Musul’a Türk askeri gönderilmesinin anlamı - Mehmet Ali Güller

AKP Hükümeti, Musul’un 30 km kuzeydoğusundaki Başika’ya 600 asker gönderdi. Hükümete yakın bazı kaynaklara göre bu askerler IŞİD’e karşı Peşmerge’nin eğitilmesi

Musul’a Türk askeri gönderilmesinin anlamı - Mehmet Ali Güller
AKP Hükümeti, Musul’un 30 km kuzeydoğusundaki Başika’ya 600 asker gönderdi.
Hükümete yakın bazı kaynaklara göre bu askerler IŞİD’e karşı Peşmerge’nin eğitilmesi içindi, bazı kaynaklara göre ABD’nin liderlik ettiği koalisyonun Musul’u IŞİD’den kurtarma harekatı hazırlığı içindi. Hatta “Türkmenleri korumak, Telafer’e koridor açmak için” diyenler bile oldu!
Türkiye’nin sınırdan 18 kilometre ileride Bamerni ve sınırın hemen yanındaki Kanimasi’de küçük çaplı üsleri vardı. Örneğin son bilgilere göre Bamerni’de tank ve piyadelerden oluşan 500 kişilik bir mekanize taburumuz vardı. Yine Kanimasi’de 400 komando ve 130 bordo bereli bulunuyordu.
Her iki noktada da asker bulundurmamız, Saddam Hüseyin yönetimiyle yaptığımız anlaşmadan ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmasını savaş nedeni saydığımız, kırmızı çizgi ilan ettiğimiz dönemden kalma anlaşmalardı.
Ancak AKP Hükümeti’nin sınırdan tam 61 km derinlikteki Başika’ya 600 asker göndermesi, bunun tam tersi hedefe sahip bir hamleydi: İnceleyelim:
KÜRDİSTAN’IN HAMİSİ: ERDOĞAN
AKP Hükümeti Musul’a Türk askeri göndererek Bağdat’a rağmen Erbil’le yaptığı enerji anlaşmalarını askeri alana da taşımış oldu.
Tayyip Erdoğan ve Neçirvan Barzani 23 Kasım 2013’te Kzuey Irak’taki petrolün Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili bir anlaşma imzaladı. Bağdat merkezi hükümetine rağmen yapılmış bu anlaşma, teknik olarak “kaçak petrol anlaşması” anlamına geliyordu. Barzani anlaşmayı AKP Hükümeti’yle imzalanmış 50 yıllık stratejik bir anlaşma olarak niteledi.
Bu anlaşmayla birlikte, aslında daha öncesinde başlayan, tankerle petrolün Türkiye’ye taşınması ve Barzani adına depolanması süreci hızlandı. Bu petroller, Bağdat hükümetinin onayı olmadığı için kaçak depolanıyordu ve o nedenle alıcı sorunu yaşıyordu. Sorun şöyle çözüldü: Barzani’nin petrolünü AKP Hükümeti taşıyacak, İsrail alacaktı!
İşte Musul’a asker gönderilmesiyle, bu anlaşmaya askeri boyut da eklenmiş oluyor. Çünkü Türkiye yine Bağdat’a rağmen Erbil’le anlaşmış oldu. Nitekim Irak hükümeti Türk askerinin Musul’a gönderilmesine karşı çıktı ve Ankara’dan derhal askerleri çekmesini istedi.
Bu pratikte AKP Hükümeti’nin Erbil’e savunma kalkanı kurmaya başlması demek. Yani fiiliyatta Ankara’nın Erbil’i Bağdat’tan koparmaya çalışması demek. Ve toplamda Türk deletinin dün kırmızı çizgi ilan ettiği “Barzani Kürdistanı”nı himaye etmeye soyunması demek! (TSK zaten yaklaşık iki yıldır Kuzey Irak’ta Eğit-Donat kapsamında Peşmerge eğitmektedir.)
Türkmenleri korumak, Telafer’e koridor açmak gibi hedefler ilan etmek ise bu ana hedefin örtüsüdür, Türk kamuoyunu sürece alıştırmak içindir.
HAMLENİN SURİYE VE AÇILIM’A ETKİSİ
Erdoğan‘ın bu hamlesi hem Suriye’deki, hem de içerideki Kürt politikasına basınç uygulayacak.
