Ezan ve İbadet Ana Dilde Olmalıdır - Cevat Kulaksız

AKP den böylesine aydın adam çıkar mıymış diye inanın çok şaşırdım. Çünkü bu parti ileri gelenleri yıllardır ezanın Türkçe okunması sürekli kullanıyorlar,

Ezan ve İbadet Ana Dilde Olmalıdır - Cevat Kulaksız
Sözcü Gazetesi’nin 24 Kasım Perşembe gününki sayısında “AKP’li yöneticiden “Ezan Türkçe Okunsun” çağrısı” başlıklı yazıyı okuyunca,  AKP den böylesine aydın adam çıkar mıymış diye inanın çok şaşırdım. Çünkü bu parti ileri gelenleri yıllardır ezanın Türkçe okunması sürekli kullanıyorlar, “ezanı susturdular” diyerek Cumhuriyet devrimlerine saldırıyorlardı.
Bu çağrıyı, AKP li değil de, CHP li bir parti yetkilisi yapmış olsaydı, “Ezanı da yasakladılar” diyerek Türkçe ezan konusunda defalarca ve de yıllarca dinsel eleştirinin hem de iftiraya varan daniskasını yapan Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan ve AKP nin birçok yöneticisi bunu tefe koyar, üstüne yüklenirlerdi.
Bu yazıyı görünce şaşırırken kendi kendime, “daha durun hele eninde sonunda Atatürk’ün dediğine geleceksiniz” diye düşündüm ve söylendim, çünkü Atatürk’ün öneri ve önderliğinde Türkiye’de 17- 18 yıl Türkçe ezan okunmaya başlanmıştı”.
Bu konuda diyeceklerimi sona bırakarak, bu AKP linin “Türkçe Ezan” önerisini verelim.
Türkiye’nin ta Osmanlıdan beri kültür başkenti olan İzmir’den bu konuda sürpriz olan ilginç bir çıkış geldi. AKP nin Karabağlar İlçe Yönetimi’nde Siyasi ve Hukuk İşleri Sorumlusu Ahmet Demirci,  Facebook’taki kişisel sayfasında hem de Diyanet’e Türkçe Ezan çağırısında bulundu. AKP li Ahmet Demirci, sosyal medya hesabındaki yazısında şunları yazıyordu:
“-Sayın Diyanet İşleri Başkanım, 21. Yüzyılda ezanın ne anlama geldiğini anlamayan cahiller var. Hiç olmazsa önemli günlerde Arapça ezandan sonra ezanı Türkçe okutup, Türkçe anlamını bu cahil, cuhelaya anlatsak, onlar da anlasalar, camiler boş kalmasa…Çünkü Arapça ezanı anlamıyorlar. Çok samimi Müslüman var, anlamadığından camiye gitmiyor. Lütfen rica ediyorum”. [1]  Bunu okuyan takipçileri bu ilginç ve çağdaş öneriye tepki göstererek Ahmet Demirci’nin yazısını silmesini istedi.
R.T. Erdoğan, geçen yıl yaptığı bir konuşmada Türkçe ezan konusunu eleştirerek şunları söylüyordu:
“-Sayın Kılıçtaroğlu ben Kuranla büyüdüm. Kuranla yaşıyorum, sen kendini sorgula… 70 yıl önce Türkçe ezan dayatılıyordu. Tek parti CHP si milleti inancından koparıp kendi ideolojik saplantılarından oluşan yeni tarih yazıyordu. Milletin inancına, dinine, kılığına-kıyafetine düşman bir zihniyet yıllarca bu millete kan kusturdu, ama milletimiz bu zihniyete dur dedi”.

EZAN VE İBADET ANA DİLDE OLMALIDIR: 


Ezan ve İbadet Ana Dilde Olmalıdır - Cevat Kulaksız
Eninde sonunda Atatürk'ün dediklerine gelecekler, yani ezan ve ibadetin Türkçe olmasına.
Atatürk'ün isteği ile ülkede 18 yıl ezan Türkçe okundu. Ezan, Müslümanları namaza çağrı mesajıdır, ayet değildir. Gericiler, ezanı tekrar Arapça okumaya çağırıp, Türkçe ezana karşı dururken Türkiye'de gericilere ışık yakan Menderes zamanında, "ezanı da yasakladılar" diye kötü propaganda yaptılar. Şimdi bile, Cumhuriyet Tarihi'nin en gerici, Atatürk ve laiklik karşıtı AKP-RTE iktidarı, CHP yi bu yönden vurarak, Türkçe ezanı “ezanı yasakladılar” diye kötü propaganda yapmaktalar. Oysa ezan hiçbir zaman yasaklanmamıştır, Yukarı’da İzmir AKP örgütünden Ahmet Demirci’nin istediği gibi, halkın anlayabileceği Türkçe okunması sağlanmıştı. Bu yönden geç de olsa bunun bilincine varan Ahmet Demir’ciyi kutlamak istiyorum. Çünkü insanlar, gerek ezanla namaza çağırılırken, gerekse ibadet yaparken Türkçe söylendiği, okunduğu zaman daha iyi anlayacak ve daha iyi iman edecektir. İbadet, inanç anlamakla, özümsemekle olur.
Tanrı tarafından insanlara dört kutsal kitap indirilmiş, bunardan İncil İsa’ya, Tevrat Musa’ya, Zebur Davut’a, Kuran da Hz. Muhammed’e indirilmiştir. Kuran dışındaki bütün din mensupları iman ettikleri, inandıkları kutsal kitaplarını kendi dillerinden ibadet yapmaktalar. Örneğin Hristiyanlar kiliseye gittikleri zaman, İncil’i İngilizler İngilizce, Almanlar Almanca, İtalyanlar İtalyanca vb okumakta ve ana dilleriyle ibadet yapmaktalar. İbadette Tanrı’nı ne dediğini anlamaktalar ve daha çok iman etmekteler.
İbadet anlayarak yapıldığı zaman daha değerlidir. Bakınız Kuran’ın Maun süresinin 4–5–6. Ayetlerinin Türkçe açıklaması şöyledir: “Ne dediğini anlamadan namaz kılanlara yazıklar olsun”.  
Ana dilde ibadetin önemini anlatırken, şöyle bir olayı birlikte anımsayalım:
1936 yılında Cemal Kutay Romanya büyükelçimiz, Türk Ocakları Genel Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ile birlikte, Moldavya’da yaşayan Hristiyan dinini kabul etmiş Gagavuz Türklerini ziyarete giderler. Hristiyan Türk Gagavuz cemaatinin temsilcisi Mihal Çakır onlara şunları anlatır:
“Biz Hıristiyan’ız. Ama bizim dil özgürlüğümüz var. İncil’i kendi dilimizle okuyor, ibadetimizi kendi dilimizle yapıyoruz. Siz bu haktan yoksunsunuz. Ben tüm yüreğimle inanıyorum ki Atatürk gibi büyük bir insan, sizleri bu halde bırakmaz”.  Türkçe ibadetin değerini çok iyi bilen, Türk Devrimlerinin yaratıcısı Gazi Mustafa Kemal 3 Mart 1922′de, Büyük Millet Meclisi’nin üçüncü toplanma yılının açış konuşmasında, sözü camilere getirdi. “Cami kürsülerinin halkı aydınlatıcı ve yol gösterici yerler olmaları gerektiğini” söyledi. Bu amacı yerine getirebilmek için her şeyden önce okunan duaları halk anlayabilmeliydi. Türkçe ibadetle Türk aydınlanmasının başlayacağını bilen Atatürk, Yalova’da uzun süre çalışarak ibadetin Türkçe yapılmasının şekillerini koşullarını belirtmeye başlamış. Kamet, hutbe, ezanın Türkçe okunmasından sonra sıra namaz sürelerine geleceğinin kurgusunu yapmaya başlamış. Bunun için Şair Behçet Kemal Çağlar’dan namaz sürelerinin Türkçeye çevrilmesini istemiştir.

KİLİSEDE TÜRKÇE İBADETİ GÖRDÜM
Ben de bir Pazar günü kiliseye giderek en arkaya oturup onların ibadetlerini izledim. Papaz, ellerini açarak, (yalnız çok tuhafıma giden bir şey yapıyorlar, Allah’a hitap ederken “ey göklerdeki babamız” diye başlıyorlardı), ama bizim Türkçe olarak ibadet yapıyorlardı.
Kuran’ın hiçbir ayetinde, “bu ayetler başka dillere çevrilemez” diye bir hüküm yoktur. Bu çeviriye, yani ana dilde ibadet yapmaya karşı duran imamlar, “dini prestijimiz sarsılır”  korkusu ile “Allahın kelamı çevrilemez” diyerek buna şiddetle karşı duruyorlar. Oysa ibadetteki amaç anlamak, özümsemek, iman etmek olduğuna göre, hiç anlamadığımız yabancı bir dille yapılan dua ve ayetleri nasıl anlayacağız. Namaza başlarken, Arapça besmele çekmek yerine, aynı anlama gelen “esirgeyen bağışlayan Allahın adıyla başlarım”  desek daha anlaşılır olmaz mı? Kuran ayetleri iman için anlamayı önerir, hiç anlamadığımız sözlerdeki anlamama imanı ile, anlayarak söylediğimiz sözlerin ayetlerin insana verdiği imanı bir düşünün.

ANA DİLDE İBADET OLSA İDİ ÜLKE DAHA İSTİKRALI OLACAKTI.
Eğer, Atatürk’ün özlediği ve uygulamaya başladığı ana dilde ibadet, Türkiye’de (veya öteki Müslüman ülkelerde) yaygınlaşarak uygulansa idi, o zaman herkes imam gibi namazı kıldırırdı. Suudi Arabistan’da ne İmam Hatip Lisesi yoktur. İmamların maaşını bile devlet vermez çünkü biraz becerikli olan kişi Arapça olarak Araplara namazı kıldırır.
Eğer ana dilde ibadet olsa idi, imam hatip liselerine de Kuran kurslarına da gerek yoktu. Çünkü her vatandaş, her Müslüman dinin, kutsal kitabın ne dediğini kelimesi kelimesine anlayacak ve daha iyi özümseyecekti.
Eğer, Ana dilde ibadet olsa idi, dinsel sömürü, olmayacaktı, çünkü dinin, kutsal kitabın her ayetini, her kelimesini vatandaş iyi anlayacağı için, dini siyasete alet eden siyasi cambazların yalanlarına kanmayacaktı. Başta Osmanlıdan beri, Türkiye’de iktidar için, koltuk için kurnaz çıkarcı politikacılar her türlü dinci cambazlıklar yapmaktalar. İrticanın destekçisi, irticanın arkasında olamayacaktı. Böylece vatandaş daha gerçekçi, daha bilinçli olacak, ülke böylece daha istikrarlı olacaktı.
Mustafa Kemal Paşanın 1 Mart 1922 tarih ve 3. Yasama Yılı Açılış Konuşmasına baktığımızda:
“Efendiler,
Camilerin kutsal minberleri halkın ruhani, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır.
Bu nedenle camilerin ve mescitlerin minberlerinden halkı aydınlatacak ve yol gösterecek kıymetli hutbelerin içeriğinin halkça anlaşılır olmasını sağlamak yüce Şeri’ye Vekilinin önemli bir görevidir.
Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve bilince hitap olunmakla İslam topluluğunun vücudu canlanır, zihni saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur,
Fakat diğer yandan, hutbeyi yapanların sahip olmaları gereken bilimsel nitelik, özel yeterlilik ve dünyadaki olayların durumunu anlama yeteneği önem taşımaktadır.
Bütün Vaiz ve hatiplerin bu bilince yararlı olacak surette yetiştirilmesine Şeri’ye Vekâletinin güç harcayacağını umarım”.
Ezan “Tanrı  uludur…” diye ilk olarak 29 Ocak 1932’de Fatih Camii’nde okutturuldu. Bu fikri ilk ortaya atan, aşağıdaki “Vatan” şiirinin ilk kıtasında belirttiği gibi Türkçe ibadet özlemi içinde olan Ziya Gökalp’di
VATAN                                                            
Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar mânasını namazdaki duanın...
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın...
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!
……………………….

Türkçe ibadetin önemini bilen Atatürk, Şair Yahya Kemal Beyatlı başkanlığında bir komisyona bazı süreleri Türkçeye çevirttirip uygulamaya başladığı sırada ömrü vefa etmedi.
Eğer, Ana dilde ibadet olsa idi, halen acı bir şekilde acısını, sancısını çektiğimiz, halkın inancını sömüren Fetullah Gülenler, Saidi Nursiler, Aczimendiler, daha bilmem nice şeyhler, şıhlar, müritler olmayacaktı.
Dinsel kökenli kuruluşlar, dernekler, FETÖ’cüler, daha ismini sayamadığımız nice yüzlerce kişilerin, dinsel kökenli derneklerin “himmet” vb altında masum insanlardan topladığı paralar öylesine milyonlara, milyarlara varıyor ki, ABD nin başkanlık seçimlerinde bile adaylara bilmem kaç milyon “destek” adı altında rüşvetler verildiğini basına sızan kaynaklardan öğreniyoruz. Eğer ana dilde ibadet olsa idi, dinci kuruluş ve kişilere akan milyonlar, milyarlar ülke yatırımı va sanayisine yönelecekti.
Ne yazık ki, ülkedeki dinci kuruluşlar, partiler, kişiler bunu bildikleri halde bile dincilikten nemalandıkları için bu dinsel kökenli uçsuz bucaksız rantın ellerinden gitmemesi için, en sinsi, en şeytani söylem ve davranışlarla, ülkede çağ dışı kaosun oluşmasına, ne ki ülkenin geri kalmasına adeta göz yumuyorlar.
Ana dildeki ibadet yoksunluğunu, dinsel sömürüdeki rant çarkını, ülkenin dinciler elinde geri kalmışlığını gören Halk Ozanı Mahsuni Şerif bir türküsünde, “hey Arapça okuyanlar Allah Türkçe bilmiyor mu” diyerek dilinde ve telinde sitem etmektedir. Lütfen bunu bilgisayardan bir arama motorundan yazıp tıklayın ve bu türküyü bir dinleyin.
“Ey Arapça okuyanlar
Allah Türkçe bilmiyor mu
İngilizce Fransızca
Bize hitap kılmıyor mu”
Mahzuni Şerif

EZAN İÇİN DEDEME HAPİS
Size, sonradan aklıma geldiği için bir ekleme yaparak, bir olayı anlatmak istiyorum. Rahmetli Dedem Rıza Kaa, 1930 mu, 1940 lı mı yılların birinde Yelek Köyümüze komşu Parsa (Gültepe) köyünde imamlık yaparmış. Devletin yurt genelindeki emri gereği her imam “Tanrı uludur, Tanrı uludur” diye ezan okurken,  dedem de “Allahu ekber, Allahu ekber” diye ezan okurmuş. Ezanın okunduğu bir sırada, atına binmiş, eli boz yamçılı sırtı çantalı bir köy tahsildarı köye gelmek üzere imiş. Köylüler tahsildardan öyle çekinirlermiş ki, tahsildar ve jandarma yoksul köylülere bir Azrail gibi görünürmüş. Tahsildarlar atları ile köyleri dolaşır vergi toplarlarmış. “Hayvan başına bu kadar, bilmem kaç kile buğdaya şu kadar vergi” devlete toplanırmış. Bilmem nerelerde “Alaman Harbi” (İkinci Dünya Savaşı)  devam ededursun, O zamanları, yoksulluk bir yandan, kıtlık bir yandan, tahsildar bir yandan yoksul halkı kasıp kavururmuş. Vergi para veremeyenlerin ailesinden bir kişi yol inşaatlarında çalışırmış.
Neyse ben dedeme döneyim. Dedem  ezan okuyup cemaati camiye  çağırdıktan sonra,  elinde boz yamçılı tahsildar dedeme bir hışımla çıkışır, “bre densiz nasıl böyle Arapça  ezan okursun, sen devrim kanunlarını bilmez misin”. Bir suçüstü zabıt tutanağı tutulur. Dedemi devrim kanunlarına muhalefetten hapse atarlar. İki ay hapis yatarken sonra ne olduysa bırakırlar,  arkası süre de, “bir daha Allahü Ekber” diye ezan okuma “Tanrı Uludur” diye oku” diye iyicene tembih ederler. Oysa dedem ve toplum ebediyen “Tanrı Uludur” diye ezan okumalıydı. Biz Arap değiliz ki.
[bgallery] [img src="https://4.bp.blogspot.com/-MY1o75UHCHc/WDily2z445I/AAAAAAAAF3Q/yLZDO2FaFgQ9xR24QNh1sxB6IqHlcm9xgCLcB/s1600/cehalet.jpg"][/img] [img src="https://2.bp.blogspot.com/-fTaG11j8I7k/WDilRq4BgzI/AAAAAAAAF24/2MsiF4uDeEoW19N_zNOhwsG_0VR2hUmXQCLcB/s1600/ilk-turkce-ezan-1.jpg"][/img] [img src="https://1.bp.blogspot.com/-ldtbK6eVEr8/WDilR1umoCI/AAAAAAAAF3A/NOpxjl24CZkC_0pgcBBaYm_uBg7hS3lrwCLcB/s1600/ilk-Turce-Kuran.jpg"][/img] [img src="https://3.bp.blogspot.com/-1mDi7g_4Gvw/WDilR5PREcI/AAAAAAAAF28/FArKaDCLNpUn5dAJ3vMUAnonecTsb0p0ACLcB/s1600/ilk-turkce-ezan.jpg"][/img] [img src="https://2.bp.blogspot.com/-ZYn41HgJ87w/WDilSYYbu1I/AAAAAAAAF3E/t9wCJHWoAMEJABxG31R8BxVgLiRgE4PowCLcB/s1600/son-posta.jpg"][/img] [/bgallery]

TÜRKÇE EZAN
Diyanet İşleri Başkanlığı´nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile ezanın Türkçe okunması  ilan edildi.
1931 yılının Aralık ayında, Mustafa Kemal’in emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı’nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kuran’ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar (Okur) tarafından okundu. Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rifat Bey tarafından Fatih Camii’nde okundu.
3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde de, Ayasofya Camii’nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu.
18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi.
4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kati ve şedid (kesim ve  şiddetli) bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderildi

Türkçe ezanın metni
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed

Haydi namaza, haydi namaza
Haydi felaha, haydi felaha
(Namaz uykudan hayırlıdır)
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Türkçe ezan ilk olarak 1932 yılında İstanbul Fatih Camii´nde okundu.
18 sene boyunca ezan Türkçe okunmuş, daha sonra Demokrat Parti´nin iktidara gelmesi ile 16 Haziran 1950´de ezanın Arapça da okunabilmesine izin verilmiştir. İlgili kararla, Türkçe ezan yasaklanmasa da, Türkçe ezan okunması tümüyle terk edilmiştir. Günümüzde, serbest olmasına karşın, camilerde yalnızca Arapça ezan okunmaktadır.

Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com  

SON NOTLAR
                                 

[1]  Sözcü 24.11.2016 sf 4 Gökmen Ulu AKP’li yöneticiden “Ezan Türkçe Okunsun” çağrısı”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget