış ülkeler geliyor. 
İslam dünyasının hali yeterince açık ve acıklı. Milyonlarca insan 
yurtlarından kaçıyor. Yollarda ölüyor. Bunların sefaletlerini hangi 
topraklarda sürdürecekleri konusunda tartışmalar oluyor. Uluslararası 
rüşvetler teklif ediliyor. Fakat ülkeleri savaş sahnesi olmaya devam 
ediyor. Uygarlar kendi aralarında pazarlık ederken, silah satmaya, hatta
 savaşa devam ediyorlar.
Uygar denilen ülkelerin egemenliğindeki dünyada, insanlık diye 
öğrendiğimiz ve savunduğumuz herşeye aykırı, para şakırtılı bir 
bataklık. Dünya egemelerinin ve ortaklarının sürdürdüğü bu oyun sona 
erer mi?
Doğan Kuban/Bilim Teknoloji/Cumhuriyet

Yorum Gönder