Şöyle ki, Irak’taki Kürdistanı destekleyen bir devletin, Suriye’deki Kürdistan girişiminin karşısında durabilmesi pratikte mümkün değildir. Zaten Suriye’de ABD’yle birlikte hareket etmek, başından beri ısrarla vurguladığımız gibi, niyetinizinde bağımsız olarak sizi en sonunda Kürdistan’ın bekçiliğine götürecektir. Bu 20 yıllık Irak tecribesiyle sabittir!
Nitekim süreç oraya doğru ilerlemektedir. İncirlik’e askeri yığınak yapılmaktadır ve tıpkı Irak’ta olduğu gibi İncirlik kuzeydeki devlet girişimine kalkanlık yapacaktır. Türkiye ile ABD, PYD’nin egemen olmadığı alanda ortak operasyona hazırlanmaktadır ve bu en sonunda o bölgenin de PYD’nin egemenliğine geçmesi demektir.
Diğer yandan Barzanistan’ı himaye, AKP Hükümeti’nin Türkiye’deki Kürt politikasını da etkileyecektir. Zaten Açılım Erdoğan‘ın söylediği gibi bitirilmemiş, iç politikanın gereği olarak buzdolabına kaldırılmıştır.
AKP milletvekili Galip Ensarioğlu‘nun da berlittiği gibi zaten Öcalan‘la şu anda görüşülmektedir, Dolmabahçe Mutabakatı da yürürlüktedir; Erdoğan‘ın o mutabakata karşı itirazları siyasal rakiplerini alt etmek içindir. Neticede Erdoğan 1 Kasım’ı istediği gibi şekillendirmiştir!
Böylece Ensarioğlu uzunca bir süre anlatmaya ve uyarmaya çalıştığımız hamleleri açıklıkla ortaya koymuştur, itiraf etmiştir!
CEPHELEŞME KESKİNLEŞTİ
AKP Hükümeti’nin Musul’a asker göndermesinin daha geniş anlamı ise bölgedeki cepheleşmesinin artık iyice keskinleşmesidir.
ABD’nin liderlik ettiği Atlantik Cephesi ile Rusya’nın liderlik ettiği Bölge Cephesi karşı karşıyadır.
Askeri anlamda ABD, Türkiye, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail, Suudi Arabistan ve Katar bir tarafta; Rusya, İran, Irak ve Suriye diğer taraftadır. (Çin ve Mısır ise askeri anlamda değil ama siyasal anlamda Bölge Cephesi içimdedir.)
AKP Hükümeti Rus uçağı düşürerek ve Musul’a asker göndererek, ABD projesine tamamen eklemlenmiştir. Zaten Rus uçağı düşürmek ve Musul’a asker göndermek, gerçekte AKP Hükümeti’nin ABD ile imzaladığı İncirlik Mutabakatı’nın pratik sonucudur.
Tüm bunlar aynı zamanda Erdoğan’ın iç politikada iktidarını sigortalatma ve başkanlık rejimine yol açma hamlesidir.
3. İSRAİL OLMA TEHLİKESİ
Peki süreç nereye ilerler?
Rus hava kuvvetleri ve Suriye Ordusu’nun Halep operasyonları, sahada Amerikan Koridoru’nu önleyen bir hamledir. Lazkiye-Halep-Azez üçgeni, koridorun coğrafyasının Doğu Akdeniz’e açılan kapısıdır ve asıl mücadele şu anda burası için yapılmaktadır. Bu üçgeni kontrol eden, Ortadoğu’yu biçimlendirecektir.
Şartlar ve sahadaki güç dengesi Bölge Cephesi’nden yanadır ancak bu durum şu gerçeği değiştirmez: Burada kilit sorun Türkiye’dir. Zira Türkiye’nin çıkarları Bölge Cephesi’nde ama Ankara yönetimi Atlantik Cephesi’ndedir!
Türkiye bu çelişkiyi çözemediği müddetçe kırmızı çizgilerini silecek ve maalesef “3. İsrail” olacaktır! (2. İsrail, Amerikan Koridoru-Kürdistan’dır. Son çıkan “Suriye’nin Sevr’i: Amerikan Koridoru” kitabımı özellikle okumanızı öneririm.)

Mehmet Ali Güller

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget