Bir Olay ve Bir Anı - Gündüz Akgül
17-25 Aralık olaylarından sonra ortağı cemaatle papaz olan AKP, “inlerine gireceğiz” diyerek o günden bu güne kadar paralel yapı diye nitelendirdiği cemaatin her dalda inine girmeye devam ediyor…
Fetullah Gülen Cemaatinin yaptığı tüm hukuksuzluklara karşı duran demokrat ve hukukun üstünlüğüne inana insanlar, bu gün FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) diye adlandırdıkları Cemaate karşı yapılan tüm hukuksuzluklara da karşı durmakta ve Fetullahçıların yaptıkları hukuksuzlukların soruşturmalarının hukuk kuralları içinde yapılmasını istemektedirler…
Bende, Yapılan hukuksuzlukların mutlaka hesabının sorulması gerektiğine, ancak soruşturmaların hukuk kuralları içinde yapılmasını isteyenlerdenim…
Fetullah Cemaatine ait zaman gazetesine kayyum atanması olayı beni çok eskilere götürüp bir anımı anımsattı.
O anımı, yazılarımı takip eden dostlarımla paylaşmak istiyorum…
1991 yılında yapılan Genel seçimlerden sonra, yıllarca tek başına iktidar olan ANAP(Anavatan Partisi) tek başına iktidar olmak için yeterli çoğunluğu elde etmediğinden DYP (Doğru Yol Partisi) ve SHP (Sosyaldemokrat Halkçı Parti) Koalisyon hükümeti kurulmuştu…
Bu koalisyon döneminde, 1992 yılı Temmuz ayında Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Dairesi Başbakanlığına atandım…
Çalıştığımız personelin çoğu özellikle Daire Müdürü görevinde bulunanların neredeyse hepsi ANAP zamanında görevlendirilenlerdi…
Her sabah 8.30 da göreve başladığımda Zaman Gazetesini masamda hazır bulurdum…
Yine bir gün Bakanlığa geldiğimde, girişte bankonun üstünde Zaman gazetesinin paketinin biri tarafından dağıtılmak üzere açıldığını gördüm…
Yeni olduğum için tüm personeli henüz tanıma fırsatım olmamıştı. ANAP döneminde öğretmenlikten Daire Şube Müdürlüğüne atanan ve her sabah beni kapıda karşılayıp hiç hoşlanmadığım bir şekilde yağcılık yapan Müdür’ün bu davranışından çok rahatsızdım…
O günde aynı tavrıyla beni karşılayan Müdür’e, gazetenin paketini açan sahsın benim personelim olduğu aklımın ucundan geçmediği için kim olduğunu sordum…
Beni çok şaşırtan bir yanıtla, ”Efendim o bizim odacımız, A. Y. Bey görev verdi, her sabah bu gazeteleri getirip Bakanlıkta dağıtıyor” dedi...
İnanamadım, şaşkın bir halde şimdi bu şahıs bizim personel mi? Dedim. “Evet”, yanıtını alınca şahsı yanıma çağırdım, sen bizim personelimizmişsin, bir daha bu gazeteleri getirip dağıtırsan hakkında soruşturma açarım. Bu gün son olsun dedim. “Peki” diyerek ayrıldı…
Şube Müdürü o yağcı tavrıyla yanıma yanaşarak, ”Efendim ben zamanında bu pis fikirli gazeteleri bakanlığa sokmayın dedim kimse beni dinlemedi” dedi…
Bende yanıt olarak, hayır o kadar değil, burası Türkiye Cumhuriyet Adalet Bakanlığı, Türkiye de basın özgürlüğü var, bu Bakanlığa her türlü basın girebilir, ama benim personelimin eliyle dağıtılamaz. Her kes kendi gazetesini ancak kendisi getirir dedim. Yağcılığı ile beni memnun etmediğini gören Müdür bozuldu “siz bilirsiniz” demekle yetindi…
O günden sonrada sabahları Zaman Gazetesini masamda görmedim…
Yıllarca tüm kamu kurumlarında parasız dağıtılarak, Fetullahçıların görüşlerini kamu personeline empoze eden (dayatan) zaman gazetesine Kayyum atanınca bu anımı anımsadım…
Yıllarca büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimleri aleyhine yazan, Ergenekon ve benzeri davalarda, yurtsever subay ve aydınların uydurulmuş sahte dijital belgelerle mahkûm edilmeleri için canhıraş bir çaba harcayan Zaman gazetesine yapılacak işlemin hukuk kuralları içinde yapılmasını savunmak yine biz Kemalistlere düştü…
Çünkü biz hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne inanan kişileriz…
Zaman insanlara neler gösteriyor…
05.03.2016
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